
Sevgili aşk;
Var olup olmadığın konusunda her gün bir yığın zırvayı dinleyip duruyoruz.
Kimileri çirkin suratlarını daha bir bakılmaz hale getirip, seni inkar etmeye zorluyorlar bizi.
Onları umursamıyorum.
Ancak tebessümleriyle sahtekarlıklarını saklamaya çalışan aşk bezirganları yok mu, en çok onlar yüreğimi yakıyor.
Ben kendi adıma varlığına inanıyorum.
Bana gelmişliğin gitmişliğin var, biliyorum.
Ancak son durumum, gitmişliğin şeklinde açıklanabilir.
Canım aşk;
Senin kalmışlığınla gitmişliğin arasında ciddi bir ayrım yapamıyorum.
Acısı neredeyse birbirine denk!
Varken, kıskançlık olarak acıtıyordun canımı…
Şimdi yüreğime bıraktığın acının adına kimsesizlik diyorum.
İsimleri farklı, sızıları neredeyse birbirine denk iki acı; varlığınla ve yokluğunla canımı yakıyor.
Ortada olmadıklarında üvey anneler bile, sızlatamaz yetimciklerin yüreklerini.
Sen yokken de becerebiliyorsun bunu.
Yine de seni başka acıtıcılara tercih edemiyorum.
Olmayınca vazgeçilmezim oluyorsun.
İçimi kıpır kıpır edince serseri kuruntularım haline geliyorsun.
Şimdi yoksun…
Ve şüphe götürmez bir kesinlikle söylüyorum; varlığınla acı duymaktır tercihim.
Nazenin aşk;
Cilveli olmanı anlıyorum.
Şımarıklık sende bulunmasından dert yandığım özelliklerinden değil.
Varoluşunu kırılganlığına borçlu olduğunu bilmezden gelecek de değilim.
Ancak bütün bu zorlukları sürekli aşmak imkanlı mı sence?
Kolay mı senden gelen her elemi yürekte eritip bal eyleyebilmek?
Biraz acı bana…
En katı yürekli adamın, yanılıp merhamet gösterdiği kadar acı.
Naz etmek aralıksız bir alışkanlık haline geldiğinde şekil değiştirir, zulmetmek olur.
Yakışır mı sana merhametsizler gibi davranmak.
Yakışır mı iyi düşün aşk!
Yoldaşım aşk;
Seninle aynı yokuşu tırmanmak güzel.
Ancak izin ver ardından geleyim. Açma arayı!
Biliyorum maraton kol kola koşulmaz. Her yarışın bir galibi olmalı elbet.
Ben daha start çizgisinde sana mağlup olmayı kabul etmedim mi?
Tekrar tekrar kazanmak için neden acıtıyorsun canımı?
Sevgiye, saygıya, sevdaya dönüşüp çekip gitme yanımdan.
Ey aşk, seni yürek kabımda şekil değiştirmeden tutabilmek istiyorum.
Başka kisvelere bürünüp, pervasızca gidivermene kayıtsız kalamam.
Yalnız bırakıp güldürme arkamdan aşk!
Zalim aşk;
Zillete düşürmeden beni, oynayabilirsin.
Hakkın senin; gözyaşlarımdan uçan balonlar yapıp, eğlenebilirsin.
Kağıttan kuyruklar takıp arkama, peşin sıra sürükleyebilirsin.
Kimi zaman dönmek ümidi verip gitsen de beklerim seni.
Ancak mektuplaşalım seninle aşk.
Yaz bana ki, unutulmadığımı bileyim.
Kocaman aşk sözleri etmesen de, masum sevgi kırıntıları bırak yazdıklarının arasına.
Yaz bana aşk, sana dair umutlarımın anlamsız hayaller olmadığına kendimi inandırayım.
Bu sana son mektubum olmayacak.
Cevapsız bıraksan da beni… yeniden yazacağım sana aşk.
Var olup olmadığın konusunda her gün bir yığın zırvayı dinleyip duruyoruz.
Kimileri çirkin suratlarını daha bir bakılmaz hale getirip, seni inkar etmeye zorluyorlar bizi.
Onları umursamıyorum.
Ancak tebessümleriyle sahtekarlıklarını saklamaya çalışan aşk bezirganları yok mu, en çok onlar yüreğimi yakıyor.
Ben kendi adıma varlığına inanıyorum.
Bana gelmişliğin gitmişliğin var, biliyorum.
Ancak son durumum, gitmişliğin şeklinde açıklanabilir.
Canım aşk;
Senin kalmışlığınla gitmişliğin arasında ciddi bir ayrım yapamıyorum.
Acısı neredeyse birbirine denk!
Varken, kıskançlık olarak acıtıyordun canımı…
Şimdi yüreğime bıraktığın acının adına kimsesizlik diyorum.
İsimleri farklı, sızıları neredeyse birbirine denk iki acı; varlığınla ve yokluğunla canımı yakıyor.
Ortada olmadıklarında üvey anneler bile, sızlatamaz yetimciklerin yüreklerini.
Sen yokken de becerebiliyorsun bunu.
Yine de seni başka acıtıcılara tercih edemiyorum.
Olmayınca vazgeçilmezim oluyorsun.
İçimi kıpır kıpır edince serseri kuruntularım haline geliyorsun.
Şimdi yoksun…
Ve şüphe götürmez bir kesinlikle söylüyorum; varlığınla acı duymaktır tercihim.
Nazenin aşk;
Cilveli olmanı anlıyorum.
Şımarıklık sende bulunmasından dert yandığım özelliklerinden değil.
Varoluşunu kırılganlığına borçlu olduğunu bilmezden gelecek de değilim.
Ancak bütün bu zorlukları sürekli aşmak imkanlı mı sence?
Kolay mı senden gelen her elemi yürekte eritip bal eyleyebilmek?
Biraz acı bana…
En katı yürekli adamın, yanılıp merhamet gösterdiği kadar acı.
Naz etmek aralıksız bir alışkanlık haline geldiğinde şekil değiştirir, zulmetmek olur.
Yakışır mı sana merhametsizler gibi davranmak.
Yakışır mı iyi düşün aşk!
Yoldaşım aşk;
Seninle aynı yokuşu tırmanmak güzel.
Ancak izin ver ardından geleyim. Açma arayı!
Biliyorum maraton kol kola koşulmaz. Her yarışın bir galibi olmalı elbet.
Ben daha start çizgisinde sana mağlup olmayı kabul etmedim mi?
Tekrar tekrar kazanmak için neden acıtıyorsun canımı?
Sevgiye, saygıya, sevdaya dönüşüp çekip gitme yanımdan.
Ey aşk, seni yürek kabımda şekil değiştirmeden tutabilmek istiyorum.
Başka kisvelere bürünüp, pervasızca gidivermene kayıtsız kalamam.
Yalnız bırakıp güldürme arkamdan aşk!
Zalim aşk;
Zillete düşürmeden beni, oynayabilirsin.
Hakkın senin; gözyaşlarımdan uçan balonlar yapıp, eğlenebilirsin.
Kağıttan kuyruklar takıp arkama, peşin sıra sürükleyebilirsin.
Kimi zaman dönmek ümidi verip gitsen de beklerim seni.
Ancak mektuplaşalım seninle aşk.
Yaz bana ki, unutulmadığımı bileyim.
Kocaman aşk sözleri etmesen de, masum sevgi kırıntıları bırak yazdıklarının arasına.
Yaz bana aşk, sana dair umutlarımın anlamsız hayaller olmadığına kendimi inandırayım.
Bu sana son mektubum olmayacak.
Cevapsız bıraksan da beni… yeniden yazacağım sana aşk.