
Özellikle bu imgelerin teknoloji çağının ortasında yetişen yeni kuşağın dilini daha fazla tehdit ettiğini söyleyebiliriz. Tabii ki cümlenin sonunda parlak bir emo-jinin kullanılması konuşmayı keyifli hale getiren bir unsur olarak görülebilir.
Fakat büsbütün yazı dilinin yerine geçen emojili iletişim kim ne derse desin dile karşı ciddi bir tehdit. Dil, hayata bakışımızı, dünyayla, evrenle, toplumla alakalı şemalarımızı şekillendiren en önemli unsur.
George Orwell’in 1984 tarihli romanını okuyanlar. 1984'ü okumamış olanlar için (ya da lisede okuması gereken ve hiç okumamış olanlar için), kitabın temel önermesi, hükümetin halkın düşüncelerini ve isyan hareketlerini ortadan kaldırmak için Newspeak aracılığıyla kontrol etmeye çalıştığıdır. Hükümet kelimeleri elinden aldığında, insanların totaliter yollarına itiraz etme kabiliyetlerini azaltır ve insanların düşüncelerine daha derin bir bağlam vermelerini engeller. Kelimeler olmadan, insanlar kendi istekleriyle düşünme yeteneğini kaybederler, çünkü hükümetin istediklerinden başka hiçbir şey ifade edemezler. Ve Zihin kontrolü başlar. Ve şimdi bunu isteyerek kendimize yapıyoruz. En açık örnek, 2014'ün En Popüler Sözcüğü olan “<3” emojisini ilan eden Küresel Dil İzleyicisi'dir.
Telefon görüşmelerinin ve mektupların azaltılmasıyla, e-postalara, ardından Facebook heykellerine, sonra da karakter kısıtlamalı metin mesajlaşma ve tweet'lere, ve şimdi sadece resim gönderip gönderme yoluna gittik. snapchat veya emojiyi kullanarak nasıl hissettiğinizi ya da ifadeye verdiğiniz yanıtla ilgili bir mesaja cevap vermek yerine, sadece ne söylemek istediğimizi kabaca açıklamak için bir yüz veya resimler göndeririz. Artık kendimizi, cümleleri ve cümleleri sınırsız olanak tanıyan kendi kelimelerimizle ifade etmiyoruz, tepkilerimizi bir veya iki önceden belirlenmiş emojiyle sınırlandırıyoruz. Teknolojinin yeni dilimizi ve dolayısıyla yeni düşünce biçimimizi yaratmasına izin verdik.
Birbirimizle konuşmak için bir resme tıklamanın kolaylığına ve kolaylığına ücretsiz düşünce ve ifade etme haklarından vazgeçtik. Bu kendi kendini empoze eden düşünce suçundan kurtulman için sana meydan okuyorum: bir hafta boyunca emojileri olmayan metin mesajları göndermeyi dene.
Android'ın veya İOS’un size verdiği kelimelerde değil, kendi kelimelerinizde konuşmanın ne kadar iyi hissettirdiğini görün. Dilde yozlaşma dilin yapı ve işleyişinde var olan yaratıcı ve kendi kendini geliştirici ve zenginleştirici özelliklerini yitirerek önünün tıkanması anlamına gelir. Dili yozlaşan, fakirleşen toplumlar düşünme melekelerini bile kaybederler. Dil aynı zamanda nesiller arasında bağ kuran bir araç, milli kültürü yaşatan en önemli unsur.
Dilin millet hayatındaki tartışılmaz önemi konusu her açılışında, Konfüçyüs’ün “bir milleti egemenlik altına almak için ne gibi bir yola başvurulması” gerektiği yolundaki cevabı düşer aklımıza. Ne demişti hatırlayalım: “Önce o milletin dilini bozardım…”
Bu yüzden bütün yaşamımız boyunca güçlü bir Türkçe için özen göstermeli, büyük Türk bilim insanı rahmetli Oktay Sinanoğlu'nun da belirttiği gibi dilin bizim için varlık sebebi olduğu gerçeğini asla unutmamalıyız.
Unutmayın! Başka hiçbir dil bilmeden sizi Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar götürecek tek bir dil vardır: Türkçe. Dilinize sahip çıkın! Türkiye’nin kurtuluşu, Türkçe’nin kurtuluşuna bağlıdır. Türkçe giderse, ne Türkiye kalır, ne Türk Dünyası, ne de Türk!
“Temeddünün gözü görüm kôr olsun, Ağzındaki şirin şerbet şor olsun, Bal da yese, zeher olsun, çor olsun. / Ağzımızın dadın gapıp apardı. Ürekleri çekip kökden gopardı ”
Bir şiir okuyun, Muhammed Hüseyin ŞEHRİYAR’dan olsun.
Fakat büsbütün yazı dilinin yerine geçen emojili iletişim kim ne derse desin dile karşı ciddi bir tehdit. Dil, hayata bakışımızı, dünyayla, evrenle, toplumla alakalı şemalarımızı şekillendiren en önemli unsur.
George Orwell’in 1984 tarihli romanını okuyanlar. 1984'ü okumamış olanlar için (ya da lisede okuması gereken ve hiç okumamış olanlar için), kitabın temel önermesi, hükümetin halkın düşüncelerini ve isyan hareketlerini ortadan kaldırmak için Newspeak aracılığıyla kontrol etmeye çalıştığıdır. Hükümet kelimeleri elinden aldığında, insanların totaliter yollarına itiraz etme kabiliyetlerini azaltır ve insanların düşüncelerine daha derin bir bağlam vermelerini engeller. Kelimeler olmadan, insanlar kendi istekleriyle düşünme yeteneğini kaybederler, çünkü hükümetin istediklerinden başka hiçbir şey ifade edemezler. Ve Zihin kontrolü başlar. Ve şimdi bunu isteyerek kendimize yapıyoruz. En açık örnek, 2014'ün En Popüler Sözcüğü olan “<3” emojisini ilan eden Küresel Dil İzleyicisi'dir.
Telefon görüşmelerinin ve mektupların azaltılmasıyla, e-postalara, ardından Facebook heykellerine, sonra da karakter kısıtlamalı metin mesajlaşma ve tweet'lere, ve şimdi sadece resim gönderip gönderme yoluna gittik. snapchat veya emojiyi kullanarak nasıl hissettiğinizi ya da ifadeye verdiğiniz yanıtla ilgili bir mesaja cevap vermek yerine, sadece ne söylemek istediğimizi kabaca açıklamak için bir yüz veya resimler göndeririz. Artık kendimizi, cümleleri ve cümleleri sınırsız olanak tanıyan kendi kelimelerimizle ifade etmiyoruz, tepkilerimizi bir veya iki önceden belirlenmiş emojiyle sınırlandırıyoruz. Teknolojinin yeni dilimizi ve dolayısıyla yeni düşünce biçimimizi yaratmasına izin verdik.
Birbirimizle konuşmak için bir resme tıklamanın kolaylığına ve kolaylığına ücretsiz düşünce ve ifade etme haklarından vazgeçtik. Bu kendi kendini empoze eden düşünce suçundan kurtulman için sana meydan okuyorum: bir hafta boyunca emojileri olmayan metin mesajları göndermeyi dene.
Android'ın veya İOS’un size verdiği kelimelerde değil, kendi kelimelerinizde konuşmanın ne kadar iyi hissettirdiğini görün. Dilde yozlaşma dilin yapı ve işleyişinde var olan yaratıcı ve kendi kendini geliştirici ve zenginleştirici özelliklerini yitirerek önünün tıkanması anlamına gelir. Dili yozlaşan, fakirleşen toplumlar düşünme melekelerini bile kaybederler. Dil aynı zamanda nesiller arasında bağ kuran bir araç, milli kültürü yaşatan en önemli unsur.
Dilin millet hayatındaki tartışılmaz önemi konusu her açılışında, Konfüçyüs’ün “bir milleti egemenlik altına almak için ne gibi bir yola başvurulması” gerektiği yolundaki cevabı düşer aklımıza. Ne demişti hatırlayalım: “Önce o milletin dilini bozardım…”
Bu yüzden bütün yaşamımız boyunca güçlü bir Türkçe için özen göstermeli, büyük Türk bilim insanı rahmetli Oktay Sinanoğlu'nun da belirttiği gibi dilin bizim için varlık sebebi olduğu gerçeğini asla unutmamalıyız.
Unutmayın! Başka hiçbir dil bilmeden sizi Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar götürecek tek bir dil vardır: Türkçe. Dilinize sahip çıkın! Türkiye’nin kurtuluşu, Türkçe’nin kurtuluşuna bağlıdır. Türkçe giderse, ne Türkiye kalır, ne Türk Dünyası, ne de Türk!
“Temeddünün gözü görüm kôr olsun, Ağzındaki şirin şerbet şor olsun, Bal da yese, zeher olsun, çor olsun. / Ağzımızın dadın gapıp apardı. Ürekleri çekip kökden gopardı ”
Bir şiir okuyun, Muhammed Hüseyin ŞEHRİYAR’dan olsun.