
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, 1996 yılında bir gösteri sırasında KKTC topraklarına izinsiz girip Türk halkı tarafından öldürülen Tasos Isaac ile Tasos'un ölümünü protesto etmek için sınır kapısındaki Türk bayrağını indirmeye çalışırken vurulan Solomos Solomu'yu andı.
Hatırladınız mı bilemem, Türk bayrağına el uzatan Solomos Solomu’yu indiren kahraman bir eli. Ama Yunan Solomos’u unutmamış! Dışişleri Bakanı Dendias, Solomos Solomu’yu anmış. Bizde hafıza çerçöple doldurulduğu için midir? Yoksa hafızamızda mı sorun var, birçok olayı unutup geçiyoruz. Hafıza milletler için önemlidir. Kahramanlar hatırlandıkça, minnetle anıldıkça var olacaklardır.
Elin Yunan’ı Türk bayrağına el uzattığı için güzel bir el tarafından indirilen vatandaşını unutmuyor, milletçe hatırlıyor, devletçe hatırlıyor.
İstanbul’un fethi Abdulhamit Han döneminde bir defa kutlanmış, sonra vaz geçilmiş. İttihat ve Teakki iktidarında İstanbul’un fethi resmi bayram olarak kabul edilmiştir. Cumhuriyet dönemi 1950’lere kadar 6 Ekim İstanbul’un işgalden kurtuluşu kutlanmış. 1950’den itibaren halk çeşitli kutlamalar yapmıştır. 1953 DP hükümeti kutlamalara katılmamış, 1960 darbe yönetimi kutlamalara izin vermemiştir.
Fetih kutlamaları için ilk sivil girişim Nihal Atsız ve arkadaşları tarafından 500. Yılda gerçekleştirilmiş. Atsız ve arkadaşları aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet Han’ın türbesinin onarımını yapmışlardır. Düzenli kutlamalar ise 1994 yılından sonra, yani Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde düzenli olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Birde Türk Ordusu’nun 29 Nisan 2016’da İngilizlerin tarihi hezimeti yaşadığı Kut’ul Amare zaferi vardır. Zaferin kahramanı Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa’dır. Mustafa Kemal Atatürk, bu zafere ithafen soyadı kanunu sonrası Halil Paşa’ya Kut soyadını bizzat vermiştir.
Kut zaferi, Devlet nezdinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bizzat desteklenen etkinliklerle yakın zamandır hatırladığımız kahramanlık mazimizdir.
Büyük acılarımız da vardır! Onları da ihmal eden bir toplumuz. Ermeni vahşetinin yaşanmadığı şehrimiz neredeyse yok gibidir. Küresel güçlerin sözde ‘soykırım’ yalanlarının etkisinden çekinildiği için midir? Türkiye ve Türk milleti büyük acılarını içselleştirememiş ve hafızasından adeta çıkarmıştır.
Oysa milletleri millet yapan unsurların başında tarihi büyük acılar ve kahramanlıklardır. Dede Korkut hikayeleri, büyük acıları ve de kahramanlıkları anlatır. Türk Milletinin var oluşunu, kültürünü, töresini ve millet olabilme dinamiklerini büyük acılar ve kahramanlıklar ile oluşturmuştur.
Bugün, yine gözümüzün önünde ama bakıp görmediğimiz büyük kahramanlık destanları yazılıyor.
Suriye ve Irak’ta Şanlı Türk Ordusu’nun, MİT’in ayrı ayrı veya orak operasyonlarıyla Ortadoğu’nun geleceğine çizilen karanlıklar yırtılıp atılıyor. Neredeyse her gün MİT’in PYD/YPG/PKK’nın büyük başlarının kellesi alınıyor!
Türk milleti elbette yiğitleriyle, kahramanlarıyla ve şehitleriyle gurur duyuyor. Elbette elleri semaya çevrelince yiğit evlatlarının ayağa taşa değmesin diye dua ediyor.
Kahramanlık destanı yazan şehitlerini vatan ve kendi kalbine gömüyor.
Hatırladınız mı bilemem, Türk bayrağına el uzatan Solomos Solomu’yu indiren kahraman bir eli. Ama Yunan Solomos’u unutmamış! Dışişleri Bakanı Dendias, Solomos Solomu’yu anmış. Bizde hafıza çerçöple doldurulduğu için midir? Yoksa hafızamızda mı sorun var, birçok olayı unutup geçiyoruz. Hafıza milletler için önemlidir. Kahramanlar hatırlandıkça, minnetle anıldıkça var olacaklardır.
Elin Yunan’ı Türk bayrağına el uzattığı için güzel bir el tarafından indirilen vatandaşını unutmuyor, milletçe hatırlıyor, devletçe hatırlıyor.
İstanbul’un fethi Abdulhamit Han döneminde bir defa kutlanmış, sonra vaz geçilmiş. İttihat ve Teakki iktidarında İstanbul’un fethi resmi bayram olarak kabul edilmiştir. Cumhuriyet dönemi 1950’lere kadar 6 Ekim İstanbul’un işgalden kurtuluşu kutlanmış. 1950’den itibaren halk çeşitli kutlamalar yapmıştır. 1953 DP hükümeti kutlamalara katılmamış, 1960 darbe yönetimi kutlamalara izin vermemiştir.
Fetih kutlamaları için ilk sivil girişim Nihal Atsız ve arkadaşları tarafından 500. Yılda gerçekleştirilmiş. Atsız ve arkadaşları aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet Han’ın türbesinin onarımını yapmışlardır. Düzenli kutlamalar ise 1994 yılından sonra, yani Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde düzenli olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Birde Türk Ordusu’nun 29 Nisan 2016’da İngilizlerin tarihi hezimeti yaşadığı Kut’ul Amare zaferi vardır. Zaferin kahramanı Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa’dır. Mustafa Kemal Atatürk, bu zafere ithafen soyadı kanunu sonrası Halil Paşa’ya Kut soyadını bizzat vermiştir.
Kut zaferi, Devlet nezdinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bizzat desteklenen etkinliklerle yakın zamandır hatırladığımız kahramanlık mazimizdir.
Büyük acılarımız da vardır! Onları da ihmal eden bir toplumuz. Ermeni vahşetinin yaşanmadığı şehrimiz neredeyse yok gibidir. Küresel güçlerin sözde ‘soykırım’ yalanlarının etkisinden çekinildiği için midir? Türkiye ve Türk milleti büyük acılarını içselleştirememiş ve hafızasından adeta çıkarmıştır.
Oysa milletleri millet yapan unsurların başında tarihi büyük acılar ve kahramanlıklardır. Dede Korkut hikayeleri, büyük acıları ve de kahramanlıkları anlatır. Türk Milletinin var oluşunu, kültürünü, töresini ve millet olabilme dinamiklerini büyük acılar ve kahramanlıklar ile oluşturmuştur.
Bugün, yine gözümüzün önünde ama bakıp görmediğimiz büyük kahramanlık destanları yazılıyor.
Suriye ve Irak’ta Şanlı Türk Ordusu’nun, MİT’in ayrı ayrı veya orak operasyonlarıyla Ortadoğu’nun geleceğine çizilen karanlıklar yırtılıp atılıyor. Neredeyse her gün MİT’in PYD/YPG/PKK’nın büyük başlarının kellesi alınıyor!
Türk milleti elbette yiğitleriyle, kahramanlarıyla ve şehitleriyle gurur duyuyor. Elbette elleri semaya çevrelince yiğit evlatlarının ayağa taşa değmesin diye dua ediyor.
Kahramanlık destanı yazan şehitlerini vatan ve kendi kalbine gömüyor.