
Sınırları olmayan Facebook dünyasında Erzurum’u başarıyla tanıtan ve temsil eden bir sayfa var: Türkülerle Erzurum…
Sevgili Ahmet Cinisli, Erzurum odaklı yayımını başarıyla sürdürdüğü bu sayfada 9 Aralık 2020 günü gerçek ve çok da dramatik bir hikâye paylaştı.
Sayfa Erzurum odaklı olsa da paylaştığı sarsıcı hikâye Gaziantep’ten.
Verdiği mesaj da zaten bir uçtan diğer uca bütün Anadolu’ya özgü dillere destan insan niteliklerinden ikisine vurgu yapıyor:
Cömertliğimize ve yardımseverliğimize…
★★
"Bir çuval toz şeker...
Nedir ki?
Öyle demeyin ama… Bakın içinde ne var:
Gaziantep’te helvacılık yapan Ökkeş Usta’nın işleri bundan birkaç yıl evvel bozulur, yılların esnafı iflas eder. Elinde avucunda ne varsa kaybeder. Didinir uğraşır, alacaklarını tahsil edemez, işçilerini çıkarır, kiranın altından kalkamaz ve nihayet iş yerini kapatmak zorunda kalır; ama sorumlulukları vardır, pes etmeyi içine sindiremez, bir şekilde bir yerden tekrar başlaması şarttır…
Yazık ki Helvacı Ökkeş Usta’nın cebinde beş parası yoktur…
Kalkar, şeker satan ama sahibiyle daha önce hiç tanışmadığı bir dükkâna gider. Kendisini tanıtır, helvacılık yaptığını iflas ettiğini anlatır. Parası olmadığını ve iş yerinin tekrar üretim yapabilmesi için acil olarak bir iki çuval şekere ihtiyaç duyduğunu, ancak şeker parasını helvayı yapıp sattıktan sonra ödeyebileceğini söyler.
Şeker satıcısı Bahaddin usta da çekirdekten esnaf bir Anteplidir. Ökkeş ustayı dikkatlice dinler, yerinden kalkar, yanında çalışanını çağırır ‘Oğlum, bir at arabası çağır. 20 çuval şeker yükleyin, Ökkeş ustamın dükkânına indirin’ der.
Şekerci Bahattin usta küçük bir kâğıda da, isim, adres belirtmeden, sadece ‘20 çuval şeker’ yazar, o kadar!
Kâğıdı Ökkeş ustaya uzatır. Ardından da ‘Ökkeş Ustam sen sıkma canını!... Önce şu şekeri al, kazanını kaynat, helvanı yap, sat!... Ne zaman elin rahatlarsa o zaman gel borcunu öde! ”der.
Ökkeş usta şaşkındır, ne diyeceğini bilemez. Bir çuval şeker derken, 20 çuval şeker bulmuş olmanın heyecanını yaşar. Hiç tanımadığı biri tarafından kendisine güvenilip 20 çuval şeker verilmesi karşısında gözleri dolar, hıçkırıklara boğulur.
Ökkeş usta şekeri yüklenir, iş yerine döner…
Kısa sürede helva üretimine tekrar başlar. Yaptığı enfes helvaları satar. Şeker borcunu ödeyecek parayı toparladığında Bahattin ustanın yanına gider. Bahattin usta güler yüzle, ayakta karşılar, çay kahve derken, parayı Bahattin ustaya uzatır: ‘Bahattin ustam Allah senden razı olsun, bizi tekrar ayağa kaldırdın, çark dönemeye başladı’ dediğinde Bahattin usta: ‘Yok !... Kazanmanın sebebi ben değilim… Belki vesile olmuş olabilirim ama ne varsa sendendir…’ der, sonra da yanında çalışanlara: ‘Ökkeş ustama 30 çuval şeker yükleyin’ talimatını verir.
Ökkeş usta sözünde durmuş, borcunu ödemiş olmanın huzurunu duyarken, Bahattin usta da karşısında işini tekrar kazanmış, sözünde duran birini görmenin bahtiyarlığını yaşar…
Merhamet etmek iyidir; ancak acımak, şartları düzeltmeye yetmiyor. Önemli olan ihtiyaç duyana, ihtiyaç duyduğunu, ihtiyaç duyduğu anda verebilmek!
Ve bir o kadar da önemli olan da ‘yapılan iyiliği unutmamaktır’.”
★★
Ve son ders:
Elinizden geldiği kadar helvayı helvacıdan, eti kasaptan, balığı balıkçıdan, ekmeği fırından, meyveyi sebzeyi manavdan alın. Mahalle bakkalınızdan da alış veriş yapın. Yerel esnafa destek olun; yaşasın bu sektörler, ayakta kalsınlar…
Küresel büyük marketlerin belki size ihtiyacı yok ama küçük esnafın bugünlerde size çok ihtiyacı var. Tam da bugünlerde…
Bir çuval şekerin çok değerli olduğu günlerde...
★★
Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki ‘Ya zincir marketlerde çalışan yüz binlerce emekçi? Onlar nasıl geçinsin?’
Haklı gibisiniz; ama eksiğiniz var: Filmi, finalde çözmeyelim. O kardeşlerimiz için filmin en başında çözümler, sektörler, olasılıklar düşünülseydi veya bundan sonra küçük sermayeyi gözeten yaratıcı yaklaşımlar geliştirilirse…
Sorun, ‘AVM emekçilerine’ zarar vermeden çözülür…
Kaldı ki ben o sektördeki emekçilerinin maruz kaldığı ağır çalışma koşullarının da sorunun bir başka boyutu oluşturduğuna inanıyorum. Onu da iş hukuku ve insaniyet bağlamında ayrıca ele almak lazım.
Sonra belki…
Sevgili Ahmet Cinisli, Erzurum odaklı yayımını başarıyla sürdürdüğü bu sayfada 9 Aralık 2020 günü gerçek ve çok da dramatik bir hikâye paylaştı.
Sayfa Erzurum odaklı olsa da paylaştığı sarsıcı hikâye Gaziantep’ten.
Verdiği mesaj da zaten bir uçtan diğer uca bütün Anadolu’ya özgü dillere destan insan niteliklerinden ikisine vurgu yapıyor:
Cömertliğimize ve yardımseverliğimize…
★★
"Bir çuval toz şeker...
Nedir ki?
Öyle demeyin ama… Bakın içinde ne var:
Gaziantep’te helvacılık yapan Ökkeş Usta’nın işleri bundan birkaç yıl evvel bozulur, yılların esnafı iflas eder. Elinde avucunda ne varsa kaybeder. Didinir uğraşır, alacaklarını tahsil edemez, işçilerini çıkarır, kiranın altından kalkamaz ve nihayet iş yerini kapatmak zorunda kalır; ama sorumlulukları vardır, pes etmeyi içine sindiremez, bir şekilde bir yerden tekrar başlaması şarttır…
Yazık ki Helvacı Ökkeş Usta’nın cebinde beş parası yoktur…
Kalkar, şeker satan ama sahibiyle daha önce hiç tanışmadığı bir dükkâna gider. Kendisini tanıtır, helvacılık yaptığını iflas ettiğini anlatır. Parası olmadığını ve iş yerinin tekrar üretim yapabilmesi için acil olarak bir iki çuval şekere ihtiyaç duyduğunu, ancak şeker parasını helvayı yapıp sattıktan sonra ödeyebileceğini söyler.
Şeker satıcısı Bahaddin usta da çekirdekten esnaf bir Anteplidir. Ökkeş ustayı dikkatlice dinler, yerinden kalkar, yanında çalışanını çağırır ‘Oğlum, bir at arabası çağır. 20 çuval şeker yükleyin, Ökkeş ustamın dükkânına indirin’ der.
Şekerci Bahattin usta küçük bir kâğıda da, isim, adres belirtmeden, sadece ‘20 çuval şeker’ yazar, o kadar!
Kâğıdı Ökkeş ustaya uzatır. Ardından da ‘Ökkeş Ustam sen sıkma canını!... Önce şu şekeri al, kazanını kaynat, helvanı yap, sat!... Ne zaman elin rahatlarsa o zaman gel borcunu öde! ”der.
Ökkeş usta şaşkındır, ne diyeceğini bilemez. Bir çuval şeker derken, 20 çuval şeker bulmuş olmanın heyecanını yaşar. Hiç tanımadığı biri tarafından kendisine güvenilip 20 çuval şeker verilmesi karşısında gözleri dolar, hıçkırıklara boğulur.
Ökkeş usta şekeri yüklenir, iş yerine döner…
Kısa sürede helva üretimine tekrar başlar. Yaptığı enfes helvaları satar. Şeker borcunu ödeyecek parayı toparladığında Bahattin ustanın yanına gider. Bahattin usta güler yüzle, ayakta karşılar, çay kahve derken, parayı Bahattin ustaya uzatır: ‘Bahattin ustam Allah senden razı olsun, bizi tekrar ayağa kaldırdın, çark dönemeye başladı’ dediğinde Bahattin usta: ‘Yok !... Kazanmanın sebebi ben değilim… Belki vesile olmuş olabilirim ama ne varsa sendendir…’ der, sonra da yanında çalışanlara: ‘Ökkeş ustama 30 çuval şeker yükleyin’ talimatını verir.
Ökkeş usta sözünde durmuş, borcunu ödemiş olmanın huzurunu duyarken, Bahattin usta da karşısında işini tekrar kazanmış, sözünde duran birini görmenin bahtiyarlığını yaşar…
Merhamet etmek iyidir; ancak acımak, şartları düzeltmeye yetmiyor. Önemli olan ihtiyaç duyana, ihtiyaç duyduğunu, ihtiyaç duyduğu anda verebilmek!
Ve bir o kadar da önemli olan da ‘yapılan iyiliği unutmamaktır’.”
★★
Ve son ders:
Elinizden geldiği kadar helvayı helvacıdan, eti kasaptan, balığı balıkçıdan, ekmeği fırından, meyveyi sebzeyi manavdan alın. Mahalle bakkalınızdan da alış veriş yapın. Yerel esnafa destek olun; yaşasın bu sektörler, ayakta kalsınlar…
Küresel büyük marketlerin belki size ihtiyacı yok ama küçük esnafın bugünlerde size çok ihtiyacı var. Tam da bugünlerde…
Bir çuval şekerin çok değerli olduğu günlerde...
★★
Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki ‘Ya zincir marketlerde çalışan yüz binlerce emekçi? Onlar nasıl geçinsin?’
Haklı gibisiniz; ama eksiğiniz var: Filmi, finalde çözmeyelim. O kardeşlerimiz için filmin en başında çözümler, sektörler, olasılıklar düşünülseydi veya bundan sonra küçük sermayeyi gözeten yaratıcı yaklaşımlar geliştirilirse…
Sorun, ‘AVM emekçilerine’ zarar vermeden çözülür…
Kaldı ki ben o sektördeki emekçilerinin maruz kaldığı ağır çalışma koşullarının da sorunun bir başka boyutu oluşturduğuna inanıyorum. Onu da iş hukuku ve insaniyet bağlamında ayrıca ele almak lazım.
Sonra belki…