“Ey inananlar! Allah’ı çokça zikredin.” (Ahzâb 41)
Ahzâb suresi 42-43’te ise şöyle buyurulmaktadır:
“Ve O’nu sabah akşam tesbih edin.
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O’dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.”
Zikir ve tesbih, Yaratıcıya karşı aklın ve kalbin farkındalık kazanması, bu farkındalığın geliştirilmesi ve korunması demektir.
Ayette geçen sabah akşam ifadesi, uyku hariç, yirmi dört saati içine almaktadır. İbadetler ve bu bağlamda beş vakit namaz, Allah’a karşı farkındalığın olmazsa olmaz bir şartıdır.
Bunun dışında, akılla, vicdanla tabiata, sosyal hayata bakıp, gökleri, yeri, bitkileri, hayvanları ve insanları düşünmek, varlığı ilahi bir kitap bilip bu kitabı okumaya gayret göstermek, bu okuma ile Allah’a karşı bilgiyi ve saygıyı artırmak, günlük bir alışkanlık haline getirilmelidir ki, Allah Teâlâ, zikir ve tespih edilmiş, kişide de bu eylemlerine bağlı olarak, bir değişim gerçekleşmiş olabilsin.
Allah rızası için yapılan faaliyetler, -bir sokak kedisini beslemekten, maddi ve manevi hayır ve hasenata kadar, bir tarlaya tohum ekmekten bir laboratuvarda AR-GE yapmaya kadar-, her türlü amaçlı faaliyet ve iyilikler, bir nevi zikir ve tesbihtir.
Peygamberimizden gelen talimatlarda ve yorumcu ifadelerinde, sabah akşam, abdestli abdestsiz, zikir ve tesbih yapılabileceği vurgulanmıştır.
Rabbimizi zikir ve tesbih, öncelikle;
Suphanallah
Elhamdülillâh
Lâ ilâhe illâllah
Allahü ekber
Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm, ifadeleri ve bu ifadelerin varlık üzerindeki anlamlarıyla birlikte zikir ve tesbih yapılmalı ve hayatın pratiğine yansıtılmalıdır. Bu farkındalık ve eylem seviyesi kazanılmadan, kalıp ne derece cilalı olursa olsun, kalp karanlıkta kalacak, değişim gerçekleşmeyecek ve akıl statükonun bekçisi olarak kalacaktır.
Kuran, Müslüman zihninin yegâne anlam kılavuzudur. Durağan Müslüman zihni, zikir ve tesbihle, aynı zamanda kendi hayatına bir canlılık getirebilir. Bu durumu, dini bir inovasyon süreci gibi değerlendirmeliyiz.
Canlıyı cansızı, görüneni görünmeyeni hakkıyla açıklayan Allah’ın kitabı Kuran’dır; fakat zikir ve tesbih, Kuran ekseninde yürütülen bir faaliyet olmadığı takdirde, zamanımızın sorunlarıyla baş edecek, ‘farklı, değişik, yeni fikirler’ elde etmek, bunları hayata katmak, geliştirmek ve uygulamak mümkün olmayacaktır.
İnovasyon kısaca değişim ve yenilik demektir. Zamanın ruhunu yakalamak ve Kuran’ı bu ruhun ihtiyacına göre değişimci ve yenilikçi bir bakış açısıyla değerlendirmek gerekir. Müslümanlar olarak ihtiyaçlarımızı, her çağa hitap eden içeriğiyle, Kuran’dan elde edeceğimiz inovatif/yenilikçi yaklaşımlarla giderebiliriz. İnovatif bir bakışla İslam dünyasında hızlı bir değişim ve çağı etkileyecek İslam medeniyeti vücuda getirmek pekala mümkündür.
İlahi kelamla meşgul olanlar bunu bilmektedir: Kuran, Allah’ın sözü olarak daima yenidir; o hayatımıza yeni anlamlar katabilir. Mekke’nin putperest paradigmasına karşı Kuran ilahi bir inovasyondu ve Kuran, putperest Araplardan etkili bir İslam medeniyeti ortaya çıkardı. Bu, benzersiz bir değişimdir. Her çağa aynı etkiyi yapabilir.
Statüko İslam’ı ve İslam toplumunu taklit toplumu olmaktan kurtaramaz; çürüme derinleşerek sürüp gider. Allah’ın sözü olarak Kuran eski bir metin değil, daima yenidir. Ondan kurallar çıkarmak ve yeni düzenlemeler yapmak Müslümanlara kalmıştır. Kuran’ın insanlığa vereceği bir şey değil, çok şey vardır. Fakat Kuran’ı anlama çabası olmazsa hayatı yeniden biçimlendireceğimiz bir inovasyon dalgası tabii ki oluşturamayız.
Müslümanların hayatlarını değiştirmesi gerekiyor. Değişmek için düşünce süreçlerini yeniden oluşturmak ve yeni fikirleri eylemlerle desteklemek şarttır. Aynen Hz. Muhammed (sav) gibi; o, bir yenilikçiydi, değişim önderiydi; bir peygamber ve etkili bir liderdi. Kuran’dan elde ettiği inovasyonla dünyayı değiştirdi. Bu her zaman yapılabilir, çünkü elde Kuran var.
Sonuç: Bir toplumda değişim olmadan inovasyon olamaz. Statükoyu korumakla ne Müslümanlar ne de İslam dini gelişip ilerleyebilir.
Zikir ve tesbih, salt zihinsel bir farkındalıktan ibaret kalmamalıdır. Zikir ve tesbih teknesinde dini bir inovasyon hamuru yoğurmak her zaman mümkündür. Müslüman olsunlar yahut diğer dinlere ve kültürlere mensup olsunlar, ifsat halindeki modern insanın ıslahı, varlığının Allah’a kulluğa layık bir mertebe kazanması ve İslam milletinin yeniden bir medeniyet inşa etmesi, zikir ve tesbihin işaret ettiği derinlikte inovasyon ruhunu yakalayıp uygulamakla beklenen büyük değişimi gerçekleştirmek mümkün olabilir.
Ahzâb suresi 42-43’te ise şöyle buyurulmaktadır:
“Ve O’nu sabah akşam tesbih edin.
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O’dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.”
Zikir ve tesbih, Yaratıcıya karşı aklın ve kalbin farkındalık kazanması, bu farkındalığın geliştirilmesi ve korunması demektir.
Ayette geçen sabah akşam ifadesi, uyku hariç, yirmi dört saati içine almaktadır. İbadetler ve bu bağlamda beş vakit namaz, Allah’a karşı farkındalığın olmazsa olmaz bir şartıdır.
Bunun dışında, akılla, vicdanla tabiata, sosyal hayata bakıp, gökleri, yeri, bitkileri, hayvanları ve insanları düşünmek, varlığı ilahi bir kitap bilip bu kitabı okumaya gayret göstermek, bu okuma ile Allah’a karşı bilgiyi ve saygıyı artırmak, günlük bir alışkanlık haline getirilmelidir ki, Allah Teâlâ, zikir ve tespih edilmiş, kişide de bu eylemlerine bağlı olarak, bir değişim gerçekleşmiş olabilsin.
Allah rızası için yapılan faaliyetler, -bir sokak kedisini beslemekten, maddi ve manevi hayır ve hasenata kadar, bir tarlaya tohum ekmekten bir laboratuvarda AR-GE yapmaya kadar-, her türlü amaçlı faaliyet ve iyilikler, bir nevi zikir ve tesbihtir.
Peygamberimizden gelen talimatlarda ve yorumcu ifadelerinde, sabah akşam, abdestli abdestsiz, zikir ve tesbih yapılabileceği vurgulanmıştır.
Rabbimizi zikir ve tesbih, öncelikle;
Suphanallah
Elhamdülillâh
Lâ ilâhe illâllah
Allahü ekber
Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm, ifadeleri ve bu ifadelerin varlık üzerindeki anlamlarıyla birlikte zikir ve tesbih yapılmalı ve hayatın pratiğine yansıtılmalıdır. Bu farkındalık ve eylem seviyesi kazanılmadan, kalıp ne derece cilalı olursa olsun, kalp karanlıkta kalacak, değişim gerçekleşmeyecek ve akıl statükonun bekçisi olarak kalacaktır.
Kuran, Müslüman zihninin yegâne anlam kılavuzudur. Durağan Müslüman zihni, zikir ve tesbihle, aynı zamanda kendi hayatına bir canlılık getirebilir. Bu durumu, dini bir inovasyon süreci gibi değerlendirmeliyiz.
Canlıyı cansızı, görüneni görünmeyeni hakkıyla açıklayan Allah’ın kitabı Kuran’dır; fakat zikir ve tesbih, Kuran ekseninde yürütülen bir faaliyet olmadığı takdirde, zamanımızın sorunlarıyla baş edecek, ‘farklı, değişik, yeni fikirler’ elde etmek, bunları hayata katmak, geliştirmek ve uygulamak mümkün olmayacaktır.
İnovasyon kısaca değişim ve yenilik demektir. Zamanın ruhunu yakalamak ve Kuran’ı bu ruhun ihtiyacına göre değişimci ve yenilikçi bir bakış açısıyla değerlendirmek gerekir. Müslümanlar olarak ihtiyaçlarımızı, her çağa hitap eden içeriğiyle, Kuran’dan elde edeceğimiz inovatif/yenilikçi yaklaşımlarla giderebiliriz. İnovatif bir bakışla İslam dünyasında hızlı bir değişim ve çağı etkileyecek İslam medeniyeti vücuda getirmek pekala mümkündür.
İlahi kelamla meşgul olanlar bunu bilmektedir: Kuran, Allah’ın sözü olarak daima yenidir; o hayatımıza yeni anlamlar katabilir. Mekke’nin putperest paradigmasına karşı Kuran ilahi bir inovasyondu ve Kuran, putperest Araplardan etkili bir İslam medeniyeti ortaya çıkardı. Bu, benzersiz bir değişimdir. Her çağa aynı etkiyi yapabilir.
Statüko İslam’ı ve İslam toplumunu taklit toplumu olmaktan kurtaramaz; çürüme derinleşerek sürüp gider. Allah’ın sözü olarak Kuran eski bir metin değil, daima yenidir. Ondan kurallar çıkarmak ve yeni düzenlemeler yapmak Müslümanlara kalmıştır. Kuran’ın insanlığa vereceği bir şey değil, çok şey vardır. Fakat Kuran’ı anlama çabası olmazsa hayatı yeniden biçimlendireceğimiz bir inovasyon dalgası tabii ki oluşturamayız.
Müslümanların hayatlarını değiştirmesi gerekiyor. Değişmek için düşünce süreçlerini yeniden oluşturmak ve yeni fikirleri eylemlerle desteklemek şarttır. Aynen Hz. Muhammed (sav) gibi; o, bir yenilikçiydi, değişim önderiydi; bir peygamber ve etkili bir liderdi. Kuran’dan elde ettiği inovasyonla dünyayı değiştirdi. Bu her zaman yapılabilir, çünkü elde Kuran var.
Sonuç: Bir toplumda değişim olmadan inovasyon olamaz. Statükoyu korumakla ne Müslümanlar ne de İslam dini gelişip ilerleyebilir.
Zikir ve tesbih, salt zihinsel bir farkındalıktan ibaret kalmamalıdır. Zikir ve tesbih teknesinde dini bir inovasyon hamuru yoğurmak her zaman mümkündür. Müslüman olsunlar yahut diğer dinlere ve kültürlere mensup olsunlar, ifsat halindeki modern insanın ıslahı, varlığının Allah’a kulluğa layık bir mertebe kazanması ve İslam milletinin yeniden bir medeniyet inşa etmesi, zikir ve tesbihin işaret ettiği derinlikte inovasyon ruhunu yakalayıp uygulamakla beklenen büyük değişimi gerçekleştirmek mümkün olabilir.