“Ey Âdemoğulları! Size edep yerlerinizi örtecek ve süslenmenizi sağlayacak elbiseler gönderdik. Takva elbisesiyse bunlardan daha hayırlıdır. Bu Allah’ın ayetlerinden biridir. Ola ki, düşünüp ders alırlar.” (A’râf 26)
Allah Teâlâ tüm varlığa yiyecek verdiği gibi giyecek de vermiştir. Her hayvan, derisi üzerinde bir giysi taşır ve her hayvanın giysisi muhteşemdir. Meselâ, Rabbimiz birçok hayvana beyazdan sarıya, kırmızıdan siyaha envaı çeşit renkte kürk giydirmiştir. Tavşanlar, tilkiler, sincaplar, çakallar, dağ kedileri, foklar, jaguarlar, kutup kurtları, leoparlar, oğlaklar, porsuklar, rakunlar, samurlar, kediler, sincaplar, vizonlar, koyunlar, ayılar, aslanlar, kaplanlar vs. hayvanlar şaşkınlık ve hayranlık uyandıran elbiselere sahiptir.
Rabbimiz kuşların derisi üzerine de yine muhteşem elbiseler giydirmiştir. Meselâ: Bülbüller, martılar, baykuşlar, güvercinler, puhular, şahinler, çaylaklar, akbabalar, kartallar, doğanlar, kerkenezler, karabataklar, pelikanlar, leylekler, kelaynaklar, flamingolar, kuğular, kazlar, ördekler, sunalar, angutlar, tavuklar, bıldırcınlar, keklikler, turnalar, papağanlar, ebabil kuşları, tavuslar, çulluklar, ibibikler, üveyikler. vb. hayvanların giysileri de benzersizdir.
Çama, kavağa, söğüde, akasyaya, nara, üzüme, limona, portakala, cevize, eriğe, kiraza, vişneye vb. ağaçlara giydirilen elbiseler de yine hayret vericidir. Rabbimiz; yürüyen, sürünen, yüzen ve uçan her hayvana ve bitkiye, sadece harika elbiseler girdirmemiştir, bu elbiseleri ve derilerinin üzerini aksesuarlarla da süsülmemiştir. Hayvanların ve bitkilerin giysileri, tüylüsünden, desenlisinden, çizgilisinden, sadelisinden, kalınından incesinden, göz kamaştıran şekil ve renktedir. Çoğu hayvanın baş, kulak, çene, sırt, kuyruk bölgelerinde elbiselerine uygun aksesuarlar bulunmaktadır.
Yeryüzünün ‘Halifesi’ statüsüyle yaratılmış ve görevlendirilmiş olan erkeğe ve kadına hayvanlardaki gibi bir elbise giydirilmemiştir. İnsana giysi ve aksesuar konusunda geniş bir seçenek sunulmuştur. Ayakkabıdan elbiseye, iç çamaşırından gömleğe, ister pamuklu elbise giyinir, ister yünlü, ister ipekli. İster sade kumaşları tercih eder, ister desenli… Rabbimiz kılık kıyafet konusunda insanı özgür bırakmıştır. Kadın erkek; altın, gümüş, yakut, inci, mercan vs. kıymetli madenlerden ve taşlardan yapılmış kolye, yüzük vs. aksesuarları rahatlıkla takabilir. (Erkeklerin altın eşya kullanmasıyla ilgili fıkhı mesele genel kaideyi bozmamaktadır.)
Allah Teâlâ yarattığı nimetleri kullarının üzerinde görmek ister. Toplum içinde olsun, aile ortamında olsun, güzel ve temiz elbiseler giymek, aksesuarlar takınmak, güzel kokular sürünmek konusunda insan serbesttir. Giyside ve takıda dinî ölçü, kadının ve erkeğin giydiği, taktığı ve sürdüğü ile kendini cinsel bir obje konumuna düşürmemesidir. Çünkü kılık kıyafetle, takı, krem ve kokularla insanların cinsel dürtülerini tahrik etmek neticede ahlâksızlığa kapı açmaktadır. Ahlâksız davranışlar ise kişiyi ve toplumu yozlaştırmakta, kişisel ve toplumsal düzeni bozmaktadır.
Hayâdarlık manevî temizliği gösterir. Âyette geçen libâsut takva (takva elbisesi) hayânın kaynağıdır. Allah’tan korkmak; emir ve yasaklarına titizlikle uymak, demektir. ‘Allah’tan utanmıyorsan istediğini yap!’ diye bir söz vardır. Demek oluyor ki, dinde her işin başı Allah korkusu ve Allah sevgisidir. Kişi fıtratıyla imtihan edilmektedir. Fıtrat (nefs) ise görünmeyi, teşhiri sever; din ve dinî ahlak bunu men eder. Allah, bedeni (özellikle cinsel bölgeleri) teşhir etmeyecek şekilde örtünmeyi emretmiştir; kişiler de bu emre binaen örtünürlerse, ibadet etmiş, örtünmezlerse günah işlemiş olurlar. Günahlar ise kişileri rehin alır; özgür insan, günahlara esir düşmeyen insandır.
Bugün modern toplum Müslümanlarının açık ettikleri duygu, düşünce, tutum ve davranışları ile hayat pratiklerine baktığımızda, ekseri Müslümanın takvadan uzak bir hayat yaşadığını görmekteyiz. Büyük kentlerde ve özellikle deniz memleketlerinde yaşan Müslüman erkek ve kadınların çoğu tesettüre riayet etmemektedir. Giyilen elbiseler, takılan aksesuarlar, sürülen kokular ve keremler, kişinin kendini göstermesinin (teşhirin) bir aracı durumundadır. Modern tesettür denilen giysilerin ekserisi de zaten mahremiyet sağlamaktan uzaktır. Modern tesettürün takvası yok gibidir; kişi, bir şekilde yine cinsel bir obje olmaktan kurtulamamaktadır.
Sonuç: Yiyip içmede, giyim kuşamda, alış verişte, söz ve sohbette, gezip tozmada, velhasıl bütün insanî faaliyetlerde, Müslümanlardan beklenilen takva hali, günahlardan kendilerini korumalarıdır. İslam dininin yasak ettiği davranışların öznesi ve nesnesi olmaktan uzak durmaları müminlere emredilmiştir. Müslüman kişi bu dünya hayatının cazibesine karşı varlığını takvayla korumaya çalışmalıdır. İbadetleri, sevap kazanmak ve cezadan kurtulmak maksadıyla yapmak da doğru bir ibadet şekli olmayacaktır. Hele zorla, baskıyla ibadet hiç olmamalıdır. İbadetler, kalbin ve aklın ikna olması ve ihlas üzere yapılmalıdır. Takva elbisesini hem bedene, hem akla ve hem de kalbe giydirmeden samimi bir iman ve amel ele geçmeyecektir.
Allah Teâlâ tüm varlığa yiyecek verdiği gibi giyecek de vermiştir. Her hayvan, derisi üzerinde bir giysi taşır ve her hayvanın giysisi muhteşemdir. Meselâ, Rabbimiz birçok hayvana beyazdan sarıya, kırmızıdan siyaha envaı çeşit renkte kürk giydirmiştir. Tavşanlar, tilkiler, sincaplar, çakallar, dağ kedileri, foklar, jaguarlar, kutup kurtları, leoparlar, oğlaklar, porsuklar, rakunlar, samurlar, kediler, sincaplar, vizonlar, koyunlar, ayılar, aslanlar, kaplanlar vs. hayvanlar şaşkınlık ve hayranlık uyandıran elbiselere sahiptir.
Rabbimiz kuşların derisi üzerine de yine muhteşem elbiseler giydirmiştir. Meselâ: Bülbüller, martılar, baykuşlar, güvercinler, puhular, şahinler, çaylaklar, akbabalar, kartallar, doğanlar, kerkenezler, karabataklar, pelikanlar, leylekler, kelaynaklar, flamingolar, kuğular, kazlar, ördekler, sunalar, angutlar, tavuklar, bıldırcınlar, keklikler, turnalar, papağanlar, ebabil kuşları, tavuslar, çulluklar, ibibikler, üveyikler. vb. hayvanların giysileri de benzersizdir.
Çama, kavağa, söğüde, akasyaya, nara, üzüme, limona, portakala, cevize, eriğe, kiraza, vişneye vb. ağaçlara giydirilen elbiseler de yine hayret vericidir. Rabbimiz; yürüyen, sürünen, yüzen ve uçan her hayvana ve bitkiye, sadece harika elbiseler girdirmemiştir, bu elbiseleri ve derilerinin üzerini aksesuarlarla da süsülmemiştir. Hayvanların ve bitkilerin giysileri, tüylüsünden, desenlisinden, çizgilisinden, sadelisinden, kalınından incesinden, göz kamaştıran şekil ve renktedir. Çoğu hayvanın baş, kulak, çene, sırt, kuyruk bölgelerinde elbiselerine uygun aksesuarlar bulunmaktadır.
Yeryüzünün ‘Halifesi’ statüsüyle yaratılmış ve görevlendirilmiş olan erkeğe ve kadına hayvanlardaki gibi bir elbise giydirilmemiştir. İnsana giysi ve aksesuar konusunda geniş bir seçenek sunulmuştur. Ayakkabıdan elbiseye, iç çamaşırından gömleğe, ister pamuklu elbise giyinir, ister yünlü, ister ipekli. İster sade kumaşları tercih eder, ister desenli… Rabbimiz kılık kıyafet konusunda insanı özgür bırakmıştır. Kadın erkek; altın, gümüş, yakut, inci, mercan vs. kıymetli madenlerden ve taşlardan yapılmış kolye, yüzük vs. aksesuarları rahatlıkla takabilir. (Erkeklerin altın eşya kullanmasıyla ilgili fıkhı mesele genel kaideyi bozmamaktadır.)
Allah Teâlâ yarattığı nimetleri kullarının üzerinde görmek ister. Toplum içinde olsun, aile ortamında olsun, güzel ve temiz elbiseler giymek, aksesuarlar takınmak, güzel kokular sürünmek konusunda insan serbesttir. Giyside ve takıda dinî ölçü, kadının ve erkeğin giydiği, taktığı ve sürdüğü ile kendini cinsel bir obje konumuna düşürmemesidir. Çünkü kılık kıyafetle, takı, krem ve kokularla insanların cinsel dürtülerini tahrik etmek neticede ahlâksızlığa kapı açmaktadır. Ahlâksız davranışlar ise kişiyi ve toplumu yozlaştırmakta, kişisel ve toplumsal düzeni bozmaktadır.
Hayâdarlık manevî temizliği gösterir. Âyette geçen libâsut takva (takva elbisesi) hayânın kaynağıdır. Allah’tan korkmak; emir ve yasaklarına titizlikle uymak, demektir. ‘Allah’tan utanmıyorsan istediğini yap!’ diye bir söz vardır. Demek oluyor ki, dinde her işin başı Allah korkusu ve Allah sevgisidir. Kişi fıtratıyla imtihan edilmektedir. Fıtrat (nefs) ise görünmeyi, teşhiri sever; din ve dinî ahlak bunu men eder. Allah, bedeni (özellikle cinsel bölgeleri) teşhir etmeyecek şekilde örtünmeyi emretmiştir; kişiler de bu emre binaen örtünürlerse, ibadet etmiş, örtünmezlerse günah işlemiş olurlar. Günahlar ise kişileri rehin alır; özgür insan, günahlara esir düşmeyen insandır.
Bugün modern toplum Müslümanlarının açık ettikleri duygu, düşünce, tutum ve davranışları ile hayat pratiklerine baktığımızda, ekseri Müslümanın takvadan uzak bir hayat yaşadığını görmekteyiz. Büyük kentlerde ve özellikle deniz memleketlerinde yaşan Müslüman erkek ve kadınların çoğu tesettüre riayet etmemektedir. Giyilen elbiseler, takılan aksesuarlar, sürülen kokular ve keremler, kişinin kendini göstermesinin (teşhirin) bir aracı durumundadır. Modern tesettür denilen giysilerin ekserisi de zaten mahremiyet sağlamaktan uzaktır. Modern tesettürün takvası yok gibidir; kişi, bir şekilde yine cinsel bir obje olmaktan kurtulamamaktadır.
Sonuç: Yiyip içmede, giyim kuşamda, alış verişte, söz ve sohbette, gezip tozmada, velhasıl bütün insanî faaliyetlerde, Müslümanlardan beklenilen takva hali, günahlardan kendilerini korumalarıdır. İslam dininin yasak ettiği davranışların öznesi ve nesnesi olmaktan uzak durmaları müminlere emredilmiştir. Müslüman kişi bu dünya hayatının cazibesine karşı varlığını takvayla korumaya çalışmalıdır. İbadetleri, sevap kazanmak ve cezadan kurtulmak maksadıyla yapmak da doğru bir ibadet şekli olmayacaktır. Hele zorla, baskıyla ibadet hiç olmamalıdır. İbadetler, kalbin ve aklın ikna olması ve ihlas üzere yapılmalıdır. Takva elbisesini hem bedene, hem akla ve hem de kalbe giydirmeden samimi bir iman ve amel ele geçmeyecektir.