
Kendisiyle aynı çağda, aynı kasabada büyüdüğüm sevgili ağabeyim, şimdilerde Başkent’in en başarılı avukatları arasında adı geçen Selçuk Ulusoy, 2019 yılı Aralık ayı ortalarında sosyal medya sayfasında bir ön not eşliğinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi tam metnini paylaştı.
Selçuk Ulusoy’un o ön notu şöyleydi:
“Lütfen okuyun, bilin ve her yerde bu haklarınızı isteyin!
Çünkü bu haklar, binlerce insanın canı pahasına harcadığı emek ve fedakarlığının birikimi olarak tüm insanlığın ortak mirasıdır…”
İnsanlığın bu ortak mirasını iyi bilmek; her ayrıntısını, her zaman savunmak ve tıpkı Selçuk ağabeyimin yaptığı gibi çevremle, toplumla paylaşmak, benim sadece bir gazeteci ve eğitimci olarak değil, sivil bir yurttaş, bir insan olarak da sorumluluğum.
Bu, yaşınız, işiniz, statünüz, cinsiyetiniz, etnik kökeniniz, inancınız ne olursa olsun sizin de sorumluluğunuz elbette…
Zira adaletin, hukuksal hakların ve dolayısıyla sağlıklı işleyen bir hukuk sisteminin ne zaman, kime lazım olacağını bilemeyiz…
***
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarihli, 217 A-III sayılı kararıyla ve ‘Universal Declaration of Human Rights/Declaration Üniverselle des Droits de l’Homme’ başlıkları altında ilk metnini İngilizce ve Fransızca ilan ettiği; Avukat Selçuk Ulusoy’un şimdi bize bir kez daha anımsattığı bildirgede her biri aynı öncelik derecesine ve aynı hukuksal değere sahip, başka bir ifadeyle herhangi biri size lazım olduğu anda diğerlerinin üstüne çıkıp en önemli maddeye dönüşebilecek 30 ayrı madde yer alıyor.
Ne yazık ki benim hacmi sınırlı olan bu köşeye maddelerin tümünü sığdırmam mümkün değil ama kolayca erişebileceğiniz bildirge metnini hemen açıp o 30 maddeyi bir kez daha, tek tek, üzerinde dura dura okumanızı özellikle öneririm.
Bununla birlikte ben şimdi bir seçki yapıyorum.
Bugünün koşulları içinde öne çıktığını, istisnalardan ziyade geniş kitleler için kurtarıcı olabileceğini, tüm dünyada sıkça ihlâl edildiğini ya da en fazla görmezden gelindiğini; maalesef Birleşmiş Milletler’in de bu ihlallere politik kirlenmişlik içinde çoğu kez seyirci kaldığını düşündüğüm 13 maddeyi şöyle listeliyorum:
Madde 1: Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 3: Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği, herkesin hakkıdır.
Madde 4: Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz, kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır.
Madde 5: Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.
Madde 7: Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. (…)
Madde 11: (1) Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça suçsuz sayılır. (…)
(Buna Masumiyet Karînesi diyoruz).
Madde 12: Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, şerefine ve adına saldırılamaz. Herkesin bu gibi müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.
Madde 14: Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır. (…)
(2) Gerçekten siyasal nitelik taşımayan suçlardan veya Birleşmiş Milletlerin amaç ve ülkelerine aykırı eylemlerden doğan kovuşturma durumunda bu haktan yararlanılamaz.
(Bu ikinci bend, aklımıza hemen terör suçlarını getiriyor).
Madde 18: Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir.
Madde 19: Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğü hakkı vardır.
Madde 21: (1) Herkes, doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilciler aracılığı ile ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir.
Madde 26: (1) Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.
(2) Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
(3) Çocuklara verilecek eğitimin türünü seçmek, öncelikle ana ve
babanın hakkıdır.
Madde 30: Bu bildirgenin hiçbir kuralı, herhangi bir devlet, topluluk veya kişiye, burada açıklanan hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan bir girişimde veya eylemde bulunma hakkını verecek biçimde yorumlanamaz.
***
İnsan hakları konusunu ele aldığım yazının başlığında ‘soyutla somutun sınır çizgisinde’ ifadesi kullanmam rastlantısal değildi. Burada hem bir durumun hem de kişisel karşı çıkışımın altını çizmek istiyor(d)um:
Bu asla göreceli bir konu değil !..
Dolaysıyla çoğu yerde takdim edildiği gibi soyut da değil.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin içeriğindeki hiçbir madde ‘duruma göre yorumlanacak’ ya da ‘topluma arzına ortam koşullarına göre karar verilecek’ bir hakkı dile getirmiyor.
Her zaman ve her koşulda; ‘en medeni ve müreffeh ülkeler de dahil, dünyanın her tarafında’ dikkate alınması gereken ve hiçbir koşulda ödün verilmemesi lazım gelen haklardır bunlar.
Çünkü bunlar, Avukat Selçuk Ulusoy’un da altını çizdiği üzere ‘insanlığın ortak mirasıdır’.
Bunlar, aynı zamanda medeniyeti geleceğe taşıyacak somut güvencelerdir.
Selçuk Ulusoy’un o ön notu şöyleydi:
“Lütfen okuyun, bilin ve her yerde bu haklarınızı isteyin!
Çünkü bu haklar, binlerce insanın canı pahasına harcadığı emek ve fedakarlığının birikimi olarak tüm insanlığın ortak mirasıdır…”
İnsanlığın bu ortak mirasını iyi bilmek; her ayrıntısını, her zaman savunmak ve tıpkı Selçuk ağabeyimin yaptığı gibi çevremle, toplumla paylaşmak, benim sadece bir gazeteci ve eğitimci olarak değil, sivil bir yurttaş, bir insan olarak da sorumluluğum.
Bu, yaşınız, işiniz, statünüz, cinsiyetiniz, etnik kökeniniz, inancınız ne olursa olsun sizin de sorumluluğunuz elbette…
Zira adaletin, hukuksal hakların ve dolayısıyla sağlıklı işleyen bir hukuk sisteminin ne zaman, kime lazım olacağını bilemeyiz…
***
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarihli, 217 A-III sayılı kararıyla ve ‘Universal Declaration of Human Rights/Declaration Üniverselle des Droits de l’Homme’ başlıkları altında ilk metnini İngilizce ve Fransızca ilan ettiği; Avukat Selçuk Ulusoy’un şimdi bize bir kez daha anımsattığı bildirgede her biri aynı öncelik derecesine ve aynı hukuksal değere sahip, başka bir ifadeyle herhangi biri size lazım olduğu anda diğerlerinin üstüne çıkıp en önemli maddeye dönüşebilecek 30 ayrı madde yer alıyor.
Ne yazık ki benim hacmi sınırlı olan bu köşeye maddelerin tümünü sığdırmam mümkün değil ama kolayca erişebileceğiniz bildirge metnini hemen açıp o 30 maddeyi bir kez daha, tek tek, üzerinde dura dura okumanızı özellikle öneririm.
Bununla birlikte ben şimdi bir seçki yapıyorum.
Bugünün koşulları içinde öne çıktığını, istisnalardan ziyade geniş kitleler için kurtarıcı olabileceğini, tüm dünyada sıkça ihlâl edildiğini ya da en fazla görmezden gelindiğini; maalesef Birleşmiş Milletler’in de bu ihlallere politik kirlenmişlik içinde çoğu kez seyirci kaldığını düşündüğüm 13 maddeyi şöyle listeliyorum:
Madde 1: Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 3: Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği, herkesin hakkıdır.
Madde 4: Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz, kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır.
Madde 5: Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.
Madde 7: Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. (…)
Madde 11: (1) Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça suçsuz sayılır. (…)
(Buna Masumiyet Karînesi diyoruz).
Madde 12: Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, şerefine ve adına saldırılamaz. Herkesin bu gibi müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.
Madde 14: Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır. (…)
(2) Gerçekten siyasal nitelik taşımayan suçlardan veya Birleşmiş Milletlerin amaç ve ülkelerine aykırı eylemlerden doğan kovuşturma durumunda bu haktan yararlanılamaz.
(Bu ikinci bend, aklımıza hemen terör suçlarını getiriyor).
Madde 18: Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir.
Madde 19: Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğü hakkı vardır.
Madde 21: (1) Herkes, doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilciler aracılığı ile ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir.
Madde 26: (1) Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.
(2) Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
(3) Çocuklara verilecek eğitimin türünü seçmek, öncelikle ana ve
babanın hakkıdır.
Madde 30: Bu bildirgenin hiçbir kuralı, herhangi bir devlet, topluluk veya kişiye, burada açıklanan hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan bir girişimde veya eylemde bulunma hakkını verecek biçimde yorumlanamaz.
***
İnsan hakları konusunu ele aldığım yazının başlığında ‘soyutla somutun sınır çizgisinde’ ifadesi kullanmam rastlantısal değildi. Burada hem bir durumun hem de kişisel karşı çıkışımın altını çizmek istiyor(d)um:
Bu asla göreceli bir konu değil !..
Dolaysıyla çoğu yerde takdim edildiği gibi soyut da değil.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin içeriğindeki hiçbir madde ‘duruma göre yorumlanacak’ ya da ‘topluma arzına ortam koşullarına göre karar verilecek’ bir hakkı dile getirmiyor.
Her zaman ve her koşulda; ‘en medeni ve müreffeh ülkeler de dahil, dünyanın her tarafında’ dikkate alınması gereken ve hiçbir koşulda ödün verilmemesi lazım gelen haklardır bunlar.
Çünkü bunlar, Avukat Selçuk Ulusoy’un da altını çizdiği üzere ‘insanlığın ortak mirasıdır’.
Bunlar, aynı zamanda medeniyeti geleceğe taşıyacak somut güvencelerdir.