
Ey insan! Basiretli bak; hakkı ve batılı gör. İdrakin ve ihatan keskin olsun. Sadece gözün gördüğüne kanma, olayların arka planını görmeye çalış ki, aldanmayasın.
Basir; gören, kavrayan, öngörülü, basiretli, bilen, haberdar anlamındadır. Allahü Tealaa için ise el-Basîr ismi; her şeyi zahiri, batını, evveli ve ahiriyle görüp işiten ve bilen anlamındadır. (Allah’ın ilim sıfatı ile ilgili isimleri; el-Alîm, el-Latîf, el-Habîr, es-Semî’, el-Basîr, eş-Şehîd, el-Karîb, el-Hafîz, er-Rakîb, el-Muhît, el-Muheymin, el-Vekîl, vb.dir.)
Kuran’da Rabbimiz el-Basîr ismini bize pek çok ayetinde tanıtmıştır:
“…Allah, yaptıklarınızı görmektedir.“ (Bakara 265)
“…Allah kullarını çok iyi görmektedir.” (Âl-i İmrân 20)
“…Çünkü Allah her şeyi görmektedir.” (Nisâ 33)
“Allah buyurdu ki, korkmayın! Çünkü ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm.” (Taha 46)
“Gözler O’nu görmez, halbuki O bütün gözleri görür. O eşyayı çok iyi bilen, her şeyden ince ince haberdar olandır.” (Enam 103)
“…Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.” (Enfâl 72)
“De ki: Benimle sizin aranızda gerçek şahit olarak Allah kâfidir. Zira O, kullarını hakikaten bilip görmektedir.” (İsrâ 96)
Görme Allah’ı bilmek demektir ki, insana fayda sağlayan görme budur: ‘Ben görüyorum!’ sözü bir Müslüman için Allah’a kulluğu sağlamıyorsa, gerçekte o kişi görmüyor; ‘basarı’ ve ‘basireti’ kapalıdır! Nitekim Araf suresinin 179 ve 198’nci ayetlerinde şu ikaz yapılmıştır:
“Andolsun biz cinlerin ve insanların birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavrayamazlar. Gözleri vardır, onlarla görmezler. Kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındır. İşte asıl gafil olanlar onlardır.” (Araf 179)
“…Onları sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler.” (Araf 198)
Rasulullah (sav) de şöyle buyurdu:
“İhsan, Allah’ın seni gördüğünü bilerek yaşamandır. Sen O’nu görmesen de O seni görmektedir.”
Sadece gözün gördüğüne kanmamalı, olayların arka planını görmeye çalışmalıdır ki, kişi aldanmasın ve aldatmasın. Bunu yapamıyorsak gerçekte ne görüyoruz ne de işitiyoruz demektir. Çünkü görmek ve işitmek gördüğünden ve işittiğinden etkilenmeyi gerektirir. Hakkı gören ve işiten Allah’ı ve O’nun emirlerini düşünür; namazını kılar, orucunu tutar, zekatını verir, O’nun varlık kitabını, Kuran gibi, okuyup anlamaya çalışır; tekâmül eder; nefs-i emmaresini (Rabbinden uzaklaşmış nefis) hiç olmazsa nefs-i levvama (kendini kınayan ve kulluğa meyleden nefis) mertebesine çıkarmadan ölmemeye çalışır.
Ey insan! En büyük körlük Allah’ın Kitabı Kuran’ı görmemektir; güneş olmadan nasıl baş gözü körse; Kuran güneşi olmadan da akıl ve vicdan gözü kördür. Basiretli bakış, Kuranî bakış demektir. Basiret, bir şeyin gerçeğini anlamak ve gereğini yapmaktır. İç temizliği, iç aydınlanması basiretli bakışın bir sonucudur. Kuran’la aydınlanmamış akılda basiretli bakış gerçekleşmez. ‘Basiretim oluşsun ve artsın’ isteniyorsa, Kuran’ı duvardan indirip dolaptan çıkarıp okuyup anlamaya çalışmak ve anladığıyla amel etmek gerekir. Kuran’ın her bir ayeti bir ışık kaynağıdır; üzerinde düşündükçe bizi aydınlatır, her bir ayet ışığımızı artırır, nihayet nurlu bir zât oluruz; basiretle bakmaya ve hakikati görmeye başlarız, inşallah.
Not: “Basîr ismini her Cuma namazının farz ve sünnetinde kişi yüz kez okursa Allah onun basiret gözünü açar; kalp gözü görür,”; “Bu ismi her gün sabah namazından sonra 302 defa zikretmeye devam eden kimseye gizli işler açılır, gizli olaylar ve sırlar gösterilir,” denilmiştir.
Basir; gören, kavrayan, öngörülü, basiretli, bilen, haberdar anlamındadır. Allahü Tealaa için ise el-Basîr ismi; her şeyi zahiri, batını, evveli ve ahiriyle görüp işiten ve bilen anlamındadır. (Allah’ın ilim sıfatı ile ilgili isimleri; el-Alîm, el-Latîf, el-Habîr, es-Semî’, el-Basîr, eş-Şehîd, el-Karîb, el-Hafîz, er-Rakîb, el-Muhît, el-Muheymin, el-Vekîl, vb.dir.)
Kuran’da Rabbimiz el-Basîr ismini bize pek çok ayetinde tanıtmıştır:
“…Allah, yaptıklarınızı görmektedir.“ (Bakara 265)
“…Allah kullarını çok iyi görmektedir.” (Âl-i İmrân 20)
“…Çünkü Allah her şeyi görmektedir.” (Nisâ 33)
“Allah buyurdu ki, korkmayın! Çünkü ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm.” (Taha 46)
“Gözler O’nu görmez, halbuki O bütün gözleri görür. O eşyayı çok iyi bilen, her şeyden ince ince haberdar olandır.” (Enam 103)
“…Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.” (Enfâl 72)
“De ki: Benimle sizin aranızda gerçek şahit olarak Allah kâfidir. Zira O, kullarını hakikaten bilip görmektedir.” (İsrâ 96)
Görme Allah’ı bilmek demektir ki, insana fayda sağlayan görme budur: ‘Ben görüyorum!’ sözü bir Müslüman için Allah’a kulluğu sağlamıyorsa, gerçekte o kişi görmüyor; ‘basarı’ ve ‘basireti’ kapalıdır! Nitekim Araf suresinin 179 ve 198’nci ayetlerinde şu ikaz yapılmıştır:
“Andolsun biz cinlerin ve insanların birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavrayamazlar. Gözleri vardır, onlarla görmezler. Kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındır. İşte asıl gafil olanlar onlardır.” (Araf 179)
“…Onları sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler.” (Araf 198)
Rasulullah (sav) de şöyle buyurdu:
“İhsan, Allah’ın seni gördüğünü bilerek yaşamandır. Sen O’nu görmesen de O seni görmektedir.”
Sadece gözün gördüğüne kanmamalı, olayların arka planını görmeye çalışmalıdır ki, kişi aldanmasın ve aldatmasın. Bunu yapamıyorsak gerçekte ne görüyoruz ne de işitiyoruz demektir. Çünkü görmek ve işitmek gördüğünden ve işittiğinden etkilenmeyi gerektirir. Hakkı gören ve işiten Allah’ı ve O’nun emirlerini düşünür; namazını kılar, orucunu tutar, zekatını verir, O’nun varlık kitabını, Kuran gibi, okuyup anlamaya çalışır; tekâmül eder; nefs-i emmaresini (Rabbinden uzaklaşmış nefis) hiç olmazsa nefs-i levvama (kendini kınayan ve kulluğa meyleden nefis) mertebesine çıkarmadan ölmemeye çalışır.
Ey insan! En büyük körlük Allah’ın Kitabı Kuran’ı görmemektir; güneş olmadan nasıl baş gözü körse; Kuran güneşi olmadan da akıl ve vicdan gözü kördür. Basiretli bakış, Kuranî bakış demektir. Basiret, bir şeyin gerçeğini anlamak ve gereğini yapmaktır. İç temizliği, iç aydınlanması basiretli bakışın bir sonucudur. Kuran’la aydınlanmamış akılda basiretli bakış gerçekleşmez. ‘Basiretim oluşsun ve artsın’ isteniyorsa, Kuran’ı duvardan indirip dolaptan çıkarıp okuyup anlamaya çalışmak ve anladığıyla amel etmek gerekir. Kuran’ın her bir ayeti bir ışık kaynağıdır; üzerinde düşündükçe bizi aydınlatır, her bir ayet ışığımızı artırır, nihayet nurlu bir zât oluruz; basiretle bakmaya ve hakikati görmeye başlarız, inşallah.
Not: “Basîr ismini her Cuma namazının farz ve sünnetinde kişi yüz kez okursa Allah onun basiret gözünü açar; kalp gözü görür,”; “Bu ismi her gün sabah namazından sonra 302 defa zikretmeye devam eden kimseye gizli işler açılır, gizli olaylar ve sırlar gösterilir,” denilmiştir.