
Son yıllarda sendika başkanlarının lüks yaşamları gündemi bayağı meşgul eder oldu. Kamuoyuna yansıyan haberlerle ve gözlemlediğim kadarıyla halkın sendikalara karşı en küçük bir güveni dahi yoktur. Bende işçilerin haklarını aramaktan ziyade, günümüz şartlarında bazıları için bir geçim kaynağı, torpil ve rant kapısı olduğunu düşünenlerdenim.
Aslında esas misyonlarından uzak olduklarından dolayı sendika olayına hiç sıcak bakmadım.
İşçilerin haklarını savunuyorlarmış.
Nasıl savunduklarını, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın, yüz binlerce kamu işçisini satışa getirip, bir de kameralar önünde nasıl rezil olduğunu gördük.
Sendikalar, çalışanların insani şartlarda çalışması ve emek haklarının sömürülmesinin engellenmesi için kurulmuş örgütlerdir. Ama işciler perişan haldeyken sendika başkanlarına lüks araç yetişmiyor. Bir sendika başkanının, 1.8 milyon lira değerinde lüks makam aracı almasından tutun da, maaşının 30-50 bin lira arasında olmasına kadar. Başka bir sendika başkanının maaşına yüzde 85 zam yapıp, 26 bin lira olmasına kadar neler görüyoruz. Geçmiş yıllarda Jaguar marka araca binen modern sendika başkanlarımızda vardı.
Bugün sendika genel başkanları aylık almayacak, il yöneticileri masraflarını kendi ceplerinden harcayacak deseler, inanın o makamlardakilerin yüzde 90'ı makamlarını bırakırlar.
Birde bitmeyen ideoloji ve siyasi görüşler var. Allah aşkına işçilerin haklarını aramak için kurulmuş bir sendikanın siyasetle, ideolojiyle ne işi olur? Bu sendika şuraya yakın, şu sendika bu partinin arka bahçesi gibi söylemlerle sendikacılık geçmişten günümüze ayaklar altına alınmış durumda. Bir sendika arkasını yasladığı iktidara karşı işçinin hakkını savunulabilir mi?
Sendikacılık gönül işidir. Ancak bazıları, hizmetten ziyade kendi menfaatleri doğrultusunda hareket edebiliyor. İşçinin bir hakkı savunulmuş ise işçiden fazlasıyla alınıyor (ki) bütün sendikaların başkanları ve il yöneticilerinin, lüks makam araçları, yurtdışı toplantıları, örgütlenme faaliyetleri, illerdeki toplantı giderleri gibi masraflar sendika kasalarından karşılanıyor. Bu kasalarda işçilerden alınan ücretlerle doluyor. Bu paraları alan sendikalar, yüzde 30 enflasyonun olduğu ülkemizde memur, işçi ve asgari ücretliye hatırı sayılır ne yapmışlar, çok merak ediyorum.
Hadi bırakın sağı, solu, partiyi, ideolojiyi maaşı, makam arabasını. Hepiniz tüm işçilerin eksenin de, tek bir sendikada birleşin de hepimiz alkışlayalım.
Aslında esas misyonlarından uzak olduklarından dolayı sendika olayına hiç sıcak bakmadım.
İşçilerin haklarını savunuyorlarmış.
Nasıl savunduklarını, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın, yüz binlerce kamu işçisini satışa getirip, bir de kameralar önünde nasıl rezil olduğunu gördük.
Sendikalar, çalışanların insani şartlarda çalışması ve emek haklarının sömürülmesinin engellenmesi için kurulmuş örgütlerdir. Ama işciler perişan haldeyken sendika başkanlarına lüks araç yetişmiyor. Bir sendika başkanının, 1.8 milyon lira değerinde lüks makam aracı almasından tutun da, maaşının 30-50 bin lira arasında olmasına kadar. Başka bir sendika başkanının maaşına yüzde 85 zam yapıp, 26 bin lira olmasına kadar neler görüyoruz. Geçmiş yıllarda Jaguar marka araca binen modern sendika başkanlarımızda vardı.
Bugün sendika genel başkanları aylık almayacak, il yöneticileri masraflarını kendi ceplerinden harcayacak deseler, inanın o makamlardakilerin yüzde 90'ı makamlarını bırakırlar.
Birde bitmeyen ideoloji ve siyasi görüşler var. Allah aşkına işçilerin haklarını aramak için kurulmuş bir sendikanın siyasetle, ideolojiyle ne işi olur? Bu sendika şuraya yakın, şu sendika bu partinin arka bahçesi gibi söylemlerle sendikacılık geçmişten günümüze ayaklar altına alınmış durumda. Bir sendika arkasını yasladığı iktidara karşı işçinin hakkını savunulabilir mi?
Sendikacılık gönül işidir. Ancak bazıları, hizmetten ziyade kendi menfaatleri doğrultusunda hareket edebiliyor. İşçinin bir hakkı savunulmuş ise işçiden fazlasıyla alınıyor (ki) bütün sendikaların başkanları ve il yöneticilerinin, lüks makam araçları, yurtdışı toplantıları, örgütlenme faaliyetleri, illerdeki toplantı giderleri gibi masraflar sendika kasalarından karşılanıyor. Bu kasalarda işçilerden alınan ücretlerle doluyor. Bu paraları alan sendikalar, yüzde 30 enflasyonun olduğu ülkemizde memur, işçi ve asgari ücretliye hatırı sayılır ne yapmışlar, çok merak ediyorum.
Hadi bırakın sağı, solu, partiyi, ideolojiyi maaşı, makam arabasını. Hepiniz tüm işçilerin eksenin de, tek bir sendikada birleşin de hepimiz alkışlayalım.