
(Dünkü yazının devamı)
(…) Cengiz Aytmatov, birbirinden değerli edebiyat ürünleriyle 1985'te Hindistan Javaharlal Nehru Ödülü’ne, 1988'de Japonya Doğu Felsefesi Enstitüsü Akademi Ödülü’ne, 1994'te Avusturya Avrupa Edebiyatı Devlet Ödülü’ne, 1998'de Friedrich Rueckert Ödülü’ne, 2004'te Alexender Men ve Leo Kopelev Ödülü'ne ve daha çok sayıda prestijli ödüle layık görüldü.
Ülkesini ve kültürünü karalamadan, aksine içinde büyüdüğü kültürü överek kazandı bütün o ödülleri. Hoş, Nobel alamadı ama Nobel almış çağdaşı yazarların neredeyse hepsi, Aytmatov’dan hayranlıkla söz ettiler…
Eserleri yüzden fazla dile tercüme edilen usta edebiyatçı, 2008'de Rus televizyon kanalının belgesel çekimleri için gittiği Tataristan'ın başkenti Kazan'da ani böbrek rahatsızlığı geçirdi. Aytmatov, tedavi için götürüldüğü Almanya'nın Nurnberg kentinde 10 Haziran 2008 günü, hayatını kaybetti. 79 yaşındaydı…
★★
Birkaç gün sonra edebiyatın bu büyük ustasını, Cengiz Aytmatov’u, ölümünün 13’üncü yıldönümünde anacağız…
Onun Türkiye’de tanınması, 1970'te kaleme aldığı Selvi Boylum Al Yazmalım adlı romanın sinemaya aktarılmasıyla oldu. Başrollerini Kadir İnanır ile Türkan Şoray'ın paylaştığı aynı adlı o efsane film, Türk sinemasının klasikleri arasında yer alıyor ve X, Y, Z Alfa, Beta, Gama gibi adını sayabildiğiniz neredeyse bütün kuşaklar tarafından seviliyor...
Daha doğrusu ‘sevilir’…
Yeter ki televizyonlardaki dizi sıkışıklığı içerisinde yer oluşturulsun, gençlerle de buluşturulsun…
Neyse, belki de çok safım. Haklısınız…
★★
Biliyor musunuz, Türkiye'de eserleri en çok okunan yabancı edebiyatçılardan biri olan Aytmatov, olanca ününe ve soydaşlığına rağmen Türkiye'ye ilk kez 1975'te Turan Ülkesi Edebiyatına Hizmet Ödülü'nü almak üzere gelmiş. Neredeyse 50 -tam olarak 47- yaşında…
Oldukça geç yani. Nedense (?)
Cengiz Aytmatov, 1992'de İstanbul Sinema Günleri'ne katılmak ve 2007'de ise Türk Dünyası Ödülü ile fahri doktora unvanını almak üzere iki kez daha ülkemizi ziyaret etti.
★★
Aytmatov adına 1998'de Ankara'da uluslararası bir bilgi şöleni düzenlendi, 2013'te ise Eskişehir Türk Dünyası Kültür Başkenti Etkinlikleri çerçevesinde Cengiz Aytmatov Bilgi Evi açıldı.”
★★
Baştaki şu muhteşem cümleye dönerek bitirelim mi?
‘Bir dal kırılmış, ne çıkar…’
Türk Edebiyatı evrensel kültür çınarının bir dalı ise Aytmatov da hiç kuşkusuz o daldaki en görkemli yapraklardan biriydi.
Mevsimi geldi, kurudu, düştü…
Rüzgâr onu alıp unutulmazlar bahçesine sürükledi.
Ama çınar da dal da yerli yerinde.
Daha nice yapraklar yeşerecek, nice baharlar yaşanacak bu bahçede…
*: Yazarımız Savaşkan İlmak’ın Ayarsız dergisi Haziran-2021 sayısındaki yazısından alıntıdır.
(…) Cengiz Aytmatov, birbirinden değerli edebiyat ürünleriyle 1985'te Hindistan Javaharlal Nehru Ödülü’ne, 1988'de Japonya Doğu Felsefesi Enstitüsü Akademi Ödülü’ne, 1994'te Avusturya Avrupa Edebiyatı Devlet Ödülü’ne, 1998'de Friedrich Rueckert Ödülü’ne, 2004'te Alexender Men ve Leo Kopelev Ödülü'ne ve daha çok sayıda prestijli ödüle layık görüldü.
Ülkesini ve kültürünü karalamadan, aksine içinde büyüdüğü kültürü överek kazandı bütün o ödülleri. Hoş, Nobel alamadı ama Nobel almış çağdaşı yazarların neredeyse hepsi, Aytmatov’dan hayranlıkla söz ettiler…
Eserleri yüzden fazla dile tercüme edilen usta edebiyatçı, 2008'de Rus televizyon kanalının belgesel çekimleri için gittiği Tataristan'ın başkenti Kazan'da ani böbrek rahatsızlığı geçirdi. Aytmatov, tedavi için götürüldüğü Almanya'nın Nurnberg kentinde 10 Haziran 2008 günü, hayatını kaybetti. 79 yaşındaydı…
★★
Birkaç gün sonra edebiyatın bu büyük ustasını, Cengiz Aytmatov’u, ölümünün 13’üncü yıldönümünde anacağız…
Onun Türkiye’de tanınması, 1970'te kaleme aldığı Selvi Boylum Al Yazmalım adlı romanın sinemaya aktarılmasıyla oldu. Başrollerini Kadir İnanır ile Türkan Şoray'ın paylaştığı aynı adlı o efsane film, Türk sinemasının klasikleri arasında yer alıyor ve X, Y, Z Alfa, Beta, Gama gibi adını sayabildiğiniz neredeyse bütün kuşaklar tarafından seviliyor...
Daha doğrusu ‘sevilir’…
Yeter ki televizyonlardaki dizi sıkışıklığı içerisinde yer oluşturulsun, gençlerle de buluşturulsun…
Neyse, belki de çok safım. Haklısınız…
★★
Biliyor musunuz, Türkiye'de eserleri en çok okunan yabancı edebiyatçılardan biri olan Aytmatov, olanca ününe ve soydaşlığına rağmen Türkiye'ye ilk kez 1975'te Turan Ülkesi Edebiyatına Hizmet Ödülü'nü almak üzere gelmiş. Neredeyse 50 -tam olarak 47- yaşında…
Oldukça geç yani. Nedense (?)
Cengiz Aytmatov, 1992'de İstanbul Sinema Günleri'ne katılmak ve 2007'de ise Türk Dünyası Ödülü ile fahri doktora unvanını almak üzere iki kez daha ülkemizi ziyaret etti.
★★
Aytmatov adına 1998'de Ankara'da uluslararası bir bilgi şöleni düzenlendi, 2013'te ise Eskişehir Türk Dünyası Kültür Başkenti Etkinlikleri çerçevesinde Cengiz Aytmatov Bilgi Evi açıldı.”
★★
Baştaki şu muhteşem cümleye dönerek bitirelim mi?
‘Bir dal kırılmış, ne çıkar…’
Türk Edebiyatı evrensel kültür çınarının bir dalı ise Aytmatov da hiç kuşkusuz o daldaki en görkemli yapraklardan biriydi.
Mevsimi geldi, kurudu, düştü…
Rüzgâr onu alıp unutulmazlar bahçesine sürükledi.
Ama çınar da dal da yerli yerinde.
Daha nice yapraklar yeşerecek, nice baharlar yaşanacak bu bahçede…
*: Yazarımız Savaşkan İlmak’ın Ayarsız dergisi Haziran-2021 sayısındaki yazısından alıntıdır.