
İbrahim Aydoğal!
Uzun zaman sahibi olduğu Erzurum Gazetesi’nde bir arada olduğumuzdan bilirim. Milletvekili İbrahim Aydemir, özellikle yakın fotoğraf çekimlerinde çok titizdir. Estetik kaygısı üst düzeyde bir ağabeyimizdir. Resmi çekilirken kendini kasar, kılı kırk yapar adeta. Bilhassa tanıdığı basın mensuplarına resim çektirirken, çekilen o resmi bir de kendi bakar, yayınlanacak olan resmi o işaret eder, ona göre o resim yayınlanacaksa gazetede yayınlanır. Esasında Aydemir doğal bir adamdır. Ama doğal hali ile resmi pek çıkmamıştır, genelde de poz vermiştir Erzurum’da bulunduğu sırada kendisini görüntülemek isteyen gazetelerde. 1 Kasım seçimlerinde milletvekili olduktan sonra özellikle Erzurum’a geldiğinde bu resim konusuna titiz davrandığını görürüz. Ama iş Ankara’ya geldiğinde durum farklıdır. Mesela TBMM’de Tarım Komisyonu’nda çekilen bu resim! Aydemir’i son derece doğal gösteren bir fotoğraftır bu. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ile görüşmesi aslında doğallığını da ortaya koyan bir fotoğraf olarak görülmelidir. Bakan ile el sıkışırken çok yakın bir arkadaşı ile karşılaşmış gibi davranması işte o doğallığındandır!
Kaymakam da bıyık modasına uydu!
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan esinlense gerek Aziziye Belediye Başkanı Muhammet Cevdet Orhan’ın bıyık bıraktığını yazmıştım daha önce. Çevresine verdiği pozitif elektrik sebebiyle tanıyanların taktirle karşıladığı Orhan’ın bıraktığı bıyığı garipsediğimi belirtmiş, ‘Yakışmamış’ demiştim. Hoşgörülü olarak da tanıdığım başkan, bu bıyık konusunda ne düşünüyor onu merak ederken bir başka bıyık sürprizi ile karşılaştım. Belediye Başkanından sonra şimdi de Aziziye’nin Kaymakamı Zafer Öz’ün bıyık bıraktığını gördüm. Geçenlerde Narmanlı Camii’nde ki bir cenazede karşılaştığım bıyıklı kaymakamı, son günlerdeki bıyık bırakma modasına uyduğunu anladım. Bu arada ne yalan söyleyeyim, Orhan’dan ziyade kaymakam Öz’e bıyık yakışmış!
Neden bizim de çektiğimiz film olmasın?
Erzurum Büyükşehir Belediyesi son zamanlarda kültür ve sanat faaliyetlerine hız verdi. TRT’nin emekli Türk Halk Müziği sanatçısı Mehmet Çalmaşır’ı kendisine sanat danışmanı yapan Büyükşehir Başkanı Mehmet Sekmen, kültür ve sanat çalışmalarını yakından takip etmekle kalmıyor, yeni projeler için de ekibini ha bire motive etmeye çalışıyor. Başkan Sekmen’in kültür ve sanat faaliyetlerine ne denli önem verdiğini geçenlerde Abdurrahmangazi Türbesininin yanındaki yine belediyeye ait Divan-ı Gazi Restauranttaki törende fark ettim. ŞEHİRDER ile Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı’nın ortaklaşa düzenlediği Yazarlık Akademisi sertifika törenine Sekmen de katıldı. Ankara’dan gelen ve uçaktan iner inmez soluğu burada alan Sekmen’in sırf bu tören için Erzurum’a gelişini bir gün önceye aldırdığı bilgisini verdiler bana. Ayrıca bu ilk de değilmiş, daha önce de ne zaman kültür-sanatla ilgili bir çalışma olmuşsa orada bitmiş! Yakından biliyorum. Sekmen’in en çok çalıştırdığı Daire başkanlarından olan Mehmet Emin Öz, başkanın bu heyecanına karşılık kendisinin de ikişer saatlik uykular ile sabah ediyor! Sertifika alan yazarlara teşekkür ede ve başarılar dileyen Sekmen, ‘’Emin olun sinema filmi bile çekmek geçiyor içimden. Niye biz de film çekmeyelim diyorum bazen. İnşallah onu da yapacağız’’ derken heyecanlı halini görmeliydiniz! Bu arada, Şükrüpaşa’da açılan Bilgi Evi’nin yanında bir cep sineması planlayan Büyükşehir’in bu proje dahilinde fotoğraf ve sinema konulu kurs ve dersler de vermeyi hedefledikleri bilgisine ulaştım.
En çok dana bizde ölüyor!
Oldum olası Erzurum’un önceliğinin tarım ve hayvancılık olduğuna inananlardanım. Çoğu kişi kış turizmi diye tuttursa da ben şahsen Erzurum’un kurtuluşunun ancak tarım ve hayvancılık ile gelişeceğini düşünenlerdenim. İnanıyorum ki benimle aynı düşünenler de az değil. Peki, Erzurum’da tarım ve hayvancılık nasıl oluyor da bir türlü gelişmiyor? Devletin onca teşvik ve uygulamalarına rağmen neden tarım ve hayvancılığımız can çekişiyor. Bu konuda Kandilli’de ki yaptırdığı ve üretime soktuğu çiftlikle hatırı sayılır bir yer edinmeyi başaran Er Palan Organik Tarım Hayvancılık şirketinin sahibi Abdullah Büçge’nin görüşü her şeyi yeterince anlatıyor: Her şeyden önce sadece devleti suçlamak yetmez! Bu konuda gerek işletme sahipleri ve gerekse hayvancılık ve tarımla uğraşan çiftçilerimiz de mesul! Mesela batıda dana ölümleri yüzde 5 iken bu rakam bizim bölgede yüzde 20’lerde. Hiçbir maliyeti bile olmayan bir aşı vurulmadığı için yılda en az 50 bir dananın göz göre göre ölümüne yol açıyoruz. Bunun ekonomiye yansıması ise müthiş. Sadece bunu halletsek ve de devlet kontrollü olarak tarım ve hayvancılığa baksa hem üretim artar hem de tarım hayvancılık her geçen yıl kat be kat gelişir!
Balkuş’dan son dakika gollerinin özeti!
Önce İstanbulda ki Pendik, sonra Ankara’da ki Hacettepe maçları. BB Erzurumspor’un uzatmaların son dakikalarında yediği goller ile 2’şer puandan olduğu maçlar. Kuşkusuz bu iki maçın son dakikalarında serbest vuruşlardan gelen goller yüzünden Erzurum takımı şu an zirve yerine, üçüncü sırada. Uzatma dakikalarında yenilen goller ile ilgili genelde hakem suçlamaları ağırlıkta. ‘Hakem o faulu çalmasa biz de 3 puanla o maçlardan ayrılacaktık’ diyor genelde taraftarlar. İstanbul’da yaşamını sürdüren mizah yazarı ve tiyatro sanatçıcı arkadaşımız Murat Balkuş, biraz da rahmetli Naim hocaya gönderme yaptığı bir facebook paylaşımı ile bu konuya bodoslama girmiş, aslında olayı da özetlemiş. Tek cümlelik ince şu mesajına bayıldım. ‘’Biri şu takıma 96 dakikalık dua etsin!’’
En son fırın denetimi ne zaman oldu?
Hava kirliliğimiz gibi kabustu seyyar satıcılar. Gerçi hava kirliliğinde bir arpa boyu mesafe katettiğimiz söylenemez ama Büyükşehir Belediyesi zabıtasının gayretli çalışmaları neticesinde seyyar sorununun hemen hemen çözüldüğünü görüyoruz. Peki seyyar satıcılar konusunda başarılı işlere imza atan ve hatta yakında Türkiye’de bir ilk olacak Kombinada Zabıta Sarayı’na kavuşacak zabıta, pastane ve fırın denetiminde nerede? İdeal olanları yok mu, elbette var. Ama kim ne der desin, bu şehirde bir çok fırın ve pasta-tatlı imalathanelerinde hijyen anlamında iyileşme olmadı, olacağı da görünmüyor. Seyyar sorununu çözen zabıtanın aynı başarıyı buralarda yaptığını bir Allahın kulu söyleyemez. Ve en son zabıtanın bu şehirde hangi pastane ve fırına temizlik için denetime ne zaman gittiğini merak ediyorum, biri söylese de rahatlasak. Pasta imalathaneleri ile fırınların denetimi sadece gramaj denetimi olarak görülmemeli, özellikle üretim ortamlarına girildiğinde ne demek istediğim net ortaya çıkacaktır. Bu konudaki şikayet ve talebimi önceki gün Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanı Mehmet Ağır’a ilettim. Bu konudaki şikayet ve talebimi anlayışla karşıladığını belirtirken, bu konuda sadece kendilerinin değil ilçe belediye zabıtalarının yetkili olduğuna dikkat çekti, birlikte ancak bu meselenin de haledileceği vurgusunu yaptı.
Sevdim bu şiiri!
Ak düşmüş arkadan örgülü saçları ile bir müddet önce aramıza dahil olan Ömer Nazmi ağabeyi ile tanışıklığımız eski sayılmaz. Şu an Palandöken Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapıyor. Kullandığı yazı dili kadar şiirleriyle de dikkatimi çeken kalem erbaplarından birisidir. Sohbeti ile zevk aldığımız Ömer ağabeyinin yeni çıkan ‘Su Perileri ve Serpantinler’ şiir kitabını okuyup bitirmek ancak bu hafta sonu nasip oldu. ‘Aşkımda fikir, fikrimde aşk’ var diyen ve 63 şiirine yer veren yazarın bu şiir kitabını okurken ben çok beğendim, size de okumanızı tavsiye ederim. Hele şu şiirine bayıldım açıkçası: Sokağımızın anasını ağlatan iki haylaz/saz gibi iki çocuktuk/bıkmıştı bizden mahallenin meyve ağaçları/ve dalları/Asiydik/asiydik bu dünyaya/haksızlığa başkaldırmak işimizdi/en güzeli/bayılırdık çaldığımız meyveleri semtin ocuklarıyla paylaşmaya/en iyisi de/kırmıştık sapanlarımızı yaralı güvercinin tek bir bakışına/Yağmurlar büyüttü bizi/bir Eylül sabahı uzattık ellerimizi karanlıklara/yüreklerimizi sakladık/bileklerimizi verdik/ranzalara kazıdık adımızı/her akşam sevdiğimizi çağırdık türkülerle/şiirle yalvardık/ya gelmedi/ya da geldi biz görmedik/ Şimdi bıyıklarımda tütün sarısı/saçlarımda ak/her gün dolaşıyorum sokak sokak/avuçları erik dolu çocuklar arıyorum/nerede/bize benzemiyor kimse..
Bu fotoğrafı çeken ile kim küs sizce?
Ünlü Fransız ressam ve fotoğraf sanatçısı Henri Lartigue, fotoğrafı tarif ederken ‘geçmekte olan gerçek anın yakalanmasıdır’ der. Önceki gün rahmetli olan Erzurumspor’lu ‘yüzü yanık Akın’ın fotoğrafını ararken buldum arşivde bu fotoğrafı. ‘Çeken makine değil, insan’ olduğu için her fotoğrafın da bir hikayesi vardır. 1990 yılında Cemal Gürsel Stadyumunda çift kale idmanı öncesi benim çektiğim bu tek kare fotoğrafın da hikayesi var elbette. Fotoğrafta gördüğünüz eşorfmanlı halde objektife özel poz veren Erzurumsporlu oyuncular Abdüsselam, Hasan ve Hamdi’dir. Dikkatinizi illa ki çekmiştir mutlaka, ortadaki oyuncu Hasan Bağdat, Abdüsselam ve Hamdi’nin aksine objektife bakmıyor! Onların aksine havalara, kuşlara bakıyor! Sebebi de bazı maçlardan sonra verdiğimiz yıldız tabloları! İyi oynayamadığı maçlardan sonra gazetedeki maç haberinde arzu ettiği kadar yıldız vermediğimiz için Hopalı Hasan bana küs ve ondan dolayı çekerken hem bana ve hem de objektifime bakmıyor! Karakterli, dürüst ama bir o kadar da hırslı olan Hasan, aramızdaki soğukluğa rağmen yine bir maç öncesi Abdüsselam ve Hamdi ile birlikte ricamız üzerine fotoğraf karesine girmiş ama bana yine de mesafeli! 26 yıl sonra önüme çıkan o fotoğrafı sizinle de paylaşalım ve gerçekten her fotoğrafın bir hikayesinin olduğunu bilesiniz istedim!
---


İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan esinlense gerek Aziziye Belediye Başkanı Muhammet Cevdet Orhan’ın bıyık bıraktığını yazmıştım daha önce. Çevresine verdiği pozitif elektrik sebebiyle tanıyanların taktirle karşıladığı Orhan’ın bıraktığı bıyığı garipsediğimi belirtmiş, ‘Yakışmamış’ demiştim. Hoşgörülü olarak da tanıdığım başkan, bu bıyık konusunda ne düşünüyor onu merak ederken bir başka bıyık sürprizi ile karşılaştım. Belediye Başkanından sonra şimdi de Aziziye’nin Kaymakamı Zafer Öz’ün bıyık bıraktığını gördüm. Geçenlerde Narmanlı Camii’nde ki bir cenazede karşılaştığım bıyıklı kaymakamı, son günlerdeki bıyık bırakma modasına uyduğunu anladım. Bu arada ne yalan söyleyeyim, Orhan’dan ziyade kaymakam Öz’e bıyık yakışmış!

Erzurum Büyükşehir Belediyesi son zamanlarda kültür ve sanat faaliyetlerine hız verdi. TRT’nin emekli Türk Halk Müziği sanatçısı Mehmet Çalmaşır’ı kendisine sanat danışmanı yapan Büyükşehir Başkanı Mehmet Sekmen, kültür ve sanat çalışmalarını yakından takip etmekle kalmıyor, yeni projeler için de ekibini ha bire motive etmeye çalışıyor. Başkan Sekmen’in kültür ve sanat faaliyetlerine ne denli önem verdiğini geçenlerde Abdurrahmangazi Türbesininin yanındaki yine belediyeye ait Divan-ı Gazi Restauranttaki törende fark ettim. ŞEHİRDER ile Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı’nın ortaklaşa düzenlediği Yazarlık Akademisi sertifika törenine Sekmen de katıldı. Ankara’dan gelen ve uçaktan iner inmez soluğu burada alan Sekmen’in sırf bu tören için Erzurum’a gelişini bir gün önceye aldırdığı bilgisini verdiler bana. Ayrıca bu ilk de değilmiş, daha önce de ne zaman kültür-sanatla ilgili bir çalışma olmuşsa orada bitmiş! Yakından biliyorum. Sekmen’in en çok çalıştırdığı Daire başkanlarından olan Mehmet Emin Öz, başkanın bu heyecanına karşılık kendisinin de ikişer saatlik uykular ile sabah ediyor! Sertifika alan yazarlara teşekkür ede ve başarılar dileyen Sekmen, ‘’Emin olun sinema filmi bile çekmek geçiyor içimden. Niye biz de film çekmeyelim diyorum bazen. İnşallah onu da yapacağız’’ derken heyecanlı halini görmeliydiniz! Bu arada, Şükrüpaşa’da açılan Bilgi Evi’nin yanında bir cep sineması planlayan Büyükşehir’in bu proje dahilinde fotoğraf ve sinema konulu kurs ve dersler de vermeyi hedefledikleri bilgisine ulaştım.
En çok dana bizde ölüyor!
Oldum olası Erzurum’un önceliğinin tarım ve hayvancılık olduğuna inananlardanım. Çoğu kişi kış turizmi diye tuttursa da ben şahsen Erzurum’un kurtuluşunun ancak tarım ve hayvancılık ile gelişeceğini düşünenlerdenim. İnanıyorum ki benimle aynı düşünenler de az değil. Peki, Erzurum’da tarım ve hayvancılık nasıl oluyor da bir türlü gelişmiyor? Devletin onca teşvik ve uygulamalarına rağmen neden tarım ve hayvancılığımız can çekişiyor. Bu konuda Kandilli’de ki yaptırdığı ve üretime soktuğu çiftlikle hatırı sayılır bir yer edinmeyi başaran Er Palan Organik Tarım Hayvancılık şirketinin sahibi Abdullah Büçge’nin görüşü her şeyi yeterince anlatıyor: Her şeyden önce sadece devleti suçlamak yetmez! Bu konuda gerek işletme sahipleri ve gerekse hayvancılık ve tarımla uğraşan çiftçilerimiz de mesul! Mesela batıda dana ölümleri yüzde 5 iken bu rakam bizim bölgede yüzde 20’lerde. Hiçbir maliyeti bile olmayan bir aşı vurulmadığı için yılda en az 50 bir dananın göz göre göre ölümüne yol açıyoruz. Bunun ekonomiye yansıması ise müthiş. Sadece bunu halletsek ve de devlet kontrollü olarak tarım ve hayvancılığa baksa hem üretim artar hem de tarım hayvancılık her geçen yıl kat be kat gelişir!

Önce İstanbulda ki Pendik, sonra Ankara’da ki Hacettepe maçları. BB Erzurumspor’un uzatmaların son dakikalarında yediği goller ile 2’şer puandan olduğu maçlar. Kuşkusuz bu iki maçın son dakikalarında serbest vuruşlardan gelen goller yüzünden Erzurum takımı şu an zirve yerine, üçüncü sırada. Uzatma dakikalarında yenilen goller ile ilgili genelde hakem suçlamaları ağırlıkta. ‘Hakem o faulu çalmasa biz de 3 puanla o maçlardan ayrılacaktık’ diyor genelde taraftarlar. İstanbul’da yaşamını sürdüren mizah yazarı ve tiyatro sanatçıcı arkadaşımız Murat Balkuş, biraz da rahmetli Naim hocaya gönderme yaptığı bir facebook paylaşımı ile bu konuya bodoslama girmiş, aslında olayı da özetlemiş. Tek cümlelik ince şu mesajına bayıldım. ‘’Biri şu takıma 96 dakikalık dua etsin!’’

Hava kirliliğimiz gibi kabustu seyyar satıcılar. Gerçi hava kirliliğinde bir arpa boyu mesafe katettiğimiz söylenemez ama Büyükşehir Belediyesi zabıtasının gayretli çalışmaları neticesinde seyyar sorununun hemen hemen çözüldüğünü görüyoruz. Peki seyyar satıcılar konusunda başarılı işlere imza atan ve hatta yakında Türkiye’de bir ilk olacak Kombinada Zabıta Sarayı’na kavuşacak zabıta, pastane ve fırın denetiminde nerede? İdeal olanları yok mu, elbette var. Ama kim ne der desin, bu şehirde bir çok fırın ve pasta-tatlı imalathanelerinde hijyen anlamında iyileşme olmadı, olacağı da görünmüyor. Seyyar sorununu çözen zabıtanın aynı başarıyı buralarda yaptığını bir Allahın kulu söyleyemez. Ve en son zabıtanın bu şehirde hangi pastane ve fırına temizlik için denetime ne zaman gittiğini merak ediyorum, biri söylese de rahatlasak. Pasta imalathaneleri ile fırınların denetimi sadece gramaj denetimi olarak görülmemeli, özellikle üretim ortamlarına girildiğinde ne demek istediğim net ortaya çıkacaktır. Bu konudaki şikayet ve talebimi önceki gün Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanı Mehmet Ağır’a ilettim. Bu konudaki şikayet ve talebimi anlayışla karşıladığını belirtirken, bu konuda sadece kendilerinin değil ilçe belediye zabıtalarının yetkili olduğuna dikkat çekti, birlikte ancak bu meselenin de haledileceği vurgusunu yaptı.


Ak düşmüş arkadan örgülü saçları ile bir müddet önce aramıza dahil olan Ömer Nazmi ağabeyi ile tanışıklığımız eski sayılmaz. Şu an Palandöken Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapıyor. Kullandığı yazı dili kadar şiirleriyle de dikkatimi çeken kalem erbaplarından birisidir. Sohbeti ile zevk aldığımız Ömer ağabeyinin yeni çıkan ‘Su Perileri ve Serpantinler’ şiir kitabını okuyup bitirmek ancak bu hafta sonu nasip oldu. ‘Aşkımda fikir, fikrimde aşk’ var diyen ve 63 şiirine yer veren yazarın bu şiir kitabını okurken ben çok beğendim, size de okumanızı tavsiye ederim. Hele şu şiirine bayıldım açıkçası: Sokağımızın anasını ağlatan iki haylaz/saz gibi iki çocuktuk/bıkmıştı bizden mahallenin meyve ağaçları/ve dalları/Asiydik/asiydik bu dünyaya/haksızlığa başkaldırmak işimizdi/en güzeli/bayılırdık çaldığımız meyveleri semtin ocuklarıyla paylaşmaya/en iyisi de/kırmıştık sapanlarımızı yaralı güvercinin tek bir bakışına/Yağmurlar büyüttü bizi/bir Eylül sabahı uzattık ellerimizi karanlıklara/yüreklerimizi sakladık/bileklerimizi verdik/ranzalara kazıdık adımızı/her akşam sevdiğimizi çağırdık türkülerle/şiirle yalvardık/ya gelmedi/ya da geldi biz görmedik/ Şimdi bıyıklarımda tütün sarısı/saçlarımda ak/her gün dolaşıyorum sokak sokak/avuçları erik dolu çocuklar arıyorum/nerede/bize benzemiyor kimse..

Ünlü Fransız ressam ve fotoğraf sanatçısı Henri Lartigue, fotoğrafı tarif ederken ‘geçmekte olan gerçek anın yakalanmasıdır’ der. Önceki gün rahmetli olan Erzurumspor’lu ‘yüzü yanık Akın’ın fotoğrafını ararken buldum arşivde bu fotoğrafı. ‘Çeken makine değil, insan’ olduğu için her fotoğrafın da bir hikayesi vardır. 1990 yılında Cemal Gürsel Stadyumunda çift kale idmanı öncesi benim çektiğim bu tek kare fotoğrafın da hikayesi var elbette. Fotoğrafta gördüğünüz eşorfmanlı halde objektife özel poz veren Erzurumsporlu oyuncular Abdüsselam, Hasan ve Hamdi’dir. Dikkatinizi illa ki çekmiştir mutlaka, ortadaki oyuncu Hasan Bağdat, Abdüsselam ve Hamdi’nin aksine objektife bakmıyor! Onların aksine havalara, kuşlara bakıyor! Sebebi de bazı maçlardan sonra verdiğimiz yıldız tabloları! İyi oynayamadığı maçlardan sonra gazetedeki maç haberinde arzu ettiği kadar yıldız vermediğimiz için Hopalı Hasan bana küs ve ondan dolayı çekerken hem bana ve hem de objektifime bakmıyor! Karakterli, dürüst ama bir o kadar da hırslı olan Hasan, aramızdaki soğukluğa rağmen yine bir maç öncesi Abdüsselam ve Hamdi ile birlikte ricamız üzerine fotoğraf karesine girmiş ama bana yine de mesafeli! 26 yıl sonra önüme çıkan o fotoğrafı sizinle de paylaşalım ve gerçekten her fotoğrafın bir hikayesinin olduğunu bilesiniz istedim!
---