‘İlk olmak iyidir’ derler. En azından iz bırakır. Türkiye’nin adını sivil havacılık tarihine yazdıracak ’ilk’lerin havalimanı’nı daha açılmadan ‘ilk gören Erzurumlu’ olmak da işin içinde olduğu için Cihat İncesu ‘gider misin?’ dediğinde adeta atladım! Ankara’da ki Erzurum günleri ile İstanbul Yeni Havalimanı arasında ki tercihimi ikincisinden yana kullanmam bir yerde şanstı da. Öyle ya. Onca Erzurumlu arasında o havaalanını ilk gören, gezen Erzurumlu olarak tarihe geçecektim, bu fırsat kaçar mıydı hiç? Ve kaldı ki belki de bu sayede torunlarıma anlatabilecek bir şeyim daha olacaktı. Erzurum’dan PUSULA ile birlikte çeşitli illerden 13 yerel basın mensubu arkadaşım ile birlikte havalimanını yapan şirket olan İGA’nın davetlisi olarak hafta sonu İstanbul’a gittik. Allah’ı var adamlar iyi konukseverlerdi, nazımızla oynadılar adeta. Aynı İGA bizden bir hafta önce de aralarında Fatih Altaylı ve Cengiz Semercioğlu olmak üzere ulusal basından bazı köşe yazarını havalimanına davet etmiş, getirmiş gezdirmiş. Atatürk Havalimanının 4 katı büyüklüğünde bir alana sahip ismi henüz konulmamış yeni havalimanı 29 Ekim tarihinde resmen açılacak.
***
Şimdilik iki pisti faaliyette olacak olan havalimanında ilk uçuş da 31 Ekim Çarşamba günü Ankara’ya olacak. İlk etapta yılda 100 milyon yolcu kapasitesine sahip havalimanında her türlü sosyal donatı da kullanıma sokulacak. Her türlü hava şartlarında uçakların inip kalkacağı havalimanında aynı anda onlarca uçak havalanacak ya da inebilecek. İGA Genel Müdürü Kadri Samsunlu’nun havalimanı ile ilgili basın toplantısına katıldık, sorasında tüm sahayı gezdik. Sandığınızdan da İstanbul’dan çok uzak ve de büyük deniliyor ya, buna inanın. Yapımı yüzde 96 tamamlanan havalimanı o kadar büyük ki herhalde bu büyüklüğünü anlatmak için sadece içini ‘bagi’ denilen bir araçla gezdiğimizi söylemem sanırım yeterli olacak! Henüz metro, hızlı tren, otobüs gibi ulaşım alt yapılarının eksikliği görülen havalimanının laleyi andıran hava kontrol kulesi var ki daha faaliyete geçmeden ödül almış, bayıldık! Yap-İşlet-Devret usulü ile yapılan havalimanı ancak 25 yıl sonra devletin olacak, bu bilgiyi de verip yazıyı noktalayalım.
[caption id="attachment_132567" align="alignright" width="494"] ANLAYIN ARTIK! –Sadece yapımı halen daha devam eden iç mekanlarını gezmek için bagi denilen bu özel araçla gezmemiz, herhalde yeni havalimanının büyüklüğünü anlatmaya yeter de artar bile..[/caption]
--
Böyle bir aracınızın olmadığına aslında sevinmelisiniz!
Erzurum’da hiç eski parayla 8 trilyon, yeni parayla 8 milyon liralık hem de Rolls Royce marka bir aracınız olsun ister miydiniz? Ben şahsen öyle bir aracım olsun istemem. Doğrusu size de tavsiye etmem. Çünkü öyle bir aracın parkı, yıkanması, her türlü hava koşulunda gitmesi, gelmesi filan tam bir dert. Adeta püsküllü bela! Çizilir, biri çarpar diye o araç bana hep bir yük gibi gelir, ben şahsen hele bu yaştan sonra o yükü hiç taşıyamam, kaldıramam. Gerek eve gerekse işe filan giderken güvenli park yeri bulamayacağım gibi bir defa kasko yapacak şirket bulamam be! Anahtarını geceleri yatarken yastık altında saklar, hele de biraz evhamlıysam biraz uzağında olduğumda her daim gözüm arkada yaşar, zehir ederim her günümü. Her neyse böyle bir girizgahtan sonra sadede geleyim. Açılalı tam 5 yıl olmuş ama bir fırsatını bulup gidemediğim yerlerden biriydi Zorlu AVM. Türkiye’nin en büyük prestijli gayrimenkul projesi olan Zorlu AVM’yi, bildik alışveriş merkezlerinden farklı buldum. O kadar büyük ve çok katlı olmasına rağmen sıcak, sade ve de her bir köşesi capcanlı. Sevgili ağabeyim Dr. Mehmet Yavuz’la gittim, gezdim. Bir defa kesinlikle adamı kasmıyor. AK Merkez ve İstinye Park’ın aksine her mağazası ‘çekinme, gir’ dedirtiyor adeta. Özellikle 3’ncü katı restaurantlardan oluşuyor ki, çoğu meşhurun uğrak yeri.. Gazetelerin magazin eklerinde hep oralarda yemek yiyen meşhurların haberlerini okuyup duruyoruz. Tarihçi Murat Bardakçı’yı gördüm ben mesela gezdiğim Pazar günü..
***
Bir teras katı vardı, eşsiz İstanbul manzarasını seyretmek için buradan daha iyi bir yer olamaz. Oraya da çıktık. Ancak hemen teras katında özel bir platoya park edilmiş gıcır mı gıcır, afilli bir araçla karşılaştım. Belki benim arabalarla ilgim çok yok diyedir bilmiyorum ama açıkçası daha önce hiç böyle bir araca rastlamamıştım. Bu bir Rolls Royce ve ben ilk defa son model bu arabayı görüyorum. ‘’Lüküs hayat’’ yaşayanlar için olsa gerek, teşhir için oradaydı. Kapısı kapalıydı ama sırf elimin değmişliği olsun diye dokundum da. Görevliye fiyatını sordum, alıcıymışım gibi. 8 milyon dedi, dudaklarımı ısırdım. Yani eski parayla 8 trilyon. Müthiş bir para. Düşünsenize Erzurum’dasınız ve böyle bir aracınız var. Her önüne gelen yıkamacıda güvenip o aracı bir yerleri çizilir diye yıkatamazsınız. ‘’Hele ver bir tur atayım’’ diyen herhangi bir arkadaşınıza kıyıp da bir süre kullanması için veremezsiniz. Anahtarını yastık altında saklarsınız, nihayetinde o araç bir sülaleyi abad edecek bir servet. Yok yok. Benim iyi ki öyle bir aracım yok ve olmayacak diye sevindim, açıkçası sizin de olsun istemem.
--
Şaş kaldım, şaşa kaldım!
30 Mart 2014 tarihinde yapılan yerel seçimlerde CHP’nin Çat Belediyesini kazanması şaşırtıcıydı.
O seçimde Erzurum’da belki de tek sürpriz oydu.
O güne kadar ismini dahi duymadığımız Arif Hikmet Kılıç çat-kapı yapmış, Çat’ı almıştı!
Sonra Belediye Başkanı olan Arif Hikmet Kılıç’ın bir çok sıradışı icraatıyla şaşırtmaya devam etti o Çat..
İşte hepimizi şaşırtan son icraatlardan biridir Çat’ta açılan İslam Eserleri Müzesi.
Böyle bir icraatı AK Partili belediyelerden beklerken hem de CHP’li bir belediyenin bunu yapması, ‘’Yok artık’’ dedirten cinstendi!
Daha dün öğrendim aynı Çat’ın şaşırtan bir başka icraatını..
Muhafazakar sağ kimliği ile bilinen Türkiye’nin şu anda yaşayan en meşhur hattatı Hasan Çelebi’nin talebesi hat ve tezhip sanatçısı Muhammet Mağ, Çat Belediye Başkanı Arif Hikmet Kılıç’a danışman olmuş.
Hem de kültür sanat danışmanı.
Muhammet Mağ’ı tanırım, siyasi düşüncesi Kılıç’la aynı değildir ama on numara beş yıldız Erzurumlu değerli bir sanat adamıdır.
Sanatçıdır yani.
Arif Hikmet Kılıç şaşırtmakla kalmamış, böyle bir tercihle isabet de buyurmuştur.
İster misiniz şimdi ‘Beni aday etsinler İzmir’i uçurayım’’ diyen Arif Hikmet Kılıç’ı partisi CHP İzmir’den aday göstersin, bir de öyle bir şaşıralım!
---
Yeniden doğsam yine futbolcu olurdum ama hep Erzurumspor’da oynardım!
Bu sözler Erzurumspor’un eski futbolcularından Hüseyin Topkaya’ya ait. Eskiden de öyleydi, yine samimi, yine sahici. 1992-1998 yolları arasında Erzurumspor’da forma giymişti Hüseyin. Orta sahada oynardı, tekme kafa sokan oyunculardandı. Devamlılığı olan bir oyuncuydu ve pek ender yedek kalırdı. O zamanlar Erzurumspor ‘’un misali’’ teknik direktör öğüten bir değirmen gibiydi. Ama her gelen hoca da aslen Karslı olan ama bir Erzurumlu gibi kabul gören bu oyuncunun hırsını görür, illa ki ona onbirde forma verirdi. 20 yıl önce Erzurum’dan ayrılmış, bir süre Konya ve Diyarbakır takımlarında oynadıktan sonra futbolu bırakmış, menajerliğe soyunmuştu. Haberlerini alıyordum ama kendisiyle bu süre zarfında hiç görüşme imkanı bulamamıştım.
İstanbul gezimde onunla da buluştum. Cihangir’de oturuyor, bekardı, yine bekarmış. Galata kulesinin altındaki kıraathanede sohbet ettik Hüseyin ile. Bir süredir menajerlik de yapmıyormuş, yurt dışında ticaret ile ilgili planları varmış, onları anlattı. Tabi sohbetimizin her anında eski Erzurumspor vardı ve her Erzurumspor sohbetinde de iç çekiyor, yaşadığı o günleri anıp duruyordu. Gıyasettin Yüksel’den, masör Erdal’dan, amigo Yusuf’tan, Gürcükapılı fanatik Şadi’den bahsetti durdu hep. Unutmuşluğu yok, hepsi de dün gibi aklında, en çok da ona şaşırdım. 3 saate yakın birlikteliğimizde son cümleleri şunlar oldu ki sizinle paylaşmadan olmaz: ‘’Bir daha dünyaya gelsem yine futbolcu olurdum. Ama hep Erzurumspor’da oynayan bir futbolcu olurdum. Orada başlar orada bitirirdim. Erzurumspor’da geçirdiğim günler benim için en mutlu ve para ile ele geçirilemeyecek günlerdi!’’.
---
Bir Didem kalmıştı, o da gidiyor!
Son günlerde sıklıkla yaşadığım şeylerden oldu. İşte bir yandan üzüleceğim, bir yandan da sevineceğim bir haber daha. TRT Erzurum Radyosu sanatçılarından Didem Dilara Duman da tıpkı bir çokları gibi Erzurum’dan ayrılıyor. Büyük bir ihtimalle önümüzdeki aydan itibaren onu artık TRT’nin Ankara Radyosu sanatçısı olarak göreceğiz. Zaten o da giderse TRT’nin Erzurum’da kadrolu tek sanatçısı kalmamış olacak. Zira son emeklilik furyasında Kenan Tuna, Yıldız Savaş Demirkol, Sevim Salar, Sema Kaya ve Raci Alcan ayrılmış, Didem tek sanatçı olarak kalmıştı. Özellikle son zamanlarda TRT’nin Çocuk ve Gençlik korolarının oluşmasında büyük rol oynayan ve bu uğurda 10 yılını veren Didem gibi bir sanatçının da gidiyor olması elbette ki üzdü beni. Ama bir yanım da eğitmen tarafı da olan böylesine değerli özel bir sesin Ankara’da daha da gelişeceğini ve geniş kitlelere ulaşıp popüleritesini artıracağını düşündükçe seviniyor. Yakından tanıdığım eşi sevgili Murat da yine başkente, TRT Avaz’a gidiyor. Şimdiden onlara yeni Ankara yaşamlarında başarı ve mutluluklar diliyorum. O dilerim Didem’in üzerlerine titrediği o korolar emin kollara emanet edilir, hem o sanatçı adayları hem de Erzurum Radyosu kazanır.. Onu, şair Fatma Naz’ın yazdığı bir şiirle uğurlayalım. Bembeyaz karların bittiği yerde /Baharla birlikte yetişir çiğdem /Umudun kör olup yittiği yerde/ Derdine râm olup çileyim Didem!
--
SEVDİĞİM BABA LAFLAR : Kötü bir niyeti yoktu aslında. Sakarlık işte. Kalbimi kırdı gitti. (İlhan Berk)
DUVARIN DİLİ : Acı veriyorsa geçmiş, geçmemiş demektir!
***
Şimdilik iki pisti faaliyette olacak olan havalimanında ilk uçuş da 31 Ekim Çarşamba günü Ankara’ya olacak. İlk etapta yılda 100 milyon yolcu kapasitesine sahip havalimanında her türlü sosyal donatı da kullanıma sokulacak. Her türlü hava şartlarında uçakların inip kalkacağı havalimanında aynı anda onlarca uçak havalanacak ya da inebilecek. İGA Genel Müdürü Kadri Samsunlu’nun havalimanı ile ilgili basın toplantısına katıldık, sorasında tüm sahayı gezdik. Sandığınızdan da İstanbul’dan çok uzak ve de büyük deniliyor ya, buna inanın. Yapımı yüzde 96 tamamlanan havalimanı o kadar büyük ki herhalde bu büyüklüğünü anlatmak için sadece içini ‘bagi’ denilen bir araçla gezdiğimizi söylemem sanırım yeterli olacak! Henüz metro, hızlı tren, otobüs gibi ulaşım alt yapılarının eksikliği görülen havalimanının laleyi andıran hava kontrol kulesi var ki daha faaliyete geçmeden ödül almış, bayıldık! Yap-İşlet-Devret usulü ile yapılan havalimanı ancak 25 yıl sonra devletin olacak, bu bilgiyi de verip yazıyı noktalayalım.
[caption id="attachment_132567" align="alignright" width="494"] ANLAYIN ARTIK! –Sadece yapımı halen daha devam eden iç mekanlarını gezmek için bagi denilen bu özel araçla gezmemiz, herhalde yeni havalimanının büyüklüğünü anlatmaya yeter de artar bile..[/caption]
--
Böyle bir aracınızın olmadığına aslında sevinmelisiniz!
Erzurum’da hiç eski parayla 8 trilyon, yeni parayla 8 milyon liralık hem de Rolls Royce marka bir aracınız olsun ister miydiniz? Ben şahsen öyle bir aracım olsun istemem. Doğrusu size de tavsiye etmem. Çünkü öyle bir aracın parkı, yıkanması, her türlü hava koşulunda gitmesi, gelmesi filan tam bir dert. Adeta püsküllü bela! Çizilir, biri çarpar diye o araç bana hep bir yük gibi gelir, ben şahsen hele bu yaştan sonra o yükü hiç taşıyamam, kaldıramam. Gerek eve gerekse işe filan giderken güvenli park yeri bulamayacağım gibi bir defa kasko yapacak şirket bulamam be! Anahtarını geceleri yatarken yastık altında saklar, hele de biraz evhamlıysam biraz uzağında olduğumda her daim gözüm arkada yaşar, zehir ederim her günümü. Her neyse böyle bir girizgahtan sonra sadede geleyim. Açılalı tam 5 yıl olmuş ama bir fırsatını bulup gidemediğim yerlerden biriydi Zorlu AVM. Türkiye’nin en büyük prestijli gayrimenkul projesi olan Zorlu AVM’yi, bildik alışveriş merkezlerinden farklı buldum. O kadar büyük ve çok katlı olmasına rağmen sıcak, sade ve de her bir köşesi capcanlı. Sevgili ağabeyim Dr. Mehmet Yavuz’la gittim, gezdim. Bir defa kesinlikle adamı kasmıyor. AK Merkez ve İstinye Park’ın aksine her mağazası ‘çekinme, gir’ dedirtiyor adeta. Özellikle 3’ncü katı restaurantlardan oluşuyor ki, çoğu meşhurun uğrak yeri.. Gazetelerin magazin eklerinde hep oralarda yemek yiyen meşhurların haberlerini okuyup duruyoruz. Tarihçi Murat Bardakçı’yı gördüm ben mesela gezdiğim Pazar günü..
***
Bir teras katı vardı, eşsiz İstanbul manzarasını seyretmek için buradan daha iyi bir yer olamaz. Oraya da çıktık. Ancak hemen teras katında özel bir platoya park edilmiş gıcır mı gıcır, afilli bir araçla karşılaştım. Belki benim arabalarla ilgim çok yok diyedir bilmiyorum ama açıkçası daha önce hiç böyle bir araca rastlamamıştım. Bu bir Rolls Royce ve ben ilk defa son model bu arabayı görüyorum. ‘’Lüküs hayat’’ yaşayanlar için olsa gerek, teşhir için oradaydı. Kapısı kapalıydı ama sırf elimin değmişliği olsun diye dokundum da. Görevliye fiyatını sordum, alıcıymışım gibi. 8 milyon dedi, dudaklarımı ısırdım. Yani eski parayla 8 trilyon. Müthiş bir para. Düşünsenize Erzurum’dasınız ve böyle bir aracınız var. Her önüne gelen yıkamacıda güvenip o aracı bir yerleri çizilir diye yıkatamazsınız. ‘’Hele ver bir tur atayım’’ diyen herhangi bir arkadaşınıza kıyıp da bir süre kullanması için veremezsiniz. Anahtarını yastık altında saklarsınız, nihayetinde o araç bir sülaleyi abad edecek bir servet. Yok yok. Benim iyi ki öyle bir aracım yok ve olmayacak diye sevindim, açıkçası sizin de olsun istemem.
--
Şaş kaldım, şaşa kaldım!
30 Mart 2014 tarihinde yapılan yerel seçimlerde CHP’nin Çat Belediyesini kazanması şaşırtıcıydı.
O seçimde Erzurum’da belki de tek sürpriz oydu.
O güne kadar ismini dahi duymadığımız Arif Hikmet Kılıç çat-kapı yapmış, Çat’ı almıştı!
Sonra Belediye Başkanı olan Arif Hikmet Kılıç’ın bir çok sıradışı icraatıyla şaşırtmaya devam etti o Çat..
İşte hepimizi şaşırtan son icraatlardan biridir Çat’ta açılan İslam Eserleri Müzesi.
Böyle bir icraatı AK Partili belediyelerden beklerken hem de CHP’li bir belediyenin bunu yapması, ‘’Yok artık’’ dedirten cinstendi!
Daha dün öğrendim aynı Çat’ın şaşırtan bir başka icraatını..
Muhafazakar sağ kimliği ile bilinen Türkiye’nin şu anda yaşayan en meşhur hattatı Hasan Çelebi’nin talebesi hat ve tezhip sanatçısı Muhammet Mağ, Çat Belediye Başkanı Arif Hikmet Kılıç’a danışman olmuş.
Hem de kültür sanat danışmanı.
Muhammet Mağ’ı tanırım, siyasi düşüncesi Kılıç’la aynı değildir ama on numara beş yıldız Erzurumlu değerli bir sanat adamıdır.
Sanatçıdır yani.
Arif Hikmet Kılıç şaşırtmakla kalmamış, böyle bir tercihle isabet de buyurmuştur.
İster misiniz şimdi ‘Beni aday etsinler İzmir’i uçurayım’’ diyen Arif Hikmet Kılıç’ı partisi CHP İzmir’den aday göstersin, bir de öyle bir şaşıralım!
---
Yeniden doğsam yine futbolcu olurdum ama hep Erzurumspor’da oynardım!
Bu sözler Erzurumspor’un eski futbolcularından Hüseyin Topkaya’ya ait. Eskiden de öyleydi, yine samimi, yine sahici. 1992-1998 yolları arasında Erzurumspor’da forma giymişti Hüseyin. Orta sahada oynardı, tekme kafa sokan oyunculardandı. Devamlılığı olan bir oyuncuydu ve pek ender yedek kalırdı. O zamanlar Erzurumspor ‘’un misali’’ teknik direktör öğüten bir değirmen gibiydi. Ama her gelen hoca da aslen Karslı olan ama bir Erzurumlu gibi kabul gören bu oyuncunun hırsını görür, illa ki ona onbirde forma verirdi. 20 yıl önce Erzurum’dan ayrılmış, bir süre Konya ve Diyarbakır takımlarında oynadıktan sonra futbolu bırakmış, menajerliğe soyunmuştu. Haberlerini alıyordum ama kendisiyle bu süre zarfında hiç görüşme imkanı bulamamıştım.
İstanbul gezimde onunla da buluştum. Cihangir’de oturuyor, bekardı, yine bekarmış. Galata kulesinin altındaki kıraathanede sohbet ettik Hüseyin ile. Bir süredir menajerlik de yapmıyormuş, yurt dışında ticaret ile ilgili planları varmış, onları anlattı. Tabi sohbetimizin her anında eski Erzurumspor vardı ve her Erzurumspor sohbetinde de iç çekiyor, yaşadığı o günleri anıp duruyordu. Gıyasettin Yüksel’den, masör Erdal’dan, amigo Yusuf’tan, Gürcükapılı fanatik Şadi’den bahsetti durdu hep. Unutmuşluğu yok, hepsi de dün gibi aklında, en çok da ona şaşırdım. 3 saate yakın birlikteliğimizde son cümleleri şunlar oldu ki sizinle paylaşmadan olmaz: ‘’Bir daha dünyaya gelsem yine futbolcu olurdum. Ama hep Erzurumspor’da oynayan bir futbolcu olurdum. Orada başlar orada bitirirdim. Erzurumspor’da geçirdiğim günler benim için en mutlu ve para ile ele geçirilemeyecek günlerdi!’’.
---
Bir Didem kalmıştı, o da gidiyor!
Son günlerde sıklıkla yaşadığım şeylerden oldu. İşte bir yandan üzüleceğim, bir yandan da sevineceğim bir haber daha. TRT Erzurum Radyosu sanatçılarından Didem Dilara Duman da tıpkı bir çokları gibi Erzurum’dan ayrılıyor. Büyük bir ihtimalle önümüzdeki aydan itibaren onu artık TRT’nin Ankara Radyosu sanatçısı olarak göreceğiz. Zaten o da giderse TRT’nin Erzurum’da kadrolu tek sanatçısı kalmamış olacak. Zira son emeklilik furyasında Kenan Tuna, Yıldız Savaş Demirkol, Sevim Salar, Sema Kaya ve Raci Alcan ayrılmış, Didem tek sanatçı olarak kalmıştı. Özellikle son zamanlarda TRT’nin Çocuk ve Gençlik korolarının oluşmasında büyük rol oynayan ve bu uğurda 10 yılını veren Didem gibi bir sanatçının da gidiyor olması elbette ki üzdü beni. Ama bir yanım da eğitmen tarafı da olan böylesine değerli özel bir sesin Ankara’da daha da gelişeceğini ve geniş kitlelere ulaşıp popüleritesini artıracağını düşündükçe seviniyor. Yakından tanıdığım eşi sevgili Murat da yine başkente, TRT Avaz’a gidiyor. Şimdiden onlara yeni Ankara yaşamlarında başarı ve mutluluklar diliyorum. O dilerim Didem’in üzerlerine titrediği o korolar emin kollara emanet edilir, hem o sanatçı adayları hem de Erzurum Radyosu kazanır.. Onu, şair Fatma Naz’ın yazdığı bir şiirle uğurlayalım. Bembeyaz karların bittiği yerde /Baharla birlikte yetişir çiğdem /Umudun kör olup yittiği yerde/ Derdine râm olup çileyim Didem!
--
SEVDİĞİM BABA LAFLAR : Kötü bir niyeti yoktu aslında. Sakarlık işte. Kalbimi kırdı gitti. (İlhan Berk)
DUVARIN DİLİ : Acı veriyorsa geçmiş, geçmemiş demektir!