
Nefs-i emmare seviyesine inmiş modern toplumda ruhların ıslahı ve yükselişi sadece Allah’ın rehberliğinin kabul edilmesiyle mümkündür.
Geçen yazıda insan özgürlüğünü anlamaya çalıştık: insanın fizikî ve sosyal çevresini seçebildiğini gördük. İnsan ruhunun ilerlemesi Kuranî /manevî bir çevrenin seçilmesi yahut inşasını gerektirir. İnsan çevresindeki koşulların bir parçası: Rahimlerde yahut topraklarda tüm tohumlar ekildikleri ortamda var olmaktadır.
Allah’a iman insan ruhunu ıslah ve ilerleten en büyük ortamdır. Rabbimiz ruhlara manevi ortam tesis etmek üzere din indirdi ve Peygamberler gönderdi. İnsanlar, evlerde, ofislerde, fabrikalarda, iş yerlerinde, tarlalarda, bahçelerde… dinin biçimlendirdiği, ruhanî bir ortam tesis etmekle yükümlü kılındılar. Bir inşaat işçisi ezanı işitip çimento torbasını seccade yaparak kıbleye yöneldiğinde eylemin geçtiği mekân ruhanî bir mekân özelliği kazanır. Namaz kılınan her mekânda ruhani bir ortam oluşur. Namaz eyleminde gösterilen samimiyet, ruhun bedende gözüken aydınlığı. Namaz aydınlığı çevreye siner; gizli açık siner. Güzel bir kokunun öznenin etrafındaki diğer öznelere sirayet edip onları etkilemesi gibi, ruhanî ortam da çevreye etki eder.
Kişi kendisinden başkasını yargıladığında manevi çevre oluşmaz yahut dolunayın ilk evreleri gibi çizgisel bir parıltı oluşur. Bu da kişisel ruhun ve etki alanındaki ruhların ıslah ve yükselişine rehberlikte yetersiz kalır. Başkasını yargılamak zaten doğru değildir: eleştirene ve eleştirilene bir yararı yok çünkü. Kişi kendi ıslahını bilinç ve eylem düzeyinde ilerlettikçe hâlesi çoğalır ve çevrenin bu aydınlıktan etkilenmesi kaçınılmaz olur.
Kuran merkeze alınıp dini eserler ve insanı geliştiren diğer kitaplar okundukça insanın ruhsal tutarlılığı ve Rabbini yansıtma gücü artar. O zaman ruhun ıslah ve yükselişi ayın gökteki yükselişi gibi dikkat çeker; dolunayın oluşturduğu hâlenin bakışları üzerine çekmesi gibi, ruhları çeker.
Allah’a iman etmiş her insan manevî ortama sahiptir. Öte yandan ıslahta ilerleyen ruh, kendi de manevi ortam arar; çünkü bilgi ve görgü arttıkça bu yöndeki arzu çoğalır. Maneviyat, maneviyatı ister: manevî ortam maddi ve manevî dostlarla çoğalır, zenginleşir. Oluşmuş yahut oluşmasına katkı sağladığı çevrede, ahirete dönecek ruh, nasibi miktarınca, ıslah ve inşayı tamamlar. Ruh çocuğunun gelişmesinde ana rahmi hükmünde olan çevre doğumun kalitesini belirler.
Ruh çocuğu soruyla beslenir: Nefis mertebelerinde ilerlemeyi ve manevî çevre oluşturmayı mümkün kılan en önemli yöntemlerden biri de soru sormaktır. Mesela insan, ‘Allah Teâlâ benden ne istiyor?’ sorusunu Kuranla cevaplandırdığında ruhsal beslenmesi artar, manevî çevresi genişler. Soru sorulup cevabın peşine düşüldüğünde amaç kişisel gerçeği aklamak, Kuran’ı kendi gerçeğine adapte etmek de olmamalıdır; amaç eksiği gediği görüp Kuran’a göre değişmektir. Islah ve yükseliş, manevi çevre budur.
Ruh çocuğunun ıslahı ve yükselişi olaylar ekseninde gerçekleşir: Yaşanılan ölümler dirimler, acı tatlı hâller, ruhu öncelikle nefs-i emmare karanlığından nefs-i levvame aydınlığına çıkartır; hatalar görülüp düzeltildikçe ruh çocuğu olgunluğa doğru yükselmeye devam eder.
Sürekli vurguluyoruz: Ruhun, nefs-i emmare mertebesi en düşük insan mertebesi. Ruh, ‘insan hayvan’ mertebesinden Allaha inanıp Kuranî görevleri yapmaya başladığında ‘insan insan’ seviyesini çıkar. Bu durum, Yaratanın yardımı, kişisel irade ve emekle ruh çocuğuna manevî çevre teşkil etmek, ıslah ve yükselişi temin etmektir.
Geçen yazıda insan özgürlüğünü anlamaya çalıştık: insanın fizikî ve sosyal çevresini seçebildiğini gördük. İnsan ruhunun ilerlemesi Kuranî /manevî bir çevrenin seçilmesi yahut inşasını gerektirir. İnsan çevresindeki koşulların bir parçası: Rahimlerde yahut topraklarda tüm tohumlar ekildikleri ortamda var olmaktadır.
Allah’a iman insan ruhunu ıslah ve ilerleten en büyük ortamdır. Rabbimiz ruhlara manevi ortam tesis etmek üzere din indirdi ve Peygamberler gönderdi. İnsanlar, evlerde, ofislerde, fabrikalarda, iş yerlerinde, tarlalarda, bahçelerde… dinin biçimlendirdiği, ruhanî bir ortam tesis etmekle yükümlü kılındılar. Bir inşaat işçisi ezanı işitip çimento torbasını seccade yaparak kıbleye yöneldiğinde eylemin geçtiği mekân ruhanî bir mekân özelliği kazanır. Namaz kılınan her mekânda ruhani bir ortam oluşur. Namaz eyleminde gösterilen samimiyet, ruhun bedende gözüken aydınlığı. Namaz aydınlığı çevreye siner; gizli açık siner. Güzel bir kokunun öznenin etrafındaki diğer öznelere sirayet edip onları etkilemesi gibi, ruhanî ortam da çevreye etki eder.
Kişi kendisinden başkasını yargıladığında manevi çevre oluşmaz yahut dolunayın ilk evreleri gibi çizgisel bir parıltı oluşur. Bu da kişisel ruhun ve etki alanındaki ruhların ıslah ve yükselişine rehberlikte yetersiz kalır. Başkasını yargılamak zaten doğru değildir: eleştirene ve eleştirilene bir yararı yok çünkü. Kişi kendi ıslahını bilinç ve eylem düzeyinde ilerlettikçe hâlesi çoğalır ve çevrenin bu aydınlıktan etkilenmesi kaçınılmaz olur.
Kuran merkeze alınıp dini eserler ve insanı geliştiren diğer kitaplar okundukça insanın ruhsal tutarlılığı ve Rabbini yansıtma gücü artar. O zaman ruhun ıslah ve yükselişi ayın gökteki yükselişi gibi dikkat çeker; dolunayın oluşturduğu hâlenin bakışları üzerine çekmesi gibi, ruhları çeker.
Allah’a iman etmiş her insan manevî ortama sahiptir. Öte yandan ıslahta ilerleyen ruh, kendi de manevi ortam arar; çünkü bilgi ve görgü arttıkça bu yöndeki arzu çoğalır. Maneviyat, maneviyatı ister: manevî ortam maddi ve manevî dostlarla çoğalır, zenginleşir. Oluşmuş yahut oluşmasına katkı sağladığı çevrede, ahirete dönecek ruh, nasibi miktarınca, ıslah ve inşayı tamamlar. Ruh çocuğunun gelişmesinde ana rahmi hükmünde olan çevre doğumun kalitesini belirler.
Ruh çocuğu soruyla beslenir: Nefis mertebelerinde ilerlemeyi ve manevî çevre oluşturmayı mümkün kılan en önemli yöntemlerden biri de soru sormaktır. Mesela insan, ‘Allah Teâlâ benden ne istiyor?’ sorusunu Kuranla cevaplandırdığında ruhsal beslenmesi artar, manevî çevresi genişler. Soru sorulup cevabın peşine düşüldüğünde amaç kişisel gerçeği aklamak, Kuran’ı kendi gerçeğine adapte etmek de olmamalıdır; amaç eksiği gediği görüp Kuran’a göre değişmektir. Islah ve yükseliş, manevi çevre budur.
Ruh çocuğunun ıslahı ve yükselişi olaylar ekseninde gerçekleşir: Yaşanılan ölümler dirimler, acı tatlı hâller, ruhu öncelikle nefs-i emmare karanlığından nefs-i levvame aydınlığına çıkartır; hatalar görülüp düzeltildikçe ruh çocuğu olgunluğa doğru yükselmeye devam eder.
Sürekli vurguluyoruz: Ruhun, nefs-i emmare mertebesi en düşük insan mertebesi. Ruh, ‘insan hayvan’ mertebesinden Allaha inanıp Kuranî görevleri yapmaya başladığında ‘insan insan’ seviyesini çıkar. Bu durum, Yaratanın yardımı, kişisel irade ve emekle ruh çocuğuna manevî çevre teşkil etmek, ıslah ve yükselişi temin etmektir.