
Önceki yazıda, ‘Yaratıcıya benzeme (hulkullah) becerisi kazanmamızı sağlayanın Kuran bilgisi ve Sünnet uygulaması,’ olduğunu ifade ettik.
Kuran, Esma-ı Hüsna’nın şerhi gibidir. Kuran’ın hemen her sayfasında ayetlerin sonunda bir veya iki ilahî isim ve sıfata atıf yapılır ve evrendeki eylemler ilahî sıfatlara bağlanır. Mesela:
“Allah kadirdir. (Bakara 20), Allah Azîz’dir, Hakîm’dir. (Bakara 260), Allah’ın gücü her şeye yeter. (Âl-i İmran 165), Allah, gizliyi, açığı ve kazanılanı bilir. (En'âm 3), Allah, Semi ve Alîm’dir. (En'âm 13), Allah, Hakîm ve Habir’dir. (En'âm 18), Hüküm Allah’a ait ve Allah, hesabı çabuk görendir. (En’âm 62), Allah, Latîf ve Habîr’dir. (En'âm 103), Allah, Kaviy’dir (Enfâl 52), Allah, Kebîr ve Muteâl’dir. (Ra'd 9), Allah, Münezzeh, Yücedir. (Nahl 1), Allah, Gani ve Hamiddir. (Fatır 15), Allah, Gafur ve Rahimdir. (Müzemmil 20), Allah, Semi ve Basirdir. (İnsan 2), Allah, geceyi gündüze gündüzü de geceye katandır. Ölüden diriyi diriden de ölüyü çıkarandır. Dilediğine istediği gibi rızık verendir. (Al-i İmran 27)” vb.
Nefs-i Emmare’nin başının biricik belalısı olduğunu anlayan ruh, Nefs-i Emmare’sini pişmanlıkla hesaba çekip onun çirkin hâl ve hareketlerinden kurtulmak için gayret göstererek, Nefs-i Levvâme’ye doğru mesafe alır. Nefs-i Emmare’sine uyup işlediği günahlardan pişmanlık duyarak, Levvâmeye yükselen her ruh, bu aşamada, tövbe istiğfarını artırıp günahlardan sakınarak, manevi alanını büyütür.
Nefs-i Mülhime’ye, Nefs-i Mutmainne’ye ve diğer nefis mertebelerine doğru, kalbi ve eylemi yönelen ruh, kâinat kitabını okumaya başlar. Gelişmiş ruh, yaratılıştan yola çıkıp Yaratana karşı yakınlığını artırır. Onun istediği, Esma-i Hüsna örnekliğinde, Allah’ın yaptığı şekilde, eylemlerini gerçekleştirmek; hulkullaha benzemek.
Her mümin ruh, Rabbine benzeme becerisi edinmek için Yaradan’ın Esma-i Hüsna’sını iyice öğrenip varlıktaki ilahî eylemleri, bir şeye bakar gibi bakıp, net görüp, taklit ettiğinde, hulkullahın yolu kendine açılır.
Bu tür anlatımlar bir teorik anlatım kabul edilebilir. Zor olan uygulamaları gerçekleştirmek. Mesela: Gelir sahipleri aylık kazançlarının yüzde iki buçuğunu olsun sadaka verdiğinde er-Rezzak’ı, el-Vehhabı, el-Basıtü, taklit etmeye başlar; günlük pratiklerinde (trafikten, manava, kasaba kadar) önceliği daima başkasına veren, kışkırtmalara kulak asmayan, es-Sabır’ı hayatında önceler; el-Fettah’ı evrendeki rolüyle anlayan, insanlık için daima açık bir hayır kapısı olur, vb. uygulamalarla, ruh, Yaratıcısını taklit eder; ruhta hulkullah hâli zuhur eder.
Ruh, öyle bir manevi kuvvettir ki, onun, nefis mertebelerindeki tüm çabası, Rabbi taklitten ibarettir. Özetle her insan Esma-i Hüsna’nın evrende ve kendi varlığında nasıl gerçekleştiğini görüp anlamakla, ruhunda hulkullah gerçeğine ulaşır.
Kuran, Esma-ı Hüsna’nın şerhi gibidir. Kuran’ın hemen her sayfasında ayetlerin sonunda bir veya iki ilahî isim ve sıfata atıf yapılır ve evrendeki eylemler ilahî sıfatlara bağlanır. Mesela:
“Allah kadirdir. (Bakara 20), Allah Azîz’dir, Hakîm’dir. (Bakara 260), Allah’ın gücü her şeye yeter. (Âl-i İmran 165), Allah, gizliyi, açığı ve kazanılanı bilir. (En'âm 3), Allah, Semi ve Alîm’dir. (En'âm 13), Allah, Hakîm ve Habir’dir. (En'âm 18), Hüküm Allah’a ait ve Allah, hesabı çabuk görendir. (En’âm 62), Allah, Latîf ve Habîr’dir. (En'âm 103), Allah, Kaviy’dir (Enfâl 52), Allah, Kebîr ve Muteâl’dir. (Ra'd 9), Allah, Münezzeh, Yücedir. (Nahl 1), Allah, Gani ve Hamiddir. (Fatır 15), Allah, Gafur ve Rahimdir. (Müzemmil 20), Allah, Semi ve Basirdir. (İnsan 2), Allah, geceyi gündüze gündüzü de geceye katandır. Ölüden diriyi diriden de ölüyü çıkarandır. Dilediğine istediği gibi rızık verendir. (Al-i İmran 27)” vb.
Nefs-i Emmare’nin başının biricik belalısı olduğunu anlayan ruh, Nefs-i Emmare’sini pişmanlıkla hesaba çekip onun çirkin hâl ve hareketlerinden kurtulmak için gayret göstererek, Nefs-i Levvâme’ye doğru mesafe alır. Nefs-i Emmare’sine uyup işlediği günahlardan pişmanlık duyarak, Levvâmeye yükselen her ruh, bu aşamada, tövbe istiğfarını artırıp günahlardan sakınarak, manevi alanını büyütür.
Nefs-i Mülhime’ye, Nefs-i Mutmainne’ye ve diğer nefis mertebelerine doğru, kalbi ve eylemi yönelen ruh, kâinat kitabını okumaya başlar. Gelişmiş ruh, yaratılıştan yola çıkıp Yaratana karşı yakınlığını artırır. Onun istediği, Esma-i Hüsna örnekliğinde, Allah’ın yaptığı şekilde, eylemlerini gerçekleştirmek; hulkullaha benzemek.
Her mümin ruh, Rabbine benzeme becerisi edinmek için Yaradan’ın Esma-i Hüsna’sını iyice öğrenip varlıktaki ilahî eylemleri, bir şeye bakar gibi bakıp, net görüp, taklit ettiğinde, hulkullahın yolu kendine açılır.
Bu tür anlatımlar bir teorik anlatım kabul edilebilir. Zor olan uygulamaları gerçekleştirmek. Mesela: Gelir sahipleri aylık kazançlarının yüzde iki buçuğunu olsun sadaka verdiğinde er-Rezzak’ı, el-Vehhabı, el-Basıtü, taklit etmeye başlar; günlük pratiklerinde (trafikten, manava, kasaba kadar) önceliği daima başkasına veren, kışkırtmalara kulak asmayan, es-Sabır’ı hayatında önceler; el-Fettah’ı evrendeki rolüyle anlayan, insanlık için daima açık bir hayır kapısı olur, vb. uygulamalarla, ruh, Yaratıcısını taklit eder; ruhta hulkullah hâli zuhur eder.
Ruh, öyle bir manevi kuvvettir ki, onun, nefis mertebelerindeki tüm çabası, Rabbi taklitten ibarettir. Özetle her insan Esma-i Hüsna’nın evrende ve kendi varlığında nasıl gerçekleştiğini görüp anlamakla, ruhunda hulkullah gerçeğine ulaşır.