
İlginçtir, ‘Okullar değil, okulların içindeki hikayeler’ diye adlandırdığım yazı dizisiyle ilgili, birbirine çok uzak, hatta tamamen zıt tepkiler alıyorum:
Bazıları -ki bunlar çoğunlukla özel okul çevresinden kimseler- büyük masraflarla oluşturulan yerleşke ve olanakları azıcık hafife aldığım yönünde sitemlerini iletiyorlar bana. Bu bağlamda tuhaf ya da trajik olansa benim de bir özel öğretim kurumu yöneticisi olmam!
Bazıları da gerçeği çok iyi vurguladığımı belirterek övgü dolu yorumlarla dolduruyorlar maillerini, mesajlarını, SMS’lerini.
Böyle (olumlu) yorumlayanların çoğu devlet okulu öğretmenleri ya da kendi öğrenciliğini anımsayıp şimdi çocuklarının koşullarını yetersiz bulan veliler…
Aslında bu da çok trajik…
★★
Öyle ya da böyle, bugün o dizinin -dolayısıyla okulları okul yapan gerçek hikâyelerin- altıncısını paylaşacağım sizinle.
Ve bu gerçek hikâye -anı demeliyim belki de- Kahramanmaraş’tan. Olayın gerçekleştiği tarihte MADO Kadriye Kanbur İlkokulu Müdür Yardımcısı olan Ali Çam’ın başından geçiyor:
“İlköğretim okulunda müdür yardımcılığı yaptığım yıllardaydı. Okulumuzun bayan öğretmenlerinden biri sinirle odama girdi.
-Ya hocam ben bir daha 8-D sınıfına girmem!
dedi. Karşıma oturup sesli olarak ağlamaya başladı. Baktım benimle konuşacak hali yok,
-Hocam sen burada otur, ben bir sınıfa bakayım.
diyerek odamdan çıktım...
Bodrum katta kalorifer dairesinin hemen karşısında bulunan ve okulumuzun o kattaki tek sınıfı olan 8-D sınıfına gittim. Tüm sınıf susmuş, suçluluk duygusu içinde ve başları önde bir idarecilerinin gelişini bekliyorlar, belli.
Sınıfa girip bir süre öğrencileri izledikten sonra
-Sanırım öğretmeninizi üzmüşsünüz çocuklar
dedim.
-Bana anlatmak istediğiniz bir şey var mı?
diye ekledim.
Kimse konuşmadı...
-Sizi dinlemek istiyorum. Lütfen öğretmeninizi neden üzdüğünüzü anlatır mısınız?
dedim.
Ön sıralardan bir kız öğrenci parmak kaldırdı.
-Hocam, biz ne yapsak, ne konuşsak hemen öğretmenlerin gözüne batıyor. Sürekli bizi aşağılıyorlar ve azarlıyorlar. Başka sınıflardaki bir öğrencinin aynı sözüne gülen öğretmenler, aynı sözü biz söyleyince ne aptallığımızı bırakıyorlar ne terbiyesizliğimizi. Bugün de öyle oldu, öğretmenimiz bize hakarette bulundu. Biz de dayanamadık karşı çıktık…
dedi.
Kız öğrencinin sözlerinden sonra birkaç öğrenci daha buna benzer serzenişlerde bulundular. Hepsini yorum yapmadan, sakince dinledim. Sonra:
-Çocuklar…
dedim.
-Öğretmene saygısızlığın bahanesi olmaz. Öğretmenlerle aranızdaki ilişkide bir sıkıntı varsa bizden ve rehberlik servisimizden destek alabilirsiniz. Ancak, saygısızlık yapmanızı asla kabul edemeyiz. Bundan sonra öğretmenlerle ilgili bir sorununuz olduğunda ve bu sorunu öğretmeninizle konuştuğunuz halde çözüme kavuşturamadığınızda durumu yöneticilerinizle paylaşıp değerlendirme yapın lütfen... Hemen sonra, önce ilgili bayan öğretmenle ve ardından diğer öğretmen arkadaşlarla durumu paylaştım. Öğrencilerin ‘tembeller sınıfı’ diye ayrılmış olmasının, bodrum katta kazan dairesinin karşısında eğitim görmek zorunda kalmalarının, dersleri iyi olmadığı için bazı öğretmenlerin tutumlarının onları kırdığını anlattım.
-Bundan sonra 8-D sınıfından ben sorumluyum. Bu sınıfla ilgili tüm sorunları bana ulaştırmanızı rica ediyorum…
diyerek üzerime de önemli bir sorumluluk aldım.
★★
Öğretmenler değil ama 8-D’li öğrenciler sık sık yanıma gelmeye başladılar bu olaydan sonra. Öğrencilere, çay, ayran gibi ikramlarda bulundum. Hatta ikram istemeyenlere ‘Benim odama giren çay içmeden çıkamaz. Siz çay içmezseniz ben de sizi dinlemem’ bile dedim.
(Devam edecek…)
Bazıları -ki bunlar çoğunlukla özel okul çevresinden kimseler- büyük masraflarla oluşturulan yerleşke ve olanakları azıcık hafife aldığım yönünde sitemlerini iletiyorlar bana. Bu bağlamda tuhaf ya da trajik olansa benim de bir özel öğretim kurumu yöneticisi olmam!
Bazıları da gerçeği çok iyi vurguladığımı belirterek övgü dolu yorumlarla dolduruyorlar maillerini, mesajlarını, SMS’lerini.
Böyle (olumlu) yorumlayanların çoğu devlet okulu öğretmenleri ya da kendi öğrenciliğini anımsayıp şimdi çocuklarının koşullarını yetersiz bulan veliler…
Aslında bu da çok trajik…
★★
Öyle ya da böyle, bugün o dizinin -dolayısıyla okulları okul yapan gerçek hikâyelerin- altıncısını paylaşacağım sizinle.
Ve bu gerçek hikâye -anı demeliyim belki de- Kahramanmaraş’tan. Olayın gerçekleştiği tarihte MADO Kadriye Kanbur İlkokulu Müdür Yardımcısı olan Ali Çam’ın başından geçiyor:
“İlköğretim okulunda müdür yardımcılığı yaptığım yıllardaydı. Okulumuzun bayan öğretmenlerinden biri sinirle odama girdi.
-Ya hocam ben bir daha 8-D sınıfına girmem!
dedi. Karşıma oturup sesli olarak ağlamaya başladı. Baktım benimle konuşacak hali yok,
-Hocam sen burada otur, ben bir sınıfa bakayım.
diyerek odamdan çıktım...
Bodrum katta kalorifer dairesinin hemen karşısında bulunan ve okulumuzun o kattaki tek sınıfı olan 8-D sınıfına gittim. Tüm sınıf susmuş, suçluluk duygusu içinde ve başları önde bir idarecilerinin gelişini bekliyorlar, belli.
Sınıfa girip bir süre öğrencileri izledikten sonra
-Sanırım öğretmeninizi üzmüşsünüz çocuklar
dedim.
-Bana anlatmak istediğiniz bir şey var mı?
diye ekledim.
Kimse konuşmadı...
-Sizi dinlemek istiyorum. Lütfen öğretmeninizi neden üzdüğünüzü anlatır mısınız?
dedim.
Ön sıralardan bir kız öğrenci parmak kaldırdı.
-Hocam, biz ne yapsak, ne konuşsak hemen öğretmenlerin gözüne batıyor. Sürekli bizi aşağılıyorlar ve azarlıyorlar. Başka sınıflardaki bir öğrencinin aynı sözüne gülen öğretmenler, aynı sözü biz söyleyince ne aptallığımızı bırakıyorlar ne terbiyesizliğimizi. Bugün de öyle oldu, öğretmenimiz bize hakarette bulundu. Biz de dayanamadık karşı çıktık…
dedi.
Kız öğrencinin sözlerinden sonra birkaç öğrenci daha buna benzer serzenişlerde bulundular. Hepsini yorum yapmadan, sakince dinledim. Sonra:
-Çocuklar…
dedim.
-Öğretmene saygısızlığın bahanesi olmaz. Öğretmenlerle aranızdaki ilişkide bir sıkıntı varsa bizden ve rehberlik servisimizden destek alabilirsiniz. Ancak, saygısızlık yapmanızı asla kabul edemeyiz. Bundan sonra öğretmenlerle ilgili bir sorununuz olduğunda ve bu sorunu öğretmeninizle konuştuğunuz halde çözüme kavuşturamadığınızda durumu yöneticilerinizle paylaşıp değerlendirme yapın lütfen... Hemen sonra, önce ilgili bayan öğretmenle ve ardından diğer öğretmen arkadaşlarla durumu paylaştım. Öğrencilerin ‘tembeller sınıfı’ diye ayrılmış olmasının, bodrum katta kazan dairesinin karşısında eğitim görmek zorunda kalmalarının, dersleri iyi olmadığı için bazı öğretmenlerin tutumlarının onları kırdığını anlattım.
-Bundan sonra 8-D sınıfından ben sorumluyum. Bu sınıfla ilgili tüm sorunları bana ulaştırmanızı rica ediyorum…
diyerek üzerime de önemli bir sorumluluk aldım.
★★
Öğretmenler değil ama 8-D’li öğrenciler sık sık yanıma gelmeye başladılar bu olaydan sonra. Öğrencilere, çay, ayran gibi ikramlarda bulundum. Hatta ikram istemeyenlere ‘Benim odama giren çay içmeden çıkamaz. Siz çay içmezseniz ben de sizi dinlemem’ bile dedim.
(Devam edecek…)