
Mahallede Üç Kümbetlerin yanı başında doğu-kuzey tarafında bugün dahi esrarı çözülmeyen ama halk arasında Kadir Baba mezarı diye adlandırılan kitabesiz bir başka mezar daha bulunmaktadır ve yanı başında bundan 10-15 yıl öncesine kadar akan bir çeşme vardır. Mezarlarımız ya isimsiz kaldı ya üzerlerine yeni binalar inşa olundu ya da başka yerlere nakil olundu; tıpkı Üç Kümbetler mezarlığı gibi…
30.01.1953 yılında eğitime açılan ve daha sonra başka bir binaya taşınan Vali Hafız Paşa İlkokulu da, Sultan Melik Mahallesinin mezarlığında inşa olunan binalardan birisiydi. (Ünüvar, İl Yıllığı, s.132.)
Mahallede bugün ayakta kalabilen bir kaç eski Erzurum evi vardır. Hızla betonlaşmaya doğru giden Erzurum’da aslında eskiyi de korumak gerekirdi. Bizler ise ne eskiyi koruyabiliyoruz ne de yeniyi. Mahallede bugün ayakta kalabilen evler ise Semih Bey’in 18.yy sonundaki evi, Hanagasigilin Toprak Tabyada 19.yy başındaki evi, Kemal Alkur’un 19.yy sonlarındaki evinden başkası değildir. Eski mahalle muhtarına ise bir dokun bin ah işitirsin. Mahallenin dokusunun kaybolduğunu yerli komşularının kalmadığını ve eski şen şakrak günlerin ise mazide kaldığını söylerken mazi gözünde canlandı. Mahallede Gürcü Mehmet Sokak, Çeşme, Topraktabya, Rabia, Üç Kümbet, 1. 2. Hurşit, Erzurumlu, Rıza Bey gibi sokaklar bulunur. Sami Uçurum, Cevat Talur, Hüseyin Kubilay Sultan Melik Mahallesi eski muhtarlarındandırlar.
Hacı İbrahim Baba Cami
Sultan Melik Mahallesinde en önemli yapı Hacı Ibrahim Baba Camisidir. Cami yanında bulunan hazirede medfun kişilerden biri Hacı İbrahim Babanın zevcesi Nazife Hanımdır. Bir gün Nazife Hamım’da diğer kadınlar gibi benim de altınlarım olsa ne güzel olur diye aklından geçirir. İbrahim Baba bunu hisseder. Hanımına büyük bir tas alıp turşu getirmesini ister. Kadın turşu almaya gittiğinde turşu kabını açınca tasın içinin altın dolu olduğunu görür; fakat altınları almadan geri döner. İbrahim Baba’ya durumu anlatır ve baba şöyle der; “Allah bizi dünya ziyneti ile değil cennetiyle ödüllendirsin.” Hacı İbrahim Baba’nın kabrinin bulunduğu yerin yanındaki arsanın sahibi rüyasında İbrahim Baba’nın buraya bir cami yapmasını ve bunun onun için hayırlı olacağını; yoksa bu arsanın ona fayda vermeyeceğini söylediğini görür. Sabah olunca baba rüyayı unutur aynı rüyayı ertesi gecede görür ve sonunda camiyi bu arsa üzerine yaptırır. Bugün cami bahçesi içerisinde avluda Hacı İbrahim Baba, İbrahim Baba’nın hanımı ve arsa sahibi Hacı Canip Özden yatmaktadır.
Erzurum’un neresine bakarsanız bakın baktığınız yerde orada bir mezarlık görürsünüz. Eskilerin dediği gibi yetmiş bin evliya şehri Erzurum aynı zamanda isimsiz kahramanların yattığı bir yerdir. Mezarlıkların kaldırıldığı bir dönemde yol çalışması için İbrahim Baba’nın da bulunduğu kabir kaldırılmak istenir. Dozerin şoförü mahalle de ki tüm mezarları kaldırır sıra İbrahim Baba’ya gelince dozer çalışmaz ve durur. Bir iki mühendiste bu duruma sinirlenip kendileri dozeri sürmeyi denese de sonuç değişmez. Böylelikle İbrahim Babanın kabri yerinde kalır. İbrahim Baba’ya talebeleri bir gün: “ Şehirde ki mezarlıklar kaldırılıyor buna engel olunmaz mı? diye sorar. İbrahim Baba da: “Mezarlar mezar olsunlar, kaldırılmalarına izin vermesinler.” der. İbrahim Babanın kabrinin bulunduğu yerin dolambaçlı olması bunu kanıtlar niteliktedir. (Özdemir, Kaybolan Şehir Erzurum, s.258.)
Cami, Araplar düzünde Eğitim Fakültesinin yanında yapılmıştır. Yapım tarihi 1965’tir. Caminin üst örtü biçimi kubbe olup, içerisinde bir de şadırvan bulunmaktadır. Caminin bahçesi dar olup içerisinde lojmanı, çeşmesi ve tuvaletleri bulunmaktadır. Topraktabya’nın bulunduğu yerde önceleri askeri birlik bulunurmuş. Askerler sırasıyla nöbet tutarlarmış. Talebeleri bir gün Hacı İbrahim Baba’ya zamanın kutbu kimdir diye sorarlar. Veli zatda, yarın sabah namazında buraya gelecek kişidir diye cevap verir. Talebeleri dağıldıktan sonra, İbrahim Baba bugün mezarının bulunduğu yere gider mezarını kazar ve orada nöbet tutan askere yarın gelecek cenazeyi buraya gömsünler, eğer başka yere gömerlerse onları uyar diye tembih eder. O gece İbrahim Baba ölür. Sabah eve ilk gelen ise Muhammed Lütfü Efendi’dir. Cenaze hazırlanır ve gömülmeye götürülür. Defin yapılırken asker cenazeyi görür ve dün yaşadığı olayı anlatır.
30.01.1953 yılında eğitime açılan ve daha sonra başka bir binaya taşınan Vali Hafız Paşa İlkokulu da, Sultan Melik Mahallesinin mezarlığında inşa olunan binalardan birisiydi. (Ünüvar, İl Yıllığı, s.132.)
Mahallede bugün ayakta kalabilen bir kaç eski Erzurum evi vardır. Hızla betonlaşmaya doğru giden Erzurum’da aslında eskiyi de korumak gerekirdi. Bizler ise ne eskiyi koruyabiliyoruz ne de yeniyi. Mahallede bugün ayakta kalabilen evler ise Semih Bey’in 18.yy sonundaki evi, Hanagasigilin Toprak Tabyada 19.yy başındaki evi, Kemal Alkur’un 19.yy sonlarındaki evinden başkası değildir. Eski mahalle muhtarına ise bir dokun bin ah işitirsin. Mahallenin dokusunun kaybolduğunu yerli komşularının kalmadığını ve eski şen şakrak günlerin ise mazide kaldığını söylerken mazi gözünde canlandı. Mahallede Gürcü Mehmet Sokak, Çeşme, Topraktabya, Rabia, Üç Kümbet, 1. 2. Hurşit, Erzurumlu, Rıza Bey gibi sokaklar bulunur. Sami Uçurum, Cevat Talur, Hüseyin Kubilay Sultan Melik Mahallesi eski muhtarlarındandırlar.
Hacı İbrahim Baba Cami
Sultan Melik Mahallesinde en önemli yapı Hacı Ibrahim Baba Camisidir. Cami yanında bulunan hazirede medfun kişilerden biri Hacı İbrahim Babanın zevcesi Nazife Hanımdır. Bir gün Nazife Hamım’da diğer kadınlar gibi benim de altınlarım olsa ne güzel olur diye aklından geçirir. İbrahim Baba bunu hisseder. Hanımına büyük bir tas alıp turşu getirmesini ister. Kadın turşu almaya gittiğinde turşu kabını açınca tasın içinin altın dolu olduğunu görür; fakat altınları almadan geri döner. İbrahim Baba’ya durumu anlatır ve baba şöyle der; “Allah bizi dünya ziyneti ile değil cennetiyle ödüllendirsin.” Hacı İbrahim Baba’nın kabrinin bulunduğu yerin yanındaki arsanın sahibi rüyasında İbrahim Baba’nın buraya bir cami yapmasını ve bunun onun için hayırlı olacağını; yoksa bu arsanın ona fayda vermeyeceğini söylediğini görür. Sabah olunca baba rüyayı unutur aynı rüyayı ertesi gecede görür ve sonunda camiyi bu arsa üzerine yaptırır. Bugün cami bahçesi içerisinde avluda Hacı İbrahim Baba, İbrahim Baba’nın hanımı ve arsa sahibi Hacı Canip Özden yatmaktadır.
Erzurum’un neresine bakarsanız bakın baktığınız yerde orada bir mezarlık görürsünüz. Eskilerin dediği gibi yetmiş bin evliya şehri Erzurum aynı zamanda isimsiz kahramanların yattığı bir yerdir. Mezarlıkların kaldırıldığı bir dönemde yol çalışması için İbrahim Baba’nın da bulunduğu kabir kaldırılmak istenir. Dozerin şoförü mahalle de ki tüm mezarları kaldırır sıra İbrahim Baba’ya gelince dozer çalışmaz ve durur. Bir iki mühendiste bu duruma sinirlenip kendileri dozeri sürmeyi denese de sonuç değişmez. Böylelikle İbrahim Babanın kabri yerinde kalır. İbrahim Baba’ya talebeleri bir gün: “ Şehirde ki mezarlıklar kaldırılıyor buna engel olunmaz mı? diye sorar. İbrahim Baba da: “Mezarlar mezar olsunlar, kaldırılmalarına izin vermesinler.” der. İbrahim Babanın kabrinin bulunduğu yerin dolambaçlı olması bunu kanıtlar niteliktedir. (Özdemir, Kaybolan Şehir Erzurum, s.258.)
Cami, Araplar düzünde Eğitim Fakültesinin yanında yapılmıştır. Yapım tarihi 1965’tir. Caminin üst örtü biçimi kubbe olup, içerisinde bir de şadırvan bulunmaktadır. Caminin bahçesi dar olup içerisinde lojmanı, çeşmesi ve tuvaletleri bulunmaktadır. Topraktabya’nın bulunduğu yerde önceleri askeri birlik bulunurmuş. Askerler sırasıyla nöbet tutarlarmış. Talebeleri bir gün Hacı İbrahim Baba’ya zamanın kutbu kimdir diye sorarlar. Veli zatda, yarın sabah namazında buraya gelecek kişidir diye cevap verir. Talebeleri dağıldıktan sonra, İbrahim Baba bugün mezarının bulunduğu yere gider mezarını kazar ve orada nöbet tutan askere yarın gelecek cenazeyi buraya gömsünler, eğer başka yere gömerlerse onları uyar diye tembih eder. O gece İbrahim Baba ölür. Sabah eve ilk gelen ise Muhammed Lütfü Efendi’dir. Cenaze hazırlanır ve gömülmeye götürülür. Defin yapılırken asker cenazeyi görür ve dün yaşadığı olayı anlatır.