
DAVA, KOLEKTİF HAFIZA, MİSYON VE VİZYON BAĞLAMINDA AK PARTİ'NİN YAPMASI GEREKENLER -III-
Dünkü yazımızda, Ak Parti'nin, ipek böceğinin kozasını oluşturduğu gibi, kendi kolektif hafızasını oluşturmalı, içinde doğup büyüdüğü ve geliştiği İslam Medeniyeti'nden, O'nun şan ve şerefle dolu tarihinden ve geçmişinden çok büyük oranda feyz ve nefes almalıdır, demiştik. Bugün de kolektif hafızasının kendi öz-geçmişi bölümünü, inceleyeceğiz.
2-KOLEKTİF HAFIZA: -II-
Ak Parti'nin kendi öz-geçmişine gelince, O'nu bu hususta çok çekingen ve kendisini sınırlayıcı olarak görmekteyiz. Şurası kesindir ki, Ak Parti'nin geçmişi, sadece kendi 18-19 yıllık geçmişi ile sınırlı değildir ve olmamalıdır ki, aslında birçok mensubu, ona dahi tam sahip çıkamamaktadır. Eğer öyle olursa, Ege ve Akdeniz'de, kendi kıyılarına sıkışmış, denize açılmakta zorluk çeken Eski Türkiye gibi olur. Ak Parti bunu hiç kabullenmemelidir. Bu hususta hiç çekinmeden, cesaretle, bugün tarihe mal olmuş siyasi hareketlerin dönemini üstlenmeli, özellikle halkın onlardan beklentisi açısından onları yeniden yorumlamalı ve bugün için oraların da temsilcisi olduğunun bilincine varmalı ve bunu kitlelerle paylaşmalıdır. Çünkü dere ve nehirlerin akarak gölü oluşturması gibi, oralar akarak, Ak Partiyi oluşturmuşlardır.
Bu çerçevede, zaman bakımından yakından uzağa, en başta, bizim de içinde yetiştiğimiz, Cennet Mekân Erbakan Hoca'nın eseri olan Milli Görüşü ve dönemini sahiplenmelidir. O yüce davayı, daha ilerilere götüren bir parti olarak bunu zaten hak etmektedir. Ayrıca Rahmetli Özal'ın kurup geliştirdiği ve ülkemize çağ atlatıp geleceğe taşıyan ANAP, Demirel ve ekibine rağmen, zamanında halkın, İslami bir beklentiyle baktığı AP, hem İslam'a büyük hizmetler yapmış, hem de CHP zulmüne karşı Aziz Milletimizin mücadelesini yürütmüş olan Şehit Başbakan Menders'in dönemi, Ak Parti tarafından sahiplenilmelidir. Yani Ak Parti, en yakın geçmişini 70 yıla çıkarmalıdır. Böylece hem o hareketleri, hem de o mücadeleyi yürütmüş olan insanları, İslamcı bir bakış açısı ve YENİ TÜRKİYE vizyonuyla yeniden yorumlayıp onları sahiplenmelidir. Böylece samimi bir şekilde, o hareketlere destek vermiş olan kitlelerin gönül dünyalarına da açılmış olur, olmalıdır. Çünkü 19 yaşında olmasına rağmen, bu 70 yılla Ak Parti arasında çok yakın bağlar vardır. Her şeyden önce bu 70 yıllık tarih, Batı emperyalizmine ve içimizdeki işbirlikçisi olan CHP ve onun zalim yönetimine karşı, Aziz Milletimizin, elde ettiği imkânlarla vermiş olduğu mücadelenin tarihidir. Eğer bu halk, 60'lı, 70'li ya da daha sonraki yıllarda Ak Parti'yi bulsaydı, yine O'nu seçerdi. Bu durum, bizim için çok önemlidir, çok değerlidir. Onun için Ak Parti o dönemi sahiplenmeli, onları rahmet ve minnetle anmalı ve onların yararlanılacak anılarından da yararlanmalıdır. Böylece haklı olarak Ak Parti, Türkiye'de demokrasi döneminin en büyük ve en deneyimli, Milletimizin de çok büyük bir çoğunluğunu temsil eden bir parti konumuna yükselmiş olur ki, bu zaten O'nun hakkıdır.
Ayrıca Ak Parti, dönemlerini temsilen Üstat Necip Fazıl'dan, İskender Paşa'dan, Eşref Edip'ten, Said Nursi'den, H. Hilmi Tunahan'dan ve Rahmetli Akif'ten zaten ciddi olarak feyiz ve ilham almaktadır, daha da çok almalıdır.
Bütün bunlarla Ak Parti, Kolektif Hafızasını yeniden kapsamlı olarak oluşturmalı hem onlara yeniden bir toparlanış, şahlanış iradesi ve desteği vermeli, hem de onlardan kuvvet, cesaret, ilham ve feyz alarak beslenmelidir. Bu, Ak Parti için çok ama çok önemlidir.
Ancak çok önemli bir husus vardır ki, Ak Parti ona çok dikkat etmelidir. Şu arz edeceğim konu, geçmişte de bugün de vuku bulmuş, meydana gelmiştir. O da şudur: İddialı her hangi bir din, ideoloji, dünya görüşü ve parti, kendi içinde oluşumunu sağlayıp kitlelere açılmak ister. Kitlelerle buluşmak için de bütün gücüyle çalışır ve yavaş yavaş hedefine doğru yürümeğe başlarsa, iki husus ortaya çıkar:
1- Ya o din, ideoloji, dünya görüşü ve parti, bu yeni duruma göre kendi iç düzenini, davasını, kolektif hafızasını, misyonunu ve vizyonunu canlı ve diri tutarak onları daha da geliştirir ve içine aldığı kitleleri eğitip, yeniden üretip, onları dönüştürür.
2- Ya da onların istilasına uğrar, yavaş yavaş dava tanınmaz hale gelir, kolektif hafıza zayıflar, insanlar dava adına bugün ne yapmaları gerektiğini ve gelecekte davanın ulaşmak istediği hedefleri düşünmek yerine, bugünkü rahatlarını ve pay kapma yarışlarını esas alırlar. Böylece o din, ideoloji, dünya görüşü ve parti için büyük sorunların ve felaketlerin yaşanacağı günlerin de başlangıcı olur.
Milletin yarıdan fazlasını bünyesine almış ve daha fazlasını da alacak olan Ak Parti'ye önce bu açıdan dikkatli olmasını, sonra da kendi iç düzenini/örgütünü sağlam tutup, üstlenmiş olduğu davayı, kolektif hafıza, misyon ve vizyonunu sürekli olarak canlı ve diri tutmasını ısrarla öneririz. Bütün bunların yanında Ak Parti, belirttiğimiz bu özellikleriyle hem örgütüne yönelik, hem de içine aldığı geniş halk kitlelerine yönelik tutarlı, sağlıklı, planlı ve dinamik bir eğitim programıyla eğitim vermeli ve bunu sürekli hale getirmelidir.
Ak Parti, şunu unutmamalıdır: Eğer Ak Parti sadece iktidar olmayı düşünürse, Allah korusun, belli bir süre sonra büyük bir iflas ve hüsranla iktidarı bitebilir. Ama eğer sürekli iktidar olmayı düşünürse ki, öyle düşünmesi gerekir, o zaman da, diğer bileşenlerle beraber, özellikle 1. Maddede ifade ettiğimiz eğitimi sürekli hale getirmelidir. Eğer Ak Parti, bu dediklerimizi yaparsa, bugün yaşandığı gibi, kimi Ak Parti'lileri huzursuz eden, Ak Parti'den MHP'ye de asla oy kayması olmaz. Seçim, Ak Parti Üst Yönetim'nindir.
Görelim Mevla Neyler, Neylerse Güzel Eyler.
Yarın devam edelim,
Dünkü yazımızda, Ak Parti'nin, ipek böceğinin kozasını oluşturduğu gibi, kendi kolektif hafızasını oluşturmalı, içinde doğup büyüdüğü ve geliştiği İslam Medeniyeti'nden, O'nun şan ve şerefle dolu tarihinden ve geçmişinden çok büyük oranda feyz ve nefes almalıdır, demiştik. Bugün de kolektif hafızasının kendi öz-geçmişi bölümünü, inceleyeceğiz.
2-KOLEKTİF HAFIZA: -II-
Ak Parti'nin kendi öz-geçmişine gelince, O'nu bu hususta çok çekingen ve kendisini sınırlayıcı olarak görmekteyiz. Şurası kesindir ki, Ak Parti'nin geçmişi, sadece kendi 18-19 yıllık geçmişi ile sınırlı değildir ve olmamalıdır ki, aslında birçok mensubu, ona dahi tam sahip çıkamamaktadır. Eğer öyle olursa, Ege ve Akdeniz'de, kendi kıyılarına sıkışmış, denize açılmakta zorluk çeken Eski Türkiye gibi olur. Ak Parti bunu hiç kabullenmemelidir. Bu hususta hiç çekinmeden, cesaretle, bugün tarihe mal olmuş siyasi hareketlerin dönemini üstlenmeli, özellikle halkın onlardan beklentisi açısından onları yeniden yorumlamalı ve bugün için oraların da temsilcisi olduğunun bilincine varmalı ve bunu kitlelerle paylaşmalıdır. Çünkü dere ve nehirlerin akarak gölü oluşturması gibi, oralar akarak, Ak Partiyi oluşturmuşlardır.
Bu çerçevede, zaman bakımından yakından uzağa, en başta, bizim de içinde yetiştiğimiz, Cennet Mekân Erbakan Hoca'nın eseri olan Milli Görüşü ve dönemini sahiplenmelidir. O yüce davayı, daha ilerilere götüren bir parti olarak bunu zaten hak etmektedir. Ayrıca Rahmetli Özal'ın kurup geliştirdiği ve ülkemize çağ atlatıp geleceğe taşıyan ANAP, Demirel ve ekibine rağmen, zamanında halkın, İslami bir beklentiyle baktığı AP, hem İslam'a büyük hizmetler yapmış, hem de CHP zulmüne karşı Aziz Milletimizin mücadelesini yürütmüş olan Şehit Başbakan Menders'in dönemi, Ak Parti tarafından sahiplenilmelidir. Yani Ak Parti, en yakın geçmişini 70 yıla çıkarmalıdır. Böylece hem o hareketleri, hem de o mücadeleyi yürütmüş olan insanları, İslamcı bir bakış açısı ve YENİ TÜRKİYE vizyonuyla yeniden yorumlayıp onları sahiplenmelidir. Böylece samimi bir şekilde, o hareketlere destek vermiş olan kitlelerin gönül dünyalarına da açılmış olur, olmalıdır. Çünkü 19 yaşında olmasına rağmen, bu 70 yılla Ak Parti arasında çok yakın bağlar vardır. Her şeyden önce bu 70 yıllık tarih, Batı emperyalizmine ve içimizdeki işbirlikçisi olan CHP ve onun zalim yönetimine karşı, Aziz Milletimizin, elde ettiği imkânlarla vermiş olduğu mücadelenin tarihidir. Eğer bu halk, 60'lı, 70'li ya da daha sonraki yıllarda Ak Parti'yi bulsaydı, yine O'nu seçerdi. Bu durum, bizim için çok önemlidir, çok değerlidir. Onun için Ak Parti o dönemi sahiplenmeli, onları rahmet ve minnetle anmalı ve onların yararlanılacak anılarından da yararlanmalıdır. Böylece haklı olarak Ak Parti, Türkiye'de demokrasi döneminin en büyük ve en deneyimli, Milletimizin de çok büyük bir çoğunluğunu temsil eden bir parti konumuna yükselmiş olur ki, bu zaten O'nun hakkıdır.
Ayrıca Ak Parti, dönemlerini temsilen Üstat Necip Fazıl'dan, İskender Paşa'dan, Eşref Edip'ten, Said Nursi'den, H. Hilmi Tunahan'dan ve Rahmetli Akif'ten zaten ciddi olarak feyiz ve ilham almaktadır, daha da çok almalıdır.
Bütün bunlarla Ak Parti, Kolektif Hafızasını yeniden kapsamlı olarak oluşturmalı hem onlara yeniden bir toparlanış, şahlanış iradesi ve desteği vermeli, hem de onlardan kuvvet, cesaret, ilham ve feyz alarak beslenmelidir. Bu, Ak Parti için çok ama çok önemlidir.
Ancak çok önemli bir husus vardır ki, Ak Parti ona çok dikkat etmelidir. Şu arz edeceğim konu, geçmişte de bugün de vuku bulmuş, meydana gelmiştir. O da şudur: İddialı her hangi bir din, ideoloji, dünya görüşü ve parti, kendi içinde oluşumunu sağlayıp kitlelere açılmak ister. Kitlelerle buluşmak için de bütün gücüyle çalışır ve yavaş yavaş hedefine doğru yürümeğe başlarsa, iki husus ortaya çıkar:
1- Ya o din, ideoloji, dünya görüşü ve parti, bu yeni duruma göre kendi iç düzenini, davasını, kolektif hafızasını, misyonunu ve vizyonunu canlı ve diri tutarak onları daha da geliştirir ve içine aldığı kitleleri eğitip, yeniden üretip, onları dönüştürür.
2- Ya da onların istilasına uğrar, yavaş yavaş dava tanınmaz hale gelir, kolektif hafıza zayıflar, insanlar dava adına bugün ne yapmaları gerektiğini ve gelecekte davanın ulaşmak istediği hedefleri düşünmek yerine, bugünkü rahatlarını ve pay kapma yarışlarını esas alırlar. Böylece o din, ideoloji, dünya görüşü ve parti için büyük sorunların ve felaketlerin yaşanacağı günlerin de başlangıcı olur.
Milletin yarıdan fazlasını bünyesine almış ve daha fazlasını da alacak olan Ak Parti'ye önce bu açıdan dikkatli olmasını, sonra da kendi iç düzenini/örgütünü sağlam tutup, üstlenmiş olduğu davayı, kolektif hafıza, misyon ve vizyonunu sürekli olarak canlı ve diri tutmasını ısrarla öneririz. Bütün bunların yanında Ak Parti, belirttiğimiz bu özellikleriyle hem örgütüne yönelik, hem de içine aldığı geniş halk kitlelerine yönelik tutarlı, sağlıklı, planlı ve dinamik bir eğitim programıyla eğitim vermeli ve bunu sürekli hale getirmelidir.
Ak Parti, şunu unutmamalıdır: Eğer Ak Parti sadece iktidar olmayı düşünürse, Allah korusun, belli bir süre sonra büyük bir iflas ve hüsranla iktidarı bitebilir. Ama eğer sürekli iktidar olmayı düşünürse ki, öyle düşünmesi gerekir, o zaman da, diğer bileşenlerle beraber, özellikle 1. Maddede ifade ettiğimiz eğitimi sürekli hale getirmelidir. Eğer Ak Parti, bu dediklerimizi yaparsa, bugün yaşandığı gibi, kimi Ak Parti'lileri huzursuz eden, Ak Parti'den MHP'ye de asla oy kayması olmaz. Seçim, Ak Parti Üst Yönetim'nindir.
Görelim Mevla Neyler, Neylerse Güzel Eyler.
Yarın devam edelim,