
-Niyete şurada ne kaldı?-
Sevgili kardeş, ortalıkta dolaşan kendini beğenmiş zavallıların farkında mısın?
Onlar hızla akan bir çağlayana kollarını iki yana açmış bir vaziyette ‘yaşasın özgürlük’ diye bağırarak sürüklenen biçarelere benziyorlar.
İnsan kendini beğenmek için aklını çok seneler önce yitirmiş olmalı.
Şimdi düşünmeni istiyorum çok sevgili kardeş, bir insan neyi ile övünebilir? Başka türlü sorayım, ölümlü bir âdem hangi inanılmaz başarısı nedeniyle yerlere göklere sığdırılamaz birisi sanır kendini.
Bir kere, sana ait olmayan bir şeyle gururlanmak en basit ifadesiyle ayıptır.
Hayat senin olmadığına göre, ki bunu ölümün de bize ait olmadığından anlıyoruz, neyin bize ait muhteşem yaratılar olabileceğini ciddi ciddi oturup düşünmemiz gerekiyor.
Bize ait, sadece kendimizin ortaya çıkardığı ne varsa onunla sonsuza kadar gururlanabiliriz hiç şüphesiz.
Elbette önce böyle bir şeyimizin olması gerekiyor.
Kısaca sevgili kardeş, nefes bizim değilse hiçbir şey bizim olamaz.
Nefes olmadan biz de olamayacağımıza göre, kendimizin sandıklarımız da emanettir esasında.
Bunu bilirsek, gaza gelmeden, başkalarının şakşaklarına takılıp her şeyi berbat etmeden bize verilenleri elimizden geldiğince herkesin işine yarar hale getirebiliriz.
Bunu akledemezsek hayatımız cehennem ateşinin içinde kavrulmakla geçer. Ebedimizde ise daha feci bir halle sonsuzca mahvoluruz.
Başkalarının ayaklarımızı yerden kesen tezahüratlarına asla itibar etmemeliyiz. Zira dün göklere fırlatılanların yarın nasıl yalnız kaldıklarına tarih yüz binlerce kez şahitlik etmiştir.
Bunca tekrara rağmen yeniden aynı hataya düşmek, aklı başında insana yakışır hâl midir?
Peygamberimiz (sav); “Medh ü sena olunmaktan çekininiz. Zira övmek, övüleni kesmek yok etmektir.” diyerek bizi bu ciddi belaya düşmememiz için uyarıyor.
Gurura kapılıp kendilerini vazgeçilmez sananlar kadar onları bu çukura düşürenlerin de sonsuz sorumlulukları olduğunu bir hadiste yine Peygamberimiz söylüyor;
“Yalancı övücülerin yüzlerine toprak saçın!”
Peki, hiç mi gayretlerimiz sonucu bize nasip olanlarla övünmeyeceğiz?
Elbette başarılarımız bizi memnun etmelidir. Ancak onları sadece biz yaptık demek ahmaklığını düşmeden sevinmeliyiz.
Ve bize bu güzellikleri veren her şeyin Sahibine sürekli teşekkür etmeliyiz.
Sevgili kardeş, mütevazı insanlara ne kadar acıkmışız öyle değil mi?
Ne demiş atalarımız, “Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var.”
Ne güzel söylemiş değil mi?
Sevgili kardeş, ortalıkta dolaşan kendini beğenmiş zavallıların farkında mısın?
Onlar hızla akan bir çağlayana kollarını iki yana açmış bir vaziyette ‘yaşasın özgürlük’ diye bağırarak sürüklenen biçarelere benziyorlar.
İnsan kendini beğenmek için aklını çok seneler önce yitirmiş olmalı.
Şimdi düşünmeni istiyorum çok sevgili kardeş, bir insan neyi ile övünebilir? Başka türlü sorayım, ölümlü bir âdem hangi inanılmaz başarısı nedeniyle yerlere göklere sığdırılamaz birisi sanır kendini.
Bir kere, sana ait olmayan bir şeyle gururlanmak en basit ifadesiyle ayıptır.
Hayat senin olmadığına göre, ki bunu ölümün de bize ait olmadığından anlıyoruz, neyin bize ait muhteşem yaratılar olabileceğini ciddi ciddi oturup düşünmemiz gerekiyor.
Bize ait, sadece kendimizin ortaya çıkardığı ne varsa onunla sonsuza kadar gururlanabiliriz hiç şüphesiz.
Elbette önce böyle bir şeyimizin olması gerekiyor.
Kısaca sevgili kardeş, nefes bizim değilse hiçbir şey bizim olamaz.
Nefes olmadan biz de olamayacağımıza göre, kendimizin sandıklarımız da emanettir esasında.
Bunu bilirsek, gaza gelmeden, başkalarının şakşaklarına takılıp her şeyi berbat etmeden bize verilenleri elimizden geldiğince herkesin işine yarar hale getirebiliriz.
Bunu akledemezsek hayatımız cehennem ateşinin içinde kavrulmakla geçer. Ebedimizde ise daha feci bir halle sonsuzca mahvoluruz.
Başkalarının ayaklarımızı yerden kesen tezahüratlarına asla itibar etmemeliyiz. Zira dün göklere fırlatılanların yarın nasıl yalnız kaldıklarına tarih yüz binlerce kez şahitlik etmiştir.
Bunca tekrara rağmen yeniden aynı hataya düşmek, aklı başında insana yakışır hâl midir?
Peygamberimiz (sav); “Medh ü sena olunmaktan çekininiz. Zira övmek, övüleni kesmek yok etmektir.” diyerek bizi bu ciddi belaya düşmememiz için uyarıyor.
Gurura kapılıp kendilerini vazgeçilmez sananlar kadar onları bu çukura düşürenlerin de sonsuz sorumlulukları olduğunu bir hadiste yine Peygamberimiz söylüyor;
“Yalancı övücülerin yüzlerine toprak saçın!”
Peki, hiç mi gayretlerimiz sonucu bize nasip olanlarla övünmeyeceğiz?
Elbette başarılarımız bizi memnun etmelidir. Ancak onları sadece biz yaptık demek ahmaklığını düşmeden sevinmeliyiz.
Ve bize bu güzellikleri veren her şeyin Sahibine sürekli teşekkür etmeliyiz.
Sevgili kardeş, mütevazı insanlara ne kadar acıkmışız öyle değil mi?
Ne demiş atalarımız, “Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var.”
Ne güzel söylemiş değil mi?