
Birinci Dünya Savaşı’nın en ağır noktalarından biri olan Kafkas Cephesi’nde tifüs salgınına yakalanan ressam Namık İsmail’in Erzurum’daki tanıklığıyla ortaya çıkan “Savaşın Yankıları/Tifüs 1917” adlı eser, bugün Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde savaşın, salgının ve sivil acıların çarpıcı bir kaydı olarak yer alıyor. Ankara’da bulunan eser yalnızca bir resim değil, Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerini de gün yüzüne çıkarırken dönemin Erzurum’unu da gözler önüne seriyor.

Savaşın dramını, halkın yaşadığı yoksulluğu, çaresizliği ve çektiği acıları tüm çıplaklığı ile ortaya koyan eserin detaylarını ve bilinmeyenlerini anlatan Emekli Albay Sabri Topdağı, Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde yer alan resmin Erzurum Müzesine getirilmesi çağrısını yaptı.

Paris’ten cepheye uzanan hikaye
1892 doğumlu Namık İsmail’in yolunun Erzurum’a düşmesini ve ardından ortaya koyduğu eser hakkında konuşan Sabri Topdağı, “Çocukken en sevdiği şeylerden biri resim yapmak olan Namık İsmail, 1896’da Kabataş’taki Şemsülmekatip’te ilköğretimine başlamış, daha sonra Beşiktaş’taki Hamidiye Mektebi’ne devam etmiş, ortaöğrenimini de sırasıyla Ste Pulcherie, St. Benoit ve Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi)’de yapmış. Ailesi tarafından ziraat eğitimi için Paris’e gönderilmiş ancak sanata duyduğu ilgi ağır basıyor. Savaşın başlamasıyla birlikte İstanbul’dan Paris’e dönemeyen sanatçı, yedek subay olarak Kafkas cephesine gönderiliyor. Cephede kolera ve tifüs salgınlarının hızla yayılması, binlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açarken Erzurum’da ölü sayısının on binlerle ifade edildiği bu dönemde Namık İsmail de tifüse yakalanıyor. O dönemde yaşadıklarını ve izlenimlerini bugün hayranlıkla izlediğimiz eserine işliyor” diye konuştu.

Yaşananları tuvaline aktardı
Aylar süren tedavinin ardından İstanbul’a gönderilen sanatçının cephede yaşananları geride bırakmak yerine, hafızasında kalan sahneleri resimlerine taşıdığını aktaran Topdağı, sözlerini şöyle sürdürüyor: “O yıl bölgede başlayan kolera ve tifüs salgını önü alınamaz şekilde devam eder, 1915’e gelindiğinde tifüs vakaları daha da yaygınlaşır. Salgın sonucu Erzurum’da ölenlerin sayısının en az 60 bin olarak ifade edilmesi salgının şiddetini açıkça gösteriyor. Bu salgında Namık İsmail de tifüse yakalanmış ve altı ay hava değişimi ile İstanbul’a dönmek zorunda kalmıştır. O, tedavi için İstanbul'a gönderilen hayatta kalan az sayıdaki şanslı hastalardan biriydi. Hastalığa yakalanmasının yanı sıra hemen her gün arkadaşlarından veya çevresindeki insanlardan birçoğunun salgın nedeniyle ölümüne şahit olması onu derinden etkiliyor. O da yaşadıklarını ve tanık olduklarını tuvaline yansıtıyor.”

Çaresizlik yüzlerden okunuyor
Erzurum’da yaşanan dramın gözler önüne serildiği “Savaşın Yankıları/Tifüs 1917” adlı eserin detaylarını da aktaran Topdağı, o karanlık tasviri şöyle aktarıyor: “Ölüme gönderme yapılan eserde, cami ve gusülhane önünde kaynayan kazanlar, tabut taşıyanlar ve cenazelerini yıkamak için bekleyen kadınlar yer alıyor. Figürlerin yüz ifadeleri ve beden duruşları, savaşın ve salgının yarattığı sessiz çaresizliği yansıtıyor. Koyu ve solgun renklerin hakim olduğu kompozisyon, sabahın alacakaranlığında geçen bir sahneyle izleyiciyi d
oğrudan trajedinin içine çekiyor. Arka plandaki cami silueti, su ve tabut taşıyan insanlar, kenarda bekleyen kadın ve çocuk figürleriyle birlikte, salgının gündelik hayatı nasıl kuşattığını gözler önüne seriyor.”
Şeyhler Camisi’ni resmetti
Kafkas cephesinde bulunduğu dönemde Erzurum’la ilgili birçok esere imza atan Namık İsmail’in şehirde yaşananları iyi gözlemlediğini de söyleyen Topdağı, “Sanatçının yaptığı eserlerden ‘İhtiyar Bir Adam/Erzurum Çiftçisi’ ve ‘Erzurum’da Cami’ adlı eserler de çok kıymetli karakalem çalışmalar. Resim özel koleksiyonunda yer alıyorlar. ‘Erzurum’da Cami’ adlı karakalem çalışması; Yakutiye merkez ilçesinde, sokak tarafındaki çeşmesiyle birlikte, günümüzde de varlığını sürdüren Şeyhler Camisi’nin resmi” diye konuştu.
“Erzurum’a getirilsinler”
‘Savaşın Yankıları/Tifüs 1917’ ve Erzurum’a dair diğer yapıtların Viyana’da da sergilendiğini söyleyen Topdağı, eserlerin Erzurum’a getirilmesinin daha uygun olacağını ifade ederek, “Doğrudan Erzurum’da yaşanan acılardan ve tanıklıklardan beslenmiş olan bu eserlerin en anlamlı mekanının Erzurum olacağına inanıyorum. Kafkas cephesinin ve tifüs salgınının izlerini taşıyan bu başyapıtın, ait olduğu coğrafyayla yeniden buluşturulması tarihsel bir sorumluluktur. Eserin Erzurum Müzesi’nde sergilenmesi, kentin kolektif hafızasına ve savaş yıllarında yaşamını yitirenlere saygının güçlü bir ifadesi olacaktır” dedi.
Şeyma TAHİR