
Ağıt ölülerin arkasından yakılır.
Halbuki Manavgat, birkaç gün önce ülke sınırlarımız içerisinde tanık olduğumuz en korkunç yangınla yüzleşmiş olsa da çok şükür ölmüş ve yok olmuş değil.
Öyleyse…
Biliyorum, ‘Geçmiş olsun!’ demek daha uygun düşer.
Çünkü…
Yarası çok taze ama o dimdik ayakta.
Toparlanacak, yaralarını saracak illaki.
Üstelik de kim bilir tarihte kaçıncı defa olacak bu. Onun üzerinde yaşayanlar, onun fâni misafirleri, onun derin yaralarını da kendi küçük yaralarını da usul usul saracak.
Bolluk ve bereket simgesi barajı su tuttukça, ‘mavi nurdan ırmağı’ aktıkça, şelalesi var oldukça o dimdik ayakta olacak.
Ama…
Alevlerin yuttuğu sayısız canlar var, yanan canlılar, ağaçlar, yıllar içinde büyümüş, büyütülmüş türlü bitkiler, saksılarda hatıraları yaşatan paha biçilemez çiçekler; yine hatıraları da peşinden sürükleyerek götüren yapılar, evler, bahçeler; yıllar ve yıllar içinde birike birike oluşmuş, dişten tırnaktan artırılarak oluşturulmuş nice ürün, nice yapıt, nice insan izi…
Tarihe geçen bir büyük felaket, bir yangın, o kadar çok şeyi alıp götürdü ki hayatlarımızdan…
‘Ağıt’ demem o yüzdendir.
★★
Bu keder, sadece hayatımın dört güzel yılını Manavgat’ta geçirdiğim için kaplamıyor içimi. Bu keder, bu ülkenin sade bir yurttaşı olduğum ve bu ülkenin en güzel, en eşsiz incilerinden biri olan Manavgat yaralandığı, incindiği, dertlendiği için kaplıyor benim de içimi.
Tarifi yok bu acının…
Öyle kolay kolay da geçecek gibi değil…
★★
Büyük yangının yaşandığı o gün, 28 Temmuz günü, Manavgatlı çok değerli gazeteci ağabeyim Arif Kaplan, ulusal yayın yapan bir televizyonun canlı yayınına katılmıştı ve ‘Sırf yanan evlerin sayısını bile öngörmekte zorlanıyorum. Öyle kolay ifade edilebilecek bir şeyden bahsetmiyoruz. Canımız, canlarımız yanıyor!..’ demişti.
Keza Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Muhittin Böcek’in ’27 yıllık yöneticiyim, böyle bir yangın görmedim’ deyişine ve 57 yaşındaki Manavgat Belediye Sayın Başkanı Şükrü Sözen’in gözyaşlarına tanık olmuştuk.
Ne denir ki bunların üzerine?
Hiç !..
Susarız, düğüm düğüm olmuş bir boğazla sadece yutkunuruz …
Ve ‘Bu yangında köyünü, evini, medar-ı maişetini kaybetmiş insanlar için ben ne yapabilirim?’ diye sorarız.
Gerisi gelir…
Böyle afetlerin yara izlerini hep öyle sildik. Her defasında doğrulup ayağa kalktık. Dünyanın inanamadığı ve anlam veremediği bir özelliğimiz bu bizim.
Olsun; onlar anlam veremesinler…
Yine olur, bu defa da yaparız. Biz, pes edip ülkenin kapısına kilit vuracak ve başkaları gibi tası tarağı toplayıp komşu ülkelere sığınacak değiliz ya!
Bura bizim!
★★
Manavgat’taki çok sevgili dostlarıma, Manavgat’taki ailem Başarı Koleji camiasına ve tabii Manavgat’ın gönlü yüce halkına; Manavgat’ın ırmağına, köprülerine, ayakta kalıp kendi küllerinden çoğalacak ağaçlarına, evlerine, sarsılan ve bir çeşit soykırıma uğrayan bütün canlılarına, börtü böceğine, kumuna toprağına, yoluna meskenine çok büyük geçmiş olsun !
Allah, o eşsiz memleket parçasına ve o kültürü var eden hoşgörülü, konuksever, çalışkan, yurtsever, aydın, inançlı, sevgi dolu güzel insanlara bir daha böyle acı yaşatmasın.
Bizi de memleketimizin bir köşesinin canı yanarken uzakta böyle çaresiz bırakıp bir daha üzmesin inşallah.
Halbuki Manavgat, birkaç gün önce ülke sınırlarımız içerisinde tanık olduğumuz en korkunç yangınla yüzleşmiş olsa da çok şükür ölmüş ve yok olmuş değil.
Öyleyse…
Biliyorum, ‘Geçmiş olsun!’ demek daha uygun düşer.
Çünkü…
Yarası çok taze ama o dimdik ayakta.
Toparlanacak, yaralarını saracak illaki.
Üstelik de kim bilir tarihte kaçıncı defa olacak bu. Onun üzerinde yaşayanlar, onun fâni misafirleri, onun derin yaralarını da kendi küçük yaralarını da usul usul saracak.
Bolluk ve bereket simgesi barajı su tuttukça, ‘mavi nurdan ırmağı’ aktıkça, şelalesi var oldukça o dimdik ayakta olacak.
Ama…
Alevlerin yuttuğu sayısız canlar var, yanan canlılar, ağaçlar, yıllar içinde büyümüş, büyütülmüş türlü bitkiler, saksılarda hatıraları yaşatan paha biçilemez çiçekler; yine hatıraları da peşinden sürükleyerek götüren yapılar, evler, bahçeler; yıllar ve yıllar içinde birike birike oluşmuş, dişten tırnaktan artırılarak oluşturulmuş nice ürün, nice yapıt, nice insan izi…
Tarihe geçen bir büyük felaket, bir yangın, o kadar çok şeyi alıp götürdü ki hayatlarımızdan…
‘Ağıt’ demem o yüzdendir.
★★
Bu keder, sadece hayatımın dört güzel yılını Manavgat’ta geçirdiğim için kaplamıyor içimi. Bu keder, bu ülkenin sade bir yurttaşı olduğum ve bu ülkenin en güzel, en eşsiz incilerinden biri olan Manavgat yaralandığı, incindiği, dertlendiği için kaplıyor benim de içimi.
Tarifi yok bu acının…
Öyle kolay kolay da geçecek gibi değil…
★★
Büyük yangının yaşandığı o gün, 28 Temmuz günü, Manavgatlı çok değerli gazeteci ağabeyim Arif Kaplan, ulusal yayın yapan bir televizyonun canlı yayınına katılmıştı ve ‘Sırf yanan evlerin sayısını bile öngörmekte zorlanıyorum. Öyle kolay ifade edilebilecek bir şeyden bahsetmiyoruz. Canımız, canlarımız yanıyor!..’ demişti.
Keza Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Muhittin Böcek’in ’27 yıllık yöneticiyim, böyle bir yangın görmedim’ deyişine ve 57 yaşındaki Manavgat Belediye Sayın Başkanı Şükrü Sözen’in gözyaşlarına tanık olmuştuk.
Ne denir ki bunların üzerine?
Hiç !..
Susarız, düğüm düğüm olmuş bir boğazla sadece yutkunuruz …
Ve ‘Bu yangında köyünü, evini, medar-ı maişetini kaybetmiş insanlar için ben ne yapabilirim?’ diye sorarız.
Gerisi gelir…
Böyle afetlerin yara izlerini hep öyle sildik. Her defasında doğrulup ayağa kalktık. Dünyanın inanamadığı ve anlam veremediği bir özelliğimiz bu bizim.
Olsun; onlar anlam veremesinler…
Yine olur, bu defa da yaparız. Biz, pes edip ülkenin kapısına kilit vuracak ve başkaları gibi tası tarağı toplayıp komşu ülkelere sığınacak değiliz ya!
Bura bizim!
★★
Manavgat’taki çok sevgili dostlarıma, Manavgat’taki ailem Başarı Koleji camiasına ve tabii Manavgat’ın gönlü yüce halkına; Manavgat’ın ırmağına, köprülerine, ayakta kalıp kendi küllerinden çoğalacak ağaçlarına, evlerine, sarsılan ve bir çeşit soykırıma uğrayan bütün canlılarına, börtü böceğine, kumuna toprağına, yoluna meskenine çok büyük geçmiş olsun !
Allah, o eşsiz memleket parçasına ve o kültürü var eden hoşgörülü, konuksever, çalışkan, yurtsever, aydın, inançlı, sevgi dolu güzel insanlara bir daha böyle acı yaşatmasın.
Bizi de memleketimizin bir köşesinin canı yanarken uzakta böyle çaresiz bırakıp bir daha üzmesin inşallah.