Türkiye’de aile birliğinin korunması için bir genelge hazırlanıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koordinasyonunda hazırlanan genelge, Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı, 2024-2028 yıllarını kapsıyor.
Plan kapsamında oluşturulan kurulda neredeyse sorumlu sorumsuz tüm bakanlıklar ile TRT’de var.
Amaç; Aile sorunlarını tespit etmek ve kısa sürede sonuca gitmek.
Kültürel yozlaşma, aile kavramının her geçen gün erimesi, genç kuşakların Türk örf ve geleneklerine aykırı hal ve yaşam şekilleri…
Son yıllarda aile içi şiddetin artması, cinsel istismar…
İşte bu nedenlerin uzmanlar tarafından masaya yatırılacağı kurulun yanı sıra tüm illerde de "Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi İl Koordinasyon Kurulu" oluşturulacak.
Nasıl bir yol haritası çıkarılacak ve ne kadar etkili olacak bilmiyoruz ama bu kurul önce şu evlerde her akşam kesintisiz izlenen, her sahnesinde aile birliğini yerle bir eden dizilerden mi başlasa acaba…
Bunu sadece bir izleyici olarak değil, Erzurum’da görülen bir boşanma davasına konu olduğu için söylüyorum…
***
Yıllar önce görkemli bir düğünle dünya evine giren genç çiftin iki kız çocuğu dünyaya geliyor. Kocanın maddi durumu gayet yerinde...
Hanım kızımız ortalama gelire sahip bir ailenin en küçük kızı. Evliliğin ilk yıllarında pek sorun yaşamayan çiftimiz zaman ilerledikçe çatışma yaşıyor, hayatı birbirine zehir etmeye başlıyor.
Düğünlerinden 10 yıl sonra şiddetli geçimsizlik nedeniyle mahkemeye başvurup boşanmak istiyorlar. Buraya kadar normal, evlenmek kadar boşanmakta hayatın akışında var…
Anormal olan boşanmak isteyen kadının mahkemeye sunduğu boşanma dilekçesinde yer alan gerekçesi!
Gerekçe aynen şöyle;
“Evlendiğimiz günden beri eşim benim her ihtiyacımı gördü. Maddi bir sıkıntım olmadı. Ancak benim istediğim hiçbir şey de olmadı…
Bu kadar paramız var ama biz hala apartman dairesine yaşıyoruz. Dizilerde gördüğüm evlerden istiyorum. Dizilerdeki kadınların takılarından, onların yaşadığı gibi bir hayat istiyorum.
En son yüzüme Paris ışıltısı yaptırmak istedim. Kıyamet koptu. Eşim ‘manken mi olacaksın’ dedi. Benim artık bu hayatı yaşamaya tahammülüm kalmadı. Eşimden 20 milyon tazminat ile her ay ödenmek üzere 1 milyon nafaka istiyorum.”
***
Bu okuduklarınız şaka değil, bir boşanma dilekçesinde yer alan ifade ve talepler…
Aile mahkemesi ne karar verir bilemem ama bir dizinin Türk aile yapısında nelere yol açtığının görülmesi açısından önemli bir örnek.
Madem bir yerden başlanacak o halde şu tik tok ve garip senaryolu dizilere öncelik verilmeli…
Gençlerin her birinin hayalini bu dizilerdeki karakterler süslüyor. Bu öylesine bir furya ki hangi kanalı açsan birbirinden farkı yok. Ahlakın yok sayıldığı, lüks yaşam ve rezilliğin kutsandığı, topluma hiçbir faydalı mesajın verilmediği bir alan…
O beğenmediğimiz hatta bazen dalga geçtiğimiz Yeşil Çam filmlerinin her biri mutlak toplumsal bir yaraya parmak basıp, doğru mesajlar veriyordu…
Peki bugün ki yapımlar ne veriyor?
Toplumsal çürümeyi emrediyor!
Bu koṣullarla, boṣanmak isteyen bu hatun iyi ki "boşanirsam Zeki Müren de beni görecek mi?.." sorusunun cevabini hakimden istememiṣ.. Bu ne bohemya kardeṣim?
Toplumsal çürümede ve ahlaksızlıkta senin hükümetin payı büyük. Bütün bu olup bitenler de seninde payın var.
Durumun özü şu. Biz genetik olarak zekasız bir milletiz. Zaman geçtikçe teknoloji ve iletişim geliştikçe, bireysellik arttıkça zekası az olan bu toplumu kontrol etmek zorlaşıyor. Çünkü otokontrol oluşmuyor. Teknolojinin getirdiği yazılı ve görsel materyallerin bireylere ulaştırılması insani bir temel hak. Bunları engelleyerek bir yere varılmaz. Başka toplumlar için bu sorun çıkarmazken bizim mahalle baskısıyla, gelenek ve göreneklerle, inancımızla ayakta tuttuğumuz ahlak kavramı yok olmaya mahkumdur. Çünkü ahlak dinle gelenekle alakalı değil, akılla alakalı. O da bizde yok malesef. Bu yüzden tiktok yasaklansada diziler yasaklansada bişey değişmez, türkiyeyi kuzey kore gibi interneti bile yasaklasan bişey değişmez. Temel genetiğimizdeki eksiklik eninde sonunda yüzeye çıkacaktır.
Saygıdeğer Hanımefendi, hükümete günaydın diyorum. Bu 22 yıldır neredeydiler şimdi mi akıllarına geldi, birazcık erken olmadı mı ?.. sadece toplumsal değil, eğitim, ekonomi, yargı , güvenlik, imalat,ihracat, üretim, israf, savurganlık, insan hakları, düşünce özgürlüğü, gelir dağılımındaki uçurumluk adaletsizlik, korkunç bir enflasyon, halkın çok düşük hayat seviyesi,sefalette dünya 5.ligi vb.vb. bütün bunlara yol açan, 22 yıldır elini kolunu bağlayan mı vardı ?.. Bu ülke hiç böyle vahim bir durumu yaşamamıştı. Bu durum nasıl düzelecek?.. an az bir elli yıl lazım. Bir binayı bir işçi elinde bir kazma ile bir günde yıkar, ama aynı binayı yüzlerce işçi birkaç yılda ancak yapar. Yıkmak çok kolay yapmak çok zordur. 22 yıllık bu durum nasıl düzelecek ?. Sizin yazdığınız konu devede kulak. Allah bu aziz milleti, aziz etsin. Yoksa durum iyi değil. Selamlar. Hoşça kalınız.