Akıl söylenenleri anlamak içindir…
Her insanın dostu ve düşmanı vardır; dostunu düşmanını bilen gardını da ona göre alabilir.
Peki, dost kim, düşman kim?
Dünyada apaçık iki yol var: Biri iman yolu ki, bu yolu açan Allah’tır; diğeri inkâr yolu, bu yol da nefis yoludur.
İman yolu kişiyi cennete taşırken nefis yolu da kişiyi cehenneme götürmektedir.
İman yoluna bir bakalım: Bu yolun yolcuları dünyanın din için yaratıldığına inanırlar.
Yüz yirmi dört bin peygamberi iman yolunda yürürken görürüz.
Hz. Âdem’den Hz. Muhammed (sav)’e kadar, peygamberlere tabi olan mahşeri kalabalıkla, hepsi bu yolun ışıklı yolcularıdır.
Onların bugün takipçisi müminlerdir.
Hak Dinin yolcularının yardımcısı Allah kılavuzları ise Resûlullah’tır.
Müminler, Kuran sofrasından, ilim ve hikmet gıdası alarak, dünyadan ahrete doğru, emin adımlarla yürürler.
Şeytanî yol ise Nemrutlar’ın, Şeddatlar’ın, Firavunlar’ın, Ebucehiller’in, Utbeler’in, Şeybeler’in gittikleri yoldur…
Kılavuzları şeytandır...
Nefislerini ilah edinmiş, bu kibirli ve kindar insanlar, müminleri düşman bellemişlerdir. Tarih boyunca peygamberlerle ve müminlerle mücadele eden bunlardır.
Nefislerini tanrı edinenlerin inancına göre, cennet de cehennem de dünyadır; zenginlik, makam, mevki ve hazlar cennetken, fakirlik ve iktidarsızlık ise cehennemdir.
Başka bir hayat yoktur.
Kesin olan ise şudur; Allah’a inanıp Onun yolundan gidenler, Allah’a inanmayıp kendi açtıkları yoldan gidenler, hepsi de ölüme mahkûm edilmişlerdir.
Dünyayı yaratıp canlılara hayat veren Allah’tır, ölümle dünya hayatını insanların elinden alan ve herkesi zorunlu olarak, cennete yahut cehenneme koymak üzere, ahrete götüren yine Allah’tır.
Dünyaya gelirken kimseye fikri sorulmadığı gibi, dünyadan ahrete götürülerken de kimseye fikri sorulmamaktadır.
Bunun dışında insanlar, tercih yapmak üzere, özgür yaratılmışlardır; cenneti ya da cehennemi seçecek bir akıl ve iradeye sahiptirler.
Her iki âlemde, Allah’ın rahmetini dileyen ve gösterdiği yoldan yürüyenler, tevhid erleridir, onların varacağı yer ebedi cennetlerdir ki, bu Allah’ın bir vaadi ve müjdesidir; Allah’ın rahmetini istemeyenler ise, cehennem zahmetine hazır olmalıdırlar!
Çünkü cehennemler de onlara vaat edilmiş ve onlar da cehennemlerle müjdelenmişlerdir!
Her insanın dostu ve düşmanı vardır; dostunu düşmanını bilen gardını da ona göre alabilir.
Peki, dost kim, düşman kim?
Dünyada apaçık iki yol var: Biri iman yolu ki, bu yolu açan Allah’tır; diğeri inkâr yolu, bu yol da nefis yoludur.
İman yolu kişiyi cennete taşırken nefis yolu da kişiyi cehenneme götürmektedir.
İman yoluna bir bakalım: Bu yolun yolcuları dünyanın din için yaratıldığına inanırlar.
Yüz yirmi dört bin peygamberi iman yolunda yürürken görürüz.
Hz. Âdem’den Hz. Muhammed (sav)’e kadar, peygamberlere tabi olan mahşeri kalabalıkla, hepsi bu yolun ışıklı yolcularıdır.
Onların bugün takipçisi müminlerdir.
Hak Dinin yolcularının yardımcısı Allah kılavuzları ise Resûlullah’tır.
Müminler, Kuran sofrasından, ilim ve hikmet gıdası alarak, dünyadan ahrete doğru, emin adımlarla yürürler.
Şeytanî yol ise Nemrutlar’ın, Şeddatlar’ın, Firavunlar’ın, Ebucehiller’in, Utbeler’in, Şeybeler’in gittikleri yoldur…
Kılavuzları şeytandır...
Nefislerini ilah edinmiş, bu kibirli ve kindar insanlar, müminleri düşman bellemişlerdir. Tarih boyunca peygamberlerle ve müminlerle mücadele eden bunlardır.
Nefislerini tanrı edinenlerin inancına göre, cennet de cehennem de dünyadır; zenginlik, makam, mevki ve hazlar cennetken, fakirlik ve iktidarsızlık ise cehennemdir.
Başka bir hayat yoktur.
Kesin olan ise şudur; Allah’a inanıp Onun yolundan gidenler, Allah’a inanmayıp kendi açtıkları yoldan gidenler, hepsi de ölüme mahkûm edilmişlerdir.
Dünyayı yaratıp canlılara hayat veren Allah’tır, ölümle dünya hayatını insanların elinden alan ve herkesi zorunlu olarak, cennete yahut cehenneme koymak üzere, ahrete götüren yine Allah’tır.
Dünyaya gelirken kimseye fikri sorulmadığı gibi, dünyadan ahrete götürülerken de kimseye fikri sorulmamaktadır.
Bunun dışında insanlar, tercih yapmak üzere, özgür yaratılmışlardır; cenneti ya da cehennemi seçecek bir akıl ve iradeye sahiptirler.
Her iki âlemde, Allah’ın rahmetini dileyen ve gösterdiği yoldan yürüyenler, tevhid erleridir, onların varacağı yer ebedi cennetlerdir ki, bu Allah’ın bir vaadi ve müjdesidir; Allah’ın rahmetini istemeyenler ise, cehennem zahmetine hazır olmalıdırlar!
Çünkü cehennemler de onlara vaat edilmiş ve onlar da cehennemlerle müjdelenmişlerdir!