Bir yalan düşünün ki 100 yıldır devam etsin. Her 24 Nisan tarihinde iki devlet arasında sözde soykırım iddiası tartışılsın. Aynı gün tüm dünya Amerika Birleşik Devletleri’nin iki dudağından çıkacak cümleye kilitlensin. Acaba bu yıl soykırım diyecek mi? Yoksa geleneksek olarak ‘büyük bir faciamı’ diyecek yorumları yapılsın...
Dört gün sonra Ermenilerin soykırım yalanı bir kez daha Dünya’nın gündemine gelecek. Yine bir milyon Ermeni, Erivan’daki sözde soykırım anıtı önünde Türkiye’ ye verip veriştirecek, Türk bayrağını yakacaklar. Türkiye topraklarına yeniden sahip olma yeminleri edilecek.
Şüphe yok ki dünyadaki en güçlü lobilerden biri Ermeni lobisi yani Diaspora’dır. Onlar bu yalan sayesinde ittifak ettikleri ülkelerden yardım alıyorlar.
Ve bu sayede dünyanın değişik ülkelerinde rahat bir yaşam sürüyorlar. Erivan ve Gümrü’de yaşayan Ermeniler ise fakirlik sınırının oldukça altında yaşam mücadelesi veriyor. Diyaspora’ya destek veren ülkeler bu gerçeği biliyor ama sırf Türkiye için ellerinde koz olsun diye Ermenileri adeta sömürüyorlar.
Peki, tüm bunlara karşı 100 yıldır Türkiye ne yapıyor? Elbette bu yalanı ortaya çıkarmak için bir takım çalışmalar yapıyor fakat bu çabalar ne yazık ki yetersiz kalıyor.
[caption id="attachment_33967" align="alignnone" width="908"] Ermenistan'ın Başkenti Erivan'da her yıl 24 Nisan tarihinde sözde soykırım törenleri düzenleniyor.[/caption]
Türk Devleti ile birlikte Ermeni mezalimini derinden yaşamış olan Erzurum da artık bu arenada bireysel olarak boy gösteriyor. Bu konuyu diğer satırda açacağım ama önemli Türk yazarlarından biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kitabından bir alıntıyı yazmadan geçmek olmaz.
Ahmet Hamdi Tanpınar, “Beş Şehir” isimli eserinde, hemen her Erzurumlunun nükteci, biraz da hicivci olduğunu söyler. Ve her nesilden, “Konuşma sanatında şöhret kurmuş birkaç usta” çıktığını kaydeder. Bunlardan biri de, mütareke yıllarında belediye başkanlığı hizmetinde bulunan Zakir Bey’dir.
O günlerde Erzurum’a gelen bir Amerikan heyeti, Ermeni devleti projesi için araştırma yapmaktadır, şehirdeki Türk ve Ermeni nüfusunun tarihî seyrini öğrenmek istemekteler ve Dönemin Belediye Başkanı ile bir araya gelip.1915 olaylarını tartışırlar.
Zakir Bey, tercümanlık vazifesini yapan zata döner ve “ Bu beyler uzun boylu anlatıyorlar. Ben, kısa bir misalle, Erzurum’da ekseriyet kimlerde idi, onlara anlatayım” der.
Bakın der, “Şurada bütün şehri saran bir taşlık var, onun da ortasında yirmide biri kadar, duvarla çevrilmiş bir yer var. O büyük taşlık Müslüman mezarlığıdır; küçücük yer de, Ermeni mezarlığıdır.”
Heyet şaşırır, “ Ama Ermeni mezarlığı Türk mezarlarından az” der.
Belediye Başkanı Zakir Bey, “Hepsi bu işte, bunlar ölülerini yemediler ya!” Diye cevap verir.
Bu yaşanmış bir olaydır. Aslında gerçeğin bu olduğunu Amerikalılar da bilir ama işlerine gelmez.
O yıllardan bu yıllara devir de dünya da değişti. Artık bilimsel veriler ortaya konuluyor.
İşte bu verileri bir yıldır ülke ülke gezip anlatan biri var.
Tarihçi Yazar Doç. Dr Savaş Eğilmez. Eğilmez bunu sadece bir tarihçi olarak yapmıyor. Bu isim aynı zamanda 6 yıl önce kendi girişimleri ile kurduğu Asılsız Soykırım İddiaları ile Mücadele Derneği’nin (ASİMED) başkanı. Bu dernek kendi kıt imkanları ile çalışma yapıyor, bir idealist olan genç akademisyen ve birkaç öğrencisiyle.
Savaş Eğilmez bu yıl başta Amerika olmak üzere Fransa, Malta ve Bosna Hersek’te konferanslar düzenleyip başta tehcir olmak üzere Ermeni mezalimini anlattı. Belgelerle sözde Ermeni soykırımı yalanını çürüttü.
Fakat gelin görün ki bu dernek ciddi anlamda maddi sıkıntı yaşıyor. Böylesine önemli bir görevi tek başına üstlenen Doç. Dr. Savaş Eğilmez ve arkadaşları, kendilerine maddi kaynak sağlayacak kurumlara gidip yardım istemekten dahi imtina ediyor.
Bu onların değil bizim ayıbımızdır. Bizim sadece 24 Nisan’da aklımıza gelen ve büyük devletlerin Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için her defasında masada koz olarak kullandığı bu konuyu bir dernek yüklenmiş ve tek başlarına yel değirmenlerine karşı savaş veriyorlar.
Artık savaşlar meydanlarda topla tüfekle verilmiyor ne yazık ki. Kapalı kapılar ardında lobicilik faaliyetleri ile yapılıyor.
Başta Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık olmak üzere yurt dışında sözde soykırım meselesini anlatan bu gibi dernek ve türevlerine bir fon ayrılmalı. Karşı lobi faaliyetleri bu fonlardan finanse edilip ciddi alt yapı oluşturulmalı. Söz konusu bedeller öyle yüksek bütçeler de değil, bu derneklerin gideri yıllık 10 bilemedin 15 bin liradır...
Ama Türkiye’ye kazandıracakları vizyonun bedeli yoktur.
Dört gün sonra Ermenilerin soykırım yalanı bir kez daha Dünya’nın gündemine gelecek. Yine bir milyon Ermeni, Erivan’daki sözde soykırım anıtı önünde Türkiye’ ye verip veriştirecek, Türk bayrağını yakacaklar. Türkiye topraklarına yeniden sahip olma yeminleri edilecek.
Şüphe yok ki dünyadaki en güçlü lobilerden biri Ermeni lobisi yani Diaspora’dır. Onlar bu yalan sayesinde ittifak ettikleri ülkelerden yardım alıyorlar.
Ve bu sayede dünyanın değişik ülkelerinde rahat bir yaşam sürüyorlar. Erivan ve Gümrü’de yaşayan Ermeniler ise fakirlik sınırının oldukça altında yaşam mücadelesi veriyor. Diyaspora’ya destek veren ülkeler bu gerçeği biliyor ama sırf Türkiye için ellerinde koz olsun diye Ermenileri adeta sömürüyorlar.
Peki, tüm bunlara karşı 100 yıldır Türkiye ne yapıyor? Elbette bu yalanı ortaya çıkarmak için bir takım çalışmalar yapıyor fakat bu çabalar ne yazık ki yetersiz kalıyor.
[caption id="attachment_33967" align="alignnone" width="908"] Ermenistan'ın Başkenti Erivan'da her yıl 24 Nisan tarihinde sözde soykırım törenleri düzenleniyor.[/caption]
Türk Devleti ile birlikte Ermeni mezalimini derinden yaşamış olan Erzurum da artık bu arenada bireysel olarak boy gösteriyor. Bu konuyu diğer satırda açacağım ama önemli Türk yazarlarından biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kitabından bir alıntıyı yazmadan geçmek olmaz.
Ahmet Hamdi Tanpınar, “Beş Şehir” isimli eserinde, hemen her Erzurumlunun nükteci, biraz da hicivci olduğunu söyler. Ve her nesilden, “Konuşma sanatında şöhret kurmuş birkaç usta” çıktığını kaydeder. Bunlardan biri de, mütareke yıllarında belediye başkanlığı hizmetinde bulunan Zakir Bey’dir.
O günlerde Erzurum’a gelen bir Amerikan heyeti, Ermeni devleti projesi için araştırma yapmaktadır, şehirdeki Türk ve Ermeni nüfusunun tarihî seyrini öğrenmek istemekteler ve Dönemin Belediye Başkanı ile bir araya gelip.1915 olaylarını tartışırlar.
Zakir Bey, tercümanlık vazifesini yapan zata döner ve “ Bu beyler uzun boylu anlatıyorlar. Ben, kısa bir misalle, Erzurum’da ekseriyet kimlerde idi, onlara anlatayım” der.
Bakın der, “Şurada bütün şehri saran bir taşlık var, onun da ortasında yirmide biri kadar, duvarla çevrilmiş bir yer var. O büyük taşlık Müslüman mezarlığıdır; küçücük yer de, Ermeni mezarlığıdır.”
Heyet şaşırır, “ Ama Ermeni mezarlığı Türk mezarlarından az” der.
Belediye Başkanı Zakir Bey, “Hepsi bu işte, bunlar ölülerini yemediler ya!” Diye cevap verir.
Bu yaşanmış bir olaydır. Aslında gerçeğin bu olduğunu Amerikalılar da bilir ama işlerine gelmez.
O yıllardan bu yıllara devir de dünya da değişti. Artık bilimsel veriler ortaya konuluyor.
İşte bu verileri bir yıldır ülke ülke gezip anlatan biri var.
Tarihçi Yazar Doç. Dr Savaş Eğilmez. Eğilmez bunu sadece bir tarihçi olarak yapmıyor. Bu isim aynı zamanda 6 yıl önce kendi girişimleri ile kurduğu Asılsız Soykırım İddiaları ile Mücadele Derneği’nin (ASİMED) başkanı. Bu dernek kendi kıt imkanları ile çalışma yapıyor, bir idealist olan genç akademisyen ve birkaç öğrencisiyle.
Savaş Eğilmez bu yıl başta Amerika olmak üzere Fransa, Malta ve Bosna Hersek’te konferanslar düzenleyip başta tehcir olmak üzere Ermeni mezalimini anlattı. Belgelerle sözde Ermeni soykırımı yalanını çürüttü.
Fakat gelin görün ki bu dernek ciddi anlamda maddi sıkıntı yaşıyor. Böylesine önemli bir görevi tek başına üstlenen Doç. Dr. Savaş Eğilmez ve arkadaşları, kendilerine maddi kaynak sağlayacak kurumlara gidip yardım istemekten dahi imtina ediyor.
Bu onların değil bizim ayıbımızdır. Bizim sadece 24 Nisan’da aklımıza gelen ve büyük devletlerin Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için her defasında masada koz olarak kullandığı bu konuyu bir dernek yüklenmiş ve tek başlarına yel değirmenlerine karşı savaş veriyorlar.
Artık savaşlar meydanlarda topla tüfekle verilmiyor ne yazık ki. Kapalı kapılar ardında lobicilik faaliyetleri ile yapılıyor.
Başta Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık olmak üzere yurt dışında sözde soykırım meselesini anlatan bu gibi dernek ve türevlerine bir fon ayrılmalı. Karşı lobi faaliyetleri bu fonlardan finanse edilip ciddi alt yapı oluşturulmalı. Söz konusu bedeller öyle yüksek bütçeler de değil, bu derneklerin gideri yıllık 10 bilemedin 15 bin liradır...
Ama Türkiye’ye kazandıracakları vizyonun bedeli yoktur.