
İman ettim demek dünyanın en değerli iddiasıdır. İddia etiğiniz şeyin gereğini yapmanızı beklerler. İmanda bir iddiadır. O da ispat gerektirir. Onun ispatı sâlih amel, güzel ahlak ve dürüstlüktür. Yine ispatın gereği Sırat-ı Müstekim üzere dosdoğru olmalı ve yol almalıdır taki ölüm gelinceye kadar bu kıvamı bozmamalıdır İnsan.
İstikamet hayattır, istikamet peygamberlerin sıfatıdır, Onlar tüm vazifelerini bu istikamet üzere yapmışlardır. Ümmetlerini de dosdoğru olmaya teşvik etmişlerdir.
"Sen elbette dosdoğru bir yol üzeresin." (Yasin, 4.) Değişik şekillerde Kuran'da otuz üç yerde geçen Sırat-ı Müstekim, Müslüman için hayati öneme sahiptir. İnsanın davranışlarını düzene koyan istikamet bir ayette şöyle beyan edilir.
"Şüphesiz "Rabbimiz Allah'tır" deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: "Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vadedilmekte olan cennetle sevinin!" (Fussilet, 30)
Hz. Peygamber (sav) Müslüman şahsiyetin olmazsa olmaz iki ilkesini iman ve dürüstlük olarak belirliyor.
Süfyan İbnu Abdullah es-Sakafî (r.a.) anlatıyor:
Dedim ki: Ey Allah'ın Rasûlü, bana İslâm hakkında öyle bir bilgi ver ki, bana yetsin ve sizden başka hiç kimseye İslâm'la ilgili bir şey sormaya ihtiyaç bırakmasın. Resûlullah Efendimiz (s.a.) şu cevabı verdi: 'Allah'a iman ettim' de; ve sonra dosdoğru ol" (Müslim, İman 62,)
Müslüman günlük Rabbiyle olan bağı beş vakit namazın her rekâtında günde kırk kere Sırat-ı Müstekim'de bulunma isteği dikkatli okunmalı. Günde kırk kere bu isteğin tekrar ettirilmesi insanın her an sapma riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade etmektedir. Allah namazla elimizden tutar tökezlememizi, dağılıp dökülmemizi önler. "Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil."(Fatiha, 6-7 ) Yakarışı ile istikamet üzere olma, istikamette kalma isteğini ısrarla isteriz. Ayrıca sadece istekle de kalmamak istikamet sahipleriyle de beraber olmak da asıldır. "Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun." (Tevbe, 119.)
Bu yol, en sağlam en açık ve en net yoldur. Yolun sonu dünya ve ahiret saadetine çıkarır. En’am Suresi'nde işte benim dosdoğru yolum budur diye ifade edilen ayetler doğru yolun ne olduğunu Rabbimiz madde madde ortaya koymuştur.
"(Ey Muhammed!) De ki: "Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça Allah'ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız."
"Rüştüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Allah'a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti." (Enam, 151-152.)
Her yolculuk kendi çapında birçok riskler taşır. Dünya hayatı da bir yolculuk olduğuna göre;
İşte tam bu kapsamda Efendimiz (sav) Ebû Zerr el-Ğıfârî (ra) şahsında biz ümmetine aynı zamanda yol azığımızı da nasıl almamız gerektiğini de açıklamaktadır.
“Ey Ebâ Zerr! Gemini yenile, zira deniz oldukça derindir. Yükünü hafiflet, çünkü yolculuk uzundur. Azığını tam al, zira geçit zor ve zahmetlidir. Amelinde ihlaslı ol, çünkü her şeyini kayıt altına alan Rabbin var. (Deylemî, el-Firdevs bi-me’sûru’l-Hıtâb,)
Hadisi şerifi biraz daha açacak olursak; “Ey Ümmeti Muhammed! İmam geminizi salih amel güzel ahlak ve doğrulukla işleyip yenileyerek, sağlamlaştırınız. Zira deniz gibi olan cehennem pek derindir. Sırtınıza Allah, kul ve kamu hakkı gibi günah nitelikli yük yüklenmeyiniz. Zira tırmanacağın yokuş oldukça sarp ve oldukça çetindir. Dürüstlüğü, takvayı azık olarak yanınıza alınınız. Zira gideceğin yerde kendisinden faydalanacağın yegâne azık dürüstlük ve takvadır. Unutmayınız ki, ahiretin yolu uzun ve varılacak menzil çok uzaktır. Size yakışan amellerinizde ihlaslı olmaktır. O her şeyi görendir ve ancak kendisi için yapılan işi sever ve kabul eder. Başka maksatlarla yapılan işlere değer vermez.”
Evet, Dünya derin bir denizdir. Bu derin denizde boğulan insanlar çok oluyor boğulup kayıp olamamak için istikamet ipine sımsıkı sarılmaktan başka çaremiz yok.
Ebedi kurtuluş ancak Vahiy rehberliğinde, Hz Muhammed (s.a.v.) kılavuzluğunda, Akıl pusulamız, İman sermayemiz, Salih amel kazancımız, Güzel ahlâk şiarımızla mümkün olacaktır.
Değerli PUSULA Gazetesi okuyucularımız Rabbim kısmet ederse artık her cuman ilmimizin, aklımızın ve kalemimizin takati ölçüsünde siz değerli dost okuyucularımızla birlikte bu köşe yazımızda yüce İslam dinimizin en temel öğretilerini sizlerle paylaşacağım. Bu imkânı bizlere sunan değeli pusula gazetesi yetkililerine en derin saygı ve muhabbetlerimle müteşekkirim.
FIKIH KÖŞEMİZ
Çocuklara Allah’ın isimleri konabilir mi?
Bir anne-babanın çocuğuna karşı görevlerinden birisi ona güzel isim vermektir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), bir hadisinde insanların kıyamet günü isimleri ile çağırılacağını belirterek “çocuklarınıza güzel isim koyunuz.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 69) buyurmuştur. Çocuklara Allah’ın isimlerini vermeye gelince, hemen belirtmek gerekir ki Allah’a has isimler çocuklara verilmemelidir. Şayet çocuklara ilahî isimler verilecekse başına “kul” anlamına gelen “abd” kelimesi eklenmelidir. Abdullah, Abdurrahman, Abdurrahim, Abdulkadir, Abdüllatif gibi.
İstikamet hayattır, istikamet peygamberlerin sıfatıdır, Onlar tüm vazifelerini bu istikamet üzere yapmışlardır. Ümmetlerini de dosdoğru olmaya teşvik etmişlerdir.
"Sen elbette dosdoğru bir yol üzeresin." (Yasin, 4.) Değişik şekillerde Kuran'da otuz üç yerde geçen Sırat-ı Müstekim, Müslüman için hayati öneme sahiptir. İnsanın davranışlarını düzene koyan istikamet bir ayette şöyle beyan edilir.
"Şüphesiz "Rabbimiz Allah'tır" deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: "Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vadedilmekte olan cennetle sevinin!" (Fussilet, 30)
Hz. Peygamber (sav) Müslüman şahsiyetin olmazsa olmaz iki ilkesini iman ve dürüstlük olarak belirliyor.
Süfyan İbnu Abdullah es-Sakafî (r.a.) anlatıyor:
Dedim ki: Ey Allah'ın Rasûlü, bana İslâm hakkında öyle bir bilgi ver ki, bana yetsin ve sizden başka hiç kimseye İslâm'la ilgili bir şey sormaya ihtiyaç bırakmasın. Resûlullah Efendimiz (s.a.) şu cevabı verdi: 'Allah'a iman ettim' de; ve sonra dosdoğru ol" (Müslim, İman 62,)
Müslüman günlük Rabbiyle olan bağı beş vakit namazın her rekâtında günde kırk kere Sırat-ı Müstekim'de bulunma isteği dikkatli okunmalı. Günde kırk kere bu isteğin tekrar ettirilmesi insanın her an sapma riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade etmektedir. Allah namazla elimizden tutar tökezlememizi, dağılıp dökülmemizi önler. "Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil."(Fatiha, 6-7 ) Yakarışı ile istikamet üzere olma, istikamette kalma isteğini ısrarla isteriz. Ayrıca sadece istekle de kalmamak istikamet sahipleriyle de beraber olmak da asıldır. "Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun." (Tevbe, 119.)
Bu yol, en sağlam en açık ve en net yoldur. Yolun sonu dünya ve ahiret saadetine çıkarır. En’am Suresi'nde işte benim dosdoğru yolum budur diye ifade edilen ayetler doğru yolun ne olduğunu Rabbimiz madde madde ortaya koymuştur.
"(Ey Muhammed!) De ki: "Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça Allah'ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız."
"Rüştüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Allah'a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti." (Enam, 151-152.)
Her yolculuk kendi çapında birçok riskler taşır. Dünya hayatı da bir yolculuk olduğuna göre;
İşte tam bu kapsamda Efendimiz (sav) Ebû Zerr el-Ğıfârî (ra) şahsında biz ümmetine aynı zamanda yol azığımızı da nasıl almamız gerektiğini de açıklamaktadır.
“Ey Ebâ Zerr! Gemini yenile, zira deniz oldukça derindir. Yükünü hafiflet, çünkü yolculuk uzundur. Azığını tam al, zira geçit zor ve zahmetlidir. Amelinde ihlaslı ol, çünkü her şeyini kayıt altına alan Rabbin var. (Deylemî, el-Firdevs bi-me’sûru’l-Hıtâb,)
Hadisi şerifi biraz daha açacak olursak; “Ey Ümmeti Muhammed! İmam geminizi salih amel güzel ahlak ve doğrulukla işleyip yenileyerek, sağlamlaştırınız. Zira deniz gibi olan cehennem pek derindir. Sırtınıza Allah, kul ve kamu hakkı gibi günah nitelikli yük yüklenmeyiniz. Zira tırmanacağın yokuş oldukça sarp ve oldukça çetindir. Dürüstlüğü, takvayı azık olarak yanınıza alınınız. Zira gideceğin yerde kendisinden faydalanacağın yegâne azık dürüstlük ve takvadır. Unutmayınız ki, ahiretin yolu uzun ve varılacak menzil çok uzaktır. Size yakışan amellerinizde ihlaslı olmaktır. O her şeyi görendir ve ancak kendisi için yapılan işi sever ve kabul eder. Başka maksatlarla yapılan işlere değer vermez.”
Evet, Dünya derin bir denizdir. Bu derin denizde boğulan insanlar çok oluyor boğulup kayıp olamamak için istikamet ipine sımsıkı sarılmaktan başka çaremiz yok.
Ebedi kurtuluş ancak Vahiy rehberliğinde, Hz Muhammed (s.a.v.) kılavuzluğunda, Akıl pusulamız, İman sermayemiz, Salih amel kazancımız, Güzel ahlâk şiarımızla mümkün olacaktır.
Değerli PUSULA Gazetesi okuyucularımız Rabbim kısmet ederse artık her cuman ilmimizin, aklımızın ve kalemimizin takati ölçüsünde siz değerli dost okuyucularımızla birlikte bu köşe yazımızda yüce İslam dinimizin en temel öğretilerini sizlerle paylaşacağım. Bu imkânı bizlere sunan değeli pusula gazetesi yetkililerine en derin saygı ve muhabbetlerimle müteşekkirim.
FIKIH KÖŞEMİZ
Çocuklara Allah’ın isimleri konabilir mi?
Bir anne-babanın çocuğuna karşı görevlerinden birisi ona güzel isim vermektir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), bir hadisinde insanların kıyamet günü isimleri ile çağırılacağını belirterek “çocuklarınıza güzel isim koyunuz.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 69) buyurmuştur. Çocuklara Allah’ın isimlerini vermeye gelince, hemen belirtmek gerekir ki Allah’a has isimler çocuklara verilmemelidir. Şayet çocuklara ilahî isimler verilecekse başına “kul” anlamına gelen “abd” kelimesi eklenmelidir. Abdullah, Abdurrahman, Abdurrahim, Abdulkadir, Abdüllatif gibi.