
Türkiye, bu günlere hendekleri aşıp da geldi. Bunlar elbette kolay olmadı. Çözüm süreci denilerek aslında hedeflenen başka şeylerdi! Görünen ile görünmeyen kavga farklı biçimlerde sürdürülüyordu! FETÖ bir biçimde etkinliğini sürdürüyor, örgüt elemanları bir türlü tasfiye edilemiyordu. Yargı, TSK, Emniyet içerisindeki CIA gölgeli FETÖ örgütlenmesi tam anlamıyla dağıtılamıyordu.
O günlerin Türkiye’si aynı zamanda Ak Parti içerisinden Erdoğan’ı tasfiye çalışmaları da yürütülüyordu. Ne yazık ki bu operasyonlar Erdoğan sayesinde çeşitli makamlar ile tanıştırılan isimler tarafından yürütülüyordu. “Kardeşim Abdullah” olarak Cumhurbaşkanlığı makamına çıkan Abdullah Gül, bazı güçlere mesaj veren ‘demokrat bilen insan’ pozuna bürünürken içeriden başka unsurlar da ağlarını örüyorlardı.
Gezi kalkışmasını zamanında okuyan Erdoğan, bu gelişmelere de nokta koymayı başarabildi. Davutoğlu, Başbakanlık makamını Binali Yıldırım’a bırakırken hiç mutlu değildi.
Her operasyonu engellenen FETÖ, Türkiye içerisinde yayın gücünü kaybederken Emniyet yapılanması da hedefteydi. Bu böyle olmayacaktı! FETÖ nihayet 15 Temmuz’da büyük hamlesini gerçekleştirdi. Hedef Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı almak, yargılamak ve belki de asmak şeklinde sürecek harekattan çok umutluydu.
FETÖ’cüler olayı “yatakta basıp, şafakta asmak” olarak formüle ediyorlardı.
Bir daha hüsrana uğradılar. Türk milleti vatanını, Cumhurbaşkanını koruyacak hainlerin ateşini sinesinde söndürecekti. Darbe kalkışması FETÖ yapılanmasının en azından görülen ve bilinen kurumlarda tasfiye sürecini başlattı.
FETÖ’nün öyle bir anda yok olmasını beklemiyoruz, ancak Türkiye’ye karşı operasyon çekecek noktadan uzaklaşması için içeride, özellikle üniversite, AA gibi devletin önemli kurumlarında tasfiyesi, dokunulmayanlarına dokunulması mecburi görünüyor.
Türkiye’ye operasyonların sürmesi, aynı zamanda yönetim anlamında eski bağımlı ülke konumuna getirilmesini hedeflemektedir. Bu bağlamda çeşitli enstrümanlar kullanılıyor ve kullanılmaya devam edilecek gibi görünüyor.
Bakan Süleyman Soylu’yu hedef alıyormuş gibi görülen, ancak Erdoğan ve iktidarı hatta Cumhur İttifakını tasfiyeyi hedefleyen son mafya babasının mesnetsiz ve delilden yokun açıklamalarının ‘NOTER’ tasdikli gibi değerlendirilmesinin sebebi budur. Millet İttifakı bileşenlerinin suç örgütü lideri açıklamaları ve kasetlerine sarılmasının bir nedeni de bu olsa gerek.
Bu saldırıları gören Bahçeli’ye kulak kesilelim;
BAHÇELİ:Terörle mücadelede destan yazan bir hükümetin, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve İçişleri Bakanı’nın yalnız olmadığını özellikle ve önemle ifade ediyorum. Konu,devlet-i ebed müddet irademizin korunmasıdır. Konu, devletimizin saygınlığı ve üzerinde titrediğimiz bekasıdır
İkazen diyorum ki, hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı’nın boynuna tasma geçiremeyecek, buna da hiçbir alçağın gücü ve nefesi yetmeyecektir. Yine hiç kimse Türk Silahlı Kuvvetleri’nin onurlu komuta heyetine çamur atamayacaktır.
Terörle mücadelede destan yazan bir hükümetin, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve İçişleri Bakanı’nın yalnız olmadığını özellikle ve önemle ifade ediyorum. Konu, devlet-i ebed müddet irademizin korunmasıdır”
O günlerin Türkiye’si aynı zamanda Ak Parti içerisinden Erdoğan’ı tasfiye çalışmaları da yürütülüyordu. Ne yazık ki bu operasyonlar Erdoğan sayesinde çeşitli makamlar ile tanıştırılan isimler tarafından yürütülüyordu. “Kardeşim Abdullah” olarak Cumhurbaşkanlığı makamına çıkan Abdullah Gül, bazı güçlere mesaj veren ‘demokrat bilen insan’ pozuna bürünürken içeriden başka unsurlar da ağlarını örüyorlardı.
Gezi kalkışmasını zamanında okuyan Erdoğan, bu gelişmelere de nokta koymayı başarabildi. Davutoğlu, Başbakanlık makamını Binali Yıldırım’a bırakırken hiç mutlu değildi.
Her operasyonu engellenen FETÖ, Türkiye içerisinde yayın gücünü kaybederken Emniyet yapılanması da hedefteydi. Bu böyle olmayacaktı! FETÖ nihayet 15 Temmuz’da büyük hamlesini gerçekleştirdi. Hedef Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı almak, yargılamak ve belki de asmak şeklinde sürecek harekattan çok umutluydu.
FETÖ’cüler olayı “yatakta basıp, şafakta asmak” olarak formüle ediyorlardı.
Bir daha hüsrana uğradılar. Türk milleti vatanını, Cumhurbaşkanını koruyacak hainlerin ateşini sinesinde söndürecekti. Darbe kalkışması FETÖ yapılanmasının en azından görülen ve bilinen kurumlarda tasfiye sürecini başlattı.
FETÖ’nün öyle bir anda yok olmasını beklemiyoruz, ancak Türkiye’ye karşı operasyon çekecek noktadan uzaklaşması için içeride, özellikle üniversite, AA gibi devletin önemli kurumlarında tasfiyesi, dokunulmayanlarına dokunulması mecburi görünüyor.
Türkiye’ye operasyonların sürmesi, aynı zamanda yönetim anlamında eski bağımlı ülke konumuna getirilmesini hedeflemektedir. Bu bağlamda çeşitli enstrümanlar kullanılıyor ve kullanılmaya devam edilecek gibi görünüyor.
Bakan Süleyman Soylu’yu hedef alıyormuş gibi görülen, ancak Erdoğan ve iktidarı hatta Cumhur İttifakını tasfiyeyi hedefleyen son mafya babasının mesnetsiz ve delilden yokun açıklamalarının ‘NOTER’ tasdikli gibi değerlendirilmesinin sebebi budur. Millet İttifakı bileşenlerinin suç örgütü lideri açıklamaları ve kasetlerine sarılmasının bir nedeni de bu olsa gerek.
Bu saldırıları gören Bahçeli’ye kulak kesilelim;
BAHÇELİ:Terörle mücadelede destan yazan bir hükümetin, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve İçişleri Bakanı’nın yalnız olmadığını özellikle ve önemle ifade ediyorum. Konu,devlet-i ebed müddet irademizin korunmasıdır. Konu, devletimizin saygınlığı ve üzerinde titrediğimiz bekasıdır
İkazen diyorum ki, hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı’nın boynuna tasma geçiremeyecek, buna da hiçbir alçağın gücü ve nefesi yetmeyecektir. Yine hiç kimse Türk Silahlı Kuvvetleri’nin onurlu komuta heyetine çamur atamayacaktır.
Terörle mücadelede destan yazan bir hükümetin, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve İçişleri Bakanı’nın yalnız olmadığını özellikle ve önemle ifade ediyorum. Konu, devlet-i ebed müddet irademizin korunmasıdır”