
Bir gazeteci dostum, önümüzdeki hafta sonu gazetesinde yayınlatmak üzere bir 'soruşturma' hazırlıyor ve farklı sektörlerden insanlara aynı soruyu soruyor:
“Şimdi ne yaparsak salgın sona erdiğinde ülke olarak en doğru yerden başlamış olacağız?”
***
20 yıllık dostum, eğitim çevresinden seçtiği isimler arasında bana da yer vermiş, sağolsun.
Bir kere, soruşturmalara bayılıyorum.
Seksenlerde doksanlarda özellikle edebiyat dergilerinde çok sık karşılaşırdık bu türle. Aynı soruya, farklı bakış açılarına sahip insanların verdiği başka başka yanıtlar...
‘Düşünce çeşitliliğinin’ önemini belki de en iyi gösteren tür...
Sevgili dostumun telefonla ilettiği soruyu yanıtlayıp elektronik posta ile gönderdim. Önerilerimi kendi okurlarımla paylaşabilmek için de izin istedim gazeteci dostumdan.
Sağolsun, hoşgörü gösterdi. Hukuksal nedenlerle arkadaşımın ve gazetesinin adını paylaşamıyorum ama soru ve yanıt aşağıda:
***
SORU (S.Y.) : 'Şimdi ne yaparsak salgın sona erdiğinde ülke olarak en doğru yerden başlamış olacağız?'
YANIT (Savaşkan İlmak): Soru çok güzel. İlk başta algılanandan daha fazlasını soruyor ve satır arasında 'salgın sona erdiğinde koşulların bizim lehimize değiştirilmesi olasılığı da var' diyor kısaca. Yani aslında bu inanılmaz krizin içinde bile bir fırsatın gizli olduğunu vurguluyor.
Bu, tıpkı bir Pit Stop* gibi…
Girdiğimizde sıralamadaki yerimizle çıktığımızdaki yerimiz farklı olabilir. Dileğimiz bu Pit Stop’tan sıralamada birkaç basamak yükselmiş olarak çıkmak. Dolayısıyla gazeteci dostumun sorusunda gizli o olasılık ve yani o iyimser yaklaşım çok güzel.
Ve inandırıcı...
Salgın bittiğinde farklı açılardan -örneğin kültür, eğitim teknolojileri, değerler, sosyal ilişkiler ve ekonomi, kaynakların kullanımı, vergi politikaları, hakların ve özgürlüklerin belki yeniden düzenlenmesi vs gibi- şimdikinden daha farklı uygulamalara yönelmemiz kuvvetle muhtemel. Toplumun bunları kabullenmesi de görece daha kolay olacaktır. Her yeniliğin karşılaştığı o klasik direnç, bu kez daha düşük olabilir; çünkü o yenilikler, toplum tarafından aynı kâbusu bir daha görmemek için alınan önlemler olarak algılanacaktır.
***
Gelelim sorunun 'Öyleyse ne yapalım?' kısmına:
Salgın sona erdiğinde ülke olarak en doğru yerden başlamak için…
1: Covid-19 sınır aşan salgını sona erdiğinde eğitimle ilgili yapılması veya değiştirilmesi gereken şeylerin en başında 'bitti zannedilen salgını yeniden başlatmama’ zorunluluğumuz var! Bunun için de ‘sınıflarda öğrenci mevcutlarını kabul edilebilir sayılara düşürmek' bana göre ilk koşul!
Normal koşullarda tasvip etmesem de sırf bu sağlık ve güvenlik zorunluluğundan ötürü tüm devlet okullarında ‘ikili öğretim uygulanmasını’ ve sınıflarda -tıpkı salgın sürecinde toplu taşıma araçlarında olduğu gibi- seyreltilmiş topluluklar oluşturulmasını öneririm.
Keza okulların hijyen prosedürlerinin bundan sonraki yaşamımızda da salgın sürecindeki gibi yüksek ciddiyetle ele alınması gerektiğini düşünüyorum.
Özel okulların çoğu zaten salgın deneyimi öncesinde de bunları büyük oranda başarabilmişti. Şimdi şans -zorunluk icabı da olsa- devlet okullarına gülümsüyor. Olay sadece bütçe olayı değil, vizyon da en az bütçe kadar önemli. EBA ile ilk sınavı geçen Milli Eğitim Bakanlığı’nın o aşamada da geçer not alacağını düşünüyorum.
2: Okullar, ‘dijital arka bahçelerinin peysajını’ oluşturmaya şimdiden başlamalılar. Artık her okulun başka büyük portallarla da -söz gelimi EBA’yla, Colibri Education’la, Vitamin’le, Morpa Kampüs’le- linkleri ve ortaklıkları olan kendi özgün ‘dijital kütüphaneleri’ ve daha geniş anlamda 'sanal mağazaları' olmalı. İlk etapta okullarımızın hepsi bunu başaramasa da eğer çoğu bunu başarabilir ve lokomotife dönüşürse; salgınla tanıştığımız gün ile salgınla vedalaştığımız gün arasında çok büyük pozitif fark yaratmış oluruz.
3: Meslek liselerinin salgın sürecinde gerçekleştirdiği inanılmaz atılım ve sosyo-ekonomik yaşam içerisinde yeniden konumlanma durumu, salgın sonrasında da mutlaka ama mutlaka sürdürülmeli. Bu, sadece üretim kültürüyle ilgili bir durum değil, aynı zamanda ülkemizin genel istihdam politikasıyla ve dolayısıyla makro-ekonomimizle de yakından ilgili bir 'açılım'. Mutlaka gelişerek devam etmeli.
Bunlara şimdi odaklanabilirsek salgın sona erdiğinde ülke olarak en doğru yerden başlamış oluruz.
Ve elbette bu üçünden başka da uygarlık yarışına yeniden girdiğimizde ‘en iyilerle aramızdaki farkı’ biraz daha kapatmış olmamıza yarayacak önemli şeyler önerilebilir; ama benim başlangıç için altını özellikle çizeceklerim bunlar.
***
Aşağıya bıraktığım dipnot ile ‘Pit Stop’ benzetmeme açıklık getirmeye çalıştım ama ona rağmen yanlış anlaşılmaya çok müsait bir konu bu. Ülkemde ve dünyada binlerce insanın maalesef hayatını kaybettiği bir küresel facianın mizahla-teşbihle hafife alınmasını ben de asla onaylamam.
Çünkü söylendiğinin aksine ‘teşbihte hata olur’ ve ben o hataya düşmemek için bu açıklamayı yapıyorum. Covid-19 salgınında hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum, yakınlarının matemine ortağım…
Halihazırda virüsle savaşanlara da sonsuz güç ve şifa diliyorum.
***
Bitirmeden:
Yarın 1 Mayıs…
Emeğin ve emekçinin günü. Bir bayram…
Meydanlar ‘sağlıklı, güzel yarınlar için’ 1 Mayıs’ta da boş olacak; yine de emek, dayanışma ve kardeşlik için çarpan yürekler, fikren sokaklarda, meydanlarda olacak.
Fakat sadece fikirler veya duygular mı? Çıkın, yarın sabah vardiyası başlarken pencerenizden bakın; emekçiler yarın yine canlı kanlı yollarda, sokaklarda, iş yerlerinde olacaklar.
Çalışmak zorundalar onlar çünkü…
Ekmek parası için…
Ve elbette toplum için, bizim için…
Umutlu, güzel, aydınlık yarınlar için çalışmaktalar…
Biz de yarını beklemeden; yılmadan, yıkılmadan, harama el uzatmadan, onurla, şerefle, korkusuzca işine dört elle sarılan kadın-erkek, yaşlı-genç tüm emekçilerin ellerini öpüyoruz bugünden...
* Pit Stop: Motor sporlarında, yarış sırasında bir yarış aracının yakıt alımı, lastik değişimi, onarımlar, mekanik ayarlamalar, sürücü değişikliği ya da bunların birkaçının birden yapılması amacıyla gerçekleştirilen kısa mola.
“Şimdi ne yaparsak salgın sona erdiğinde ülke olarak en doğru yerden başlamış olacağız?”
***
20 yıllık dostum, eğitim çevresinden seçtiği isimler arasında bana da yer vermiş, sağolsun.
Bir kere, soruşturmalara bayılıyorum.
Seksenlerde doksanlarda özellikle edebiyat dergilerinde çok sık karşılaşırdık bu türle. Aynı soruya, farklı bakış açılarına sahip insanların verdiği başka başka yanıtlar...
‘Düşünce çeşitliliğinin’ önemini belki de en iyi gösteren tür...
Sevgili dostumun telefonla ilettiği soruyu yanıtlayıp elektronik posta ile gönderdim. Önerilerimi kendi okurlarımla paylaşabilmek için de izin istedim gazeteci dostumdan.
Sağolsun, hoşgörü gösterdi. Hukuksal nedenlerle arkadaşımın ve gazetesinin adını paylaşamıyorum ama soru ve yanıt aşağıda:
***
SORU (S.Y.) : 'Şimdi ne yaparsak salgın sona erdiğinde ülke olarak en doğru yerden başlamış olacağız?'
YANIT (Savaşkan İlmak): Soru çok güzel. İlk başta algılanandan daha fazlasını soruyor ve satır arasında 'salgın sona erdiğinde koşulların bizim lehimize değiştirilmesi olasılığı da var' diyor kısaca. Yani aslında bu inanılmaz krizin içinde bile bir fırsatın gizli olduğunu vurguluyor.
Bu, tıpkı bir Pit Stop* gibi…
Girdiğimizde sıralamadaki yerimizle çıktığımızdaki yerimiz farklı olabilir. Dileğimiz bu Pit Stop’tan sıralamada birkaç basamak yükselmiş olarak çıkmak. Dolayısıyla gazeteci dostumun sorusunda gizli o olasılık ve yani o iyimser yaklaşım çok güzel.
Ve inandırıcı...
Salgın bittiğinde farklı açılardan -örneğin kültür, eğitim teknolojileri, değerler, sosyal ilişkiler ve ekonomi, kaynakların kullanımı, vergi politikaları, hakların ve özgürlüklerin belki yeniden düzenlenmesi vs gibi- şimdikinden daha farklı uygulamalara yönelmemiz kuvvetle muhtemel. Toplumun bunları kabullenmesi de görece daha kolay olacaktır. Her yeniliğin karşılaştığı o klasik direnç, bu kez daha düşük olabilir; çünkü o yenilikler, toplum tarafından aynı kâbusu bir daha görmemek için alınan önlemler olarak algılanacaktır.
***
Gelelim sorunun 'Öyleyse ne yapalım?' kısmına:
Salgın sona erdiğinde ülke olarak en doğru yerden başlamak için…
1: Covid-19 sınır aşan salgını sona erdiğinde eğitimle ilgili yapılması veya değiştirilmesi gereken şeylerin en başında 'bitti zannedilen salgını yeniden başlatmama’ zorunluluğumuz var! Bunun için de ‘sınıflarda öğrenci mevcutlarını kabul edilebilir sayılara düşürmek' bana göre ilk koşul!
Normal koşullarda tasvip etmesem de sırf bu sağlık ve güvenlik zorunluluğundan ötürü tüm devlet okullarında ‘ikili öğretim uygulanmasını’ ve sınıflarda -tıpkı salgın sürecinde toplu taşıma araçlarında olduğu gibi- seyreltilmiş topluluklar oluşturulmasını öneririm.
Keza okulların hijyen prosedürlerinin bundan sonraki yaşamımızda da salgın sürecindeki gibi yüksek ciddiyetle ele alınması gerektiğini düşünüyorum.
Özel okulların çoğu zaten salgın deneyimi öncesinde de bunları büyük oranda başarabilmişti. Şimdi şans -zorunluk icabı da olsa- devlet okullarına gülümsüyor. Olay sadece bütçe olayı değil, vizyon da en az bütçe kadar önemli. EBA ile ilk sınavı geçen Milli Eğitim Bakanlığı’nın o aşamada da geçer not alacağını düşünüyorum.
2: Okullar, ‘dijital arka bahçelerinin peysajını’ oluşturmaya şimdiden başlamalılar. Artık her okulun başka büyük portallarla da -söz gelimi EBA’yla, Colibri Education’la, Vitamin’le, Morpa Kampüs’le- linkleri ve ortaklıkları olan kendi özgün ‘dijital kütüphaneleri’ ve daha geniş anlamda 'sanal mağazaları' olmalı. İlk etapta okullarımızın hepsi bunu başaramasa da eğer çoğu bunu başarabilir ve lokomotife dönüşürse; salgınla tanıştığımız gün ile salgınla vedalaştığımız gün arasında çok büyük pozitif fark yaratmış oluruz.
3: Meslek liselerinin salgın sürecinde gerçekleştirdiği inanılmaz atılım ve sosyo-ekonomik yaşam içerisinde yeniden konumlanma durumu, salgın sonrasında da mutlaka ama mutlaka sürdürülmeli. Bu, sadece üretim kültürüyle ilgili bir durum değil, aynı zamanda ülkemizin genel istihdam politikasıyla ve dolayısıyla makro-ekonomimizle de yakından ilgili bir 'açılım'. Mutlaka gelişerek devam etmeli.
Bunlara şimdi odaklanabilirsek salgın sona erdiğinde ülke olarak en doğru yerden başlamış oluruz.
Ve elbette bu üçünden başka da uygarlık yarışına yeniden girdiğimizde ‘en iyilerle aramızdaki farkı’ biraz daha kapatmış olmamıza yarayacak önemli şeyler önerilebilir; ama benim başlangıç için altını özellikle çizeceklerim bunlar.
***
Aşağıya bıraktığım dipnot ile ‘Pit Stop’ benzetmeme açıklık getirmeye çalıştım ama ona rağmen yanlış anlaşılmaya çok müsait bir konu bu. Ülkemde ve dünyada binlerce insanın maalesef hayatını kaybettiği bir küresel facianın mizahla-teşbihle hafife alınmasını ben de asla onaylamam.
Çünkü söylendiğinin aksine ‘teşbihte hata olur’ ve ben o hataya düşmemek için bu açıklamayı yapıyorum. Covid-19 salgınında hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum, yakınlarının matemine ortağım…
Halihazırda virüsle savaşanlara da sonsuz güç ve şifa diliyorum.
***
Bitirmeden:
Yarın 1 Mayıs…
Emeğin ve emekçinin günü. Bir bayram…
Meydanlar ‘sağlıklı, güzel yarınlar için’ 1 Mayıs’ta da boş olacak; yine de emek, dayanışma ve kardeşlik için çarpan yürekler, fikren sokaklarda, meydanlarda olacak.
Fakat sadece fikirler veya duygular mı? Çıkın, yarın sabah vardiyası başlarken pencerenizden bakın; emekçiler yarın yine canlı kanlı yollarda, sokaklarda, iş yerlerinde olacaklar.
Çalışmak zorundalar onlar çünkü…
Ekmek parası için…
Ve elbette toplum için, bizim için…
Umutlu, güzel, aydınlık yarınlar için çalışmaktalar…
Biz de yarını beklemeden; yılmadan, yıkılmadan, harama el uzatmadan, onurla, şerefle, korkusuzca işine dört elle sarılan kadın-erkek, yaşlı-genç tüm emekçilerin ellerini öpüyoruz bugünden...
* Pit Stop: Motor sporlarında, yarış sırasında bir yarış aracının yakıt alımı, lastik değişimi, onarımlar, mekanik ayarlamalar, sürücü değişikliği ya da bunların birkaçının birden yapılması amacıyla gerçekleştirilen kısa mola.