
Prof. Dr. Ömer ÖZYILMAZ
20 ve 22. Dönem Erzurum Milletvekili
Öğretim Üyesi
Artık gücü eline aldığını düşünen CHP öncesi bu zihniyet, 31 Ağustos 1876’da II. Abdülhamid’in tahta çıkmasından önce Mithat Paşa eliyle O’ndan bazı taahhütler alma cüretinde bulunmuştur. Fakat bunun hesabını ağır soran II Abdülhamid, Osmanlı yönetimine geldikten sonra, hem sarayda ortaya çıkan bu çeteyi dağıtmış, hem de bizzat Mithat Paşa’ya bunun bedelini ağır ödetmiştir. 1850’li yıllardan sonra bu zihniyeti en iyi tanıyan ve bunlarla nasıl mücadele edileceğini çok iyi bilen Sultan Abdülhamit Han, üstün özellikli bir devlet adamı olarak, Devlet-i Aliye’nin, batılı güçler ve onların oyuncağı konumundaki bu ihtilalci grup tarafından yıkılmasını önlemiş ve 33 yıl devam etmesini sağlamıştır. Ancak uluslararası bir şer odağı olan bu zihniyet yine boş durmamış, bir yandan İslam ve Osmanlı düşmanı dış güçlerin desteği, bir yandan da büyük yalan ve iftiralar sonucu elde ettiği toplumsal güçle, 1908’de yeni bir darbe yapmış ve II. Abdülhamid’i de görevden uzaklaştırmıştır. Bu süreçte de II. Abdülhamid’e ‘kızıl sultan’, diktatör’ ve bunun gibi bin bir türlü yalan ve iftiralar atılmıştır.
Bugünkü CHP’nin, daha CHP adını almadan önce, Avrupa’daki ilk hali, bu Milletle ve bu topraklarla aidiyet bağlarını zayıflatmış, ya da koparmış kimselerin oradaki baskıcı, otoriter ve totaliter sosyalistlerin destek ve yedeğinde kurduğu bir dernektir. İslam ve Osmanlı düşmanı olan bu dernek daha sonra, 1900’lü yılların başında, İttihat ve Terakki Partisi adını almıştır. 1908’de Batı ve batıcıların desteği ile yapmış olduğu ihtilal sonucu, Osmanlı yönetimini gayri meşru bir tarzda ele geçirmiştir. Bu ihtilalle Osmanlı Devlet yönetimini ele geçiren bu kadro, yukarıda belirttiğimiz o olumsuz özelliklerinin yanında, bilgisiz ve beceriksizliklerinden dolayı, koca Cihan İmparatoru Osmanlıyı bin bir türlü tehlikelere sürüklemişlerdir. Bundan sonra İmparatorluğu, bu CHP öncesi zihniyet, hızlı bir parçalanma ve dağılma sürecine sokmuş ve Devlet-i Aliye’yi, maalesef yıkmıştır.
1920’li yılların başında CHP adını alan bu zihniyet, asıl kimliğine İnönü döneminde ulaşmıştır. CHP, İnönü’nün Milli Şefliği döneminde, yaklaşık bir asırdan beri hedeflediği bütün imkânları elde etmiş ve Milletimizi madde ve manada inim inim inletmiştir. Halkımız o dönemi çok iyi bilmektedir.
1950’de demokrasiye geçildiğinde ve sonraki her seçimde halkımız, bir asırdır canına okuyan, inancına ve dünya görüşüne açıktan kasteden, pek çok İslam bilgin ve mütefekkirini, adil olmayan mahkemelerinde yargısız infazlarla katleden, sürgün eden ve olmadık cezalarla cezalandıran; darbe yapıp devlet adamlarını öldüren, Osmanlıyı yıkan bu CHP’ye, bir Osmanlı tokatı atarak gerekli dersi vermiştir. Vermeye de devam etmektedir ve sanki geçmiş devlet yöneticilerinin hakkını almıştır, halen de almaktadır.
1950’li yıllarda, milletiyle bütünleşen Menderes ve arkadaşları başarıdan başarıya koşmuşlardır. Millet O’nun döneminde rahat nefes almaya başlamıştır. Ancak o dönemde devlete her şeyiyle hâkim olan CHP, 10 yıl boyunca Menderes Hükümetinin elini kolunu bağlamak ve onu çalışamaz hale sokmak için bütün gücüyle çalışmıştır. Yalan ve iftira makinesiyle elinde bulundurduğu basın ve devlet gücünü harekete geçirmiş, darbe yapmış ve halkıyla bütünleşmiş hükümeti ala aşağı etmiştir. CHP’nin o dönemde uydurduğu yalan ve iftiralardan sadece üç tanesine bakalım:
1- Demokrat Parti Hükümeti, üniversiteli gençleri önce öldürdü; sonra kesip, doğrayıp kıyma makinesinden geçirdi’, iftirası,
2- Bebek ve köpek davası, iftirası,
3- Başbakan Menderes ve Hükümetin bütün üyeleri, yanlarında 12 uçak dolusu altınlarla yurt dışına kaçarken yakalandılar’, iftirası. Ve benzerleri, bu tür iftiralar çoktur.
Yarın bu konuya devam edelim.
20 ve 22. Dönem Erzurum Milletvekili
Öğretim Üyesi
Artık gücü eline aldığını düşünen CHP öncesi bu zihniyet, 31 Ağustos 1876’da II. Abdülhamid’in tahta çıkmasından önce Mithat Paşa eliyle O’ndan bazı taahhütler alma cüretinde bulunmuştur. Fakat bunun hesabını ağır soran II Abdülhamid, Osmanlı yönetimine geldikten sonra, hem sarayda ortaya çıkan bu çeteyi dağıtmış, hem de bizzat Mithat Paşa’ya bunun bedelini ağır ödetmiştir. 1850’li yıllardan sonra bu zihniyeti en iyi tanıyan ve bunlarla nasıl mücadele edileceğini çok iyi bilen Sultan Abdülhamit Han, üstün özellikli bir devlet adamı olarak, Devlet-i Aliye’nin, batılı güçler ve onların oyuncağı konumundaki bu ihtilalci grup tarafından yıkılmasını önlemiş ve 33 yıl devam etmesini sağlamıştır. Ancak uluslararası bir şer odağı olan bu zihniyet yine boş durmamış, bir yandan İslam ve Osmanlı düşmanı dış güçlerin desteği, bir yandan da büyük yalan ve iftiralar sonucu elde ettiği toplumsal güçle, 1908’de yeni bir darbe yapmış ve II. Abdülhamid’i de görevden uzaklaştırmıştır. Bu süreçte de II. Abdülhamid’e ‘kızıl sultan’, diktatör’ ve bunun gibi bin bir türlü yalan ve iftiralar atılmıştır.
Bugünkü CHP’nin, daha CHP adını almadan önce, Avrupa’daki ilk hali, bu Milletle ve bu topraklarla aidiyet bağlarını zayıflatmış, ya da koparmış kimselerin oradaki baskıcı, otoriter ve totaliter sosyalistlerin destek ve yedeğinde kurduğu bir dernektir. İslam ve Osmanlı düşmanı olan bu dernek daha sonra, 1900’lü yılların başında, İttihat ve Terakki Partisi adını almıştır. 1908’de Batı ve batıcıların desteği ile yapmış olduğu ihtilal sonucu, Osmanlı yönetimini gayri meşru bir tarzda ele geçirmiştir. Bu ihtilalle Osmanlı Devlet yönetimini ele geçiren bu kadro, yukarıda belirttiğimiz o olumsuz özelliklerinin yanında, bilgisiz ve beceriksizliklerinden dolayı, koca Cihan İmparatoru Osmanlıyı bin bir türlü tehlikelere sürüklemişlerdir. Bundan sonra İmparatorluğu, bu CHP öncesi zihniyet, hızlı bir parçalanma ve dağılma sürecine sokmuş ve Devlet-i Aliye’yi, maalesef yıkmıştır.
1920’li yılların başında CHP adını alan bu zihniyet, asıl kimliğine İnönü döneminde ulaşmıştır. CHP, İnönü’nün Milli Şefliği döneminde, yaklaşık bir asırdan beri hedeflediği bütün imkânları elde etmiş ve Milletimizi madde ve manada inim inim inletmiştir. Halkımız o dönemi çok iyi bilmektedir.
1950’de demokrasiye geçildiğinde ve sonraki her seçimde halkımız, bir asırdır canına okuyan, inancına ve dünya görüşüne açıktan kasteden, pek çok İslam bilgin ve mütefekkirini, adil olmayan mahkemelerinde yargısız infazlarla katleden, sürgün eden ve olmadık cezalarla cezalandıran; darbe yapıp devlet adamlarını öldüren, Osmanlıyı yıkan bu CHP’ye, bir Osmanlı tokatı atarak gerekli dersi vermiştir. Vermeye de devam etmektedir ve sanki geçmiş devlet yöneticilerinin hakkını almıştır, halen de almaktadır.
1950’li yıllarda, milletiyle bütünleşen Menderes ve arkadaşları başarıdan başarıya koşmuşlardır. Millet O’nun döneminde rahat nefes almaya başlamıştır. Ancak o dönemde devlete her şeyiyle hâkim olan CHP, 10 yıl boyunca Menderes Hükümetinin elini kolunu bağlamak ve onu çalışamaz hale sokmak için bütün gücüyle çalışmıştır. Yalan ve iftira makinesiyle elinde bulundurduğu basın ve devlet gücünü harekete geçirmiş, darbe yapmış ve halkıyla bütünleşmiş hükümeti ala aşağı etmiştir. CHP’nin o dönemde uydurduğu yalan ve iftiralardan sadece üç tanesine bakalım:
1- Demokrat Parti Hükümeti, üniversiteli gençleri önce öldürdü; sonra kesip, doğrayıp kıyma makinesinden geçirdi’, iftirası,
2- Bebek ve köpek davası, iftirası,
3- Başbakan Menderes ve Hükümetin bütün üyeleri, yanlarında 12 uçak dolusu altınlarla yurt dışına kaçarken yakalandılar’, iftirası. Ve benzerleri, bu tür iftiralar çoktur.
Yarın bu konuya devam edelim.