
‘Sorunlar Matematiğin bir parçasıdır’ diyor genç ve başarılı Matematik öğretmeni Duygu Keleş.
Türk Eğitim Derneği’nden kurumdaşım Duygu öğretmenin Türk Zeka Vakfı resmi internet sitesinde yayınlanmış bir makalesinde bu sav geçiyor ve aynı sav, makale içeriğinde teorik ve pratik yaşamdan örneklemelerle destekleniyor.
Bu yazıyı okumadan evvel de yeryüzündeki hem en zor hem de en gerekli işlerden birinin Matematik öğrenimi ve/veya öğretimi olduğunu düşünürdüm.
Hâlâ öyle düşünüyorum; ama galiba şimdi bu konuda eskiye oranla biraz daha fazla bilgi sahibiyim:
Sevgili Duygu’nun demin andığım makalesinde geçen yaklaşımı, sözcüklerden çok sayılarla örülmüş dünyayı başkalarıyla paylaştığına inanan bir birey olarak ben de son derece önemsiyorum.
Duygu’ya göre ‘Matematik genel olarak pek sevilmeyen, ancak neredeyse herkesin bir dereceye kadar ihtiyaç duyduğu konulardan biri. Matematikle çalışmasanız bile, faturanın yüzde 15' inin nasıl hesaplanacağını bilmek, garsona bahşiş vermek ya da yurt dışındaki bir satın alımda KDV'nin nasıl tahmin edileceğini bilmek günlük yaşam için hayati birer beceridir.’
Bununla birlikte günlük yaşamda Matematik doğal olarak daha çok ‘kaygı’ bağlamında ele alınıyor:
Nasıl öğreneceğim?
Ya da…
Nasıl öğreteceğim?..
Tam da bu bağlamda Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Dr. Vesile Alkan’ın Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi’nin 28. sayısında (Temmuz-2010) yayımlanmış ‘Matematikten Nefret Ediyorum!’ başlıklı makalesinde geçen bir başka yaklaşımı anımsıyorum:
‘Alan yazın incelendiğinde (Dreger ve Aiken, 1957; Richardson ve Suinn, 1972; Izard, 1972; Fennema ve Sherman, 1976; Betz, 1978; Brush, 1979; Byrd, 1982; Sherard, 1981; Tobias, 1987; Wigfield ve Meece, 1988; Hembree, 1990; Zaslavsky, 1994), Matematik kaygısı ile ilgili bir çok tanımın yapıldığı görülmektedir. Örneğin Byrd (1982) matematik kaygısını, bireyin matematiksel işlemlerle karşı karşıya kaldığında yaşadığı bir durum, Smith (1997) ise
olarak tanımlamış.
Bu tanımlara göre, Matematik kaygılı birinin matematiğe karşı duygusal, fiziksel ve zihinsel tepkilerinin olabileceği anlaşılmaktadır. Araştırmalar incelendiğinde; Matematik kaygısı, sadece okuldaki matematik dersiyle sorun yaşanılmasına neden olmamakta aynı zamanda teknolojiye dayalı bir toplumda başarı için gerekli olan birçok becerinin kazanılmasını da engellemekte ya da zorlaştırmaktadır (Tobias, 1987; Zaslavsky, 1994).’
Ve şimdi tekrar sevgili Duygu’nun makalesine dönüyorum:
‘Daha karmaşık matematik konuları daha basit olanları temel alır. Bu yüzden karmaşık bir şeyle devam edebilmeniz için önce iyi bir şekilde kavradığınızı hissettiğiniz temel bilgilerden başlamanız gerekir. Örneğin, hesabı öğrenmeyi umuyorsanız, temel cebiri ve basit trigonometriyi iyi bir şekilde kavramadıkça, hızlıca bir yere gidemezsiniz. Koşmadan önce yürümeniz gerekir ve aynı temel ipucu matematik öğrenmek için de geçerlidir…’
O halde; ‘sadece sorunlar ve çözümler matematiğin parçası değil, matematik de sorunların ve çözümlerin bir parçasıdır’ dersek herhalde yanılmış olmayız.
***
Yazının buraya kadarki kısmına nokta koyduktan sonra şunu düşündüm:
Çok şanslıymışım ben, birbirinden değerli Matematikçiler girmiş hayatıma…
Işıl Ece Biçer, Orhan Akkargan, Hasan Tuncer, Hamit Aygün, Burcu Karahasan, Musa Yılmazkaya, Kadir İlhan, Özge Kabakçı (Keskin), Melike Tok…
Onlar, soruları ve sorunları çok iyi analiz edebildikleri için çok değerli birer bilim insanı ve bildiklerini çok iyi aktarabildikleri için de muhteşem birer Matematik öğretmeni idiler. Yollarımız ayrılmış olsa da onların bugün yine aynı çizgide yürüdüklerinden eminim.
Ve şimdiki yaşamımda öğrencileriyle birlikte beni de sayıların ve yaşamın değeri üzerine düşündüren yine birbirinden değerli, yine çok güçlü ve karakter sahibi Matematikçiler var…
Bir gün bir başka yazımda onlardan da söz edeceğim mutlaka…
Ve bütün bu isimleri aklıma getirdiğim her an Hypatia’yı, Thales’i, Descartes’ı, Newton’ı, Gauss’u, Turing’i de anımsadığımı söylemeliyim.
Öyle derindir etkileri bende, öyle silinmezdir izleri…
İyi ki o öğretmenleri tanıdım.
İyi ki onlar, Matematik biliminin ve karizmatik bir Matematik öğretmeninin insan yaşamındaki önemini öğrencileri kadar bana da kavrattılar ve ‘sayılar arasındaki karmaşık ilişkileri iyi yönetmenin insan yaşamını düzene soktuğuna; koşmadan önce yürümenin gerekli olduğuna’ beni bir kez daha inandırdılar.
Sizin hayatınızda durum farklı mı, bilmiyorum.
Ama bu duygunun ya da izlenimin ülkemizde çok yüksek ihtimalle çoğunluğu ilgilendirdiğini düşünüyorum.
Türk Eğitim Derneği’nden kurumdaşım Duygu öğretmenin Türk Zeka Vakfı resmi internet sitesinde yayınlanmış bir makalesinde bu sav geçiyor ve aynı sav, makale içeriğinde teorik ve pratik yaşamdan örneklemelerle destekleniyor.
Bu yazıyı okumadan evvel de yeryüzündeki hem en zor hem de en gerekli işlerden birinin Matematik öğrenimi ve/veya öğretimi olduğunu düşünürdüm.
Hâlâ öyle düşünüyorum; ama galiba şimdi bu konuda eskiye oranla biraz daha fazla bilgi sahibiyim:
Sevgili Duygu’nun demin andığım makalesinde geçen yaklaşımı, sözcüklerden çok sayılarla örülmüş dünyayı başkalarıyla paylaştığına inanan bir birey olarak ben de son derece önemsiyorum.
Duygu’ya göre ‘Matematik genel olarak pek sevilmeyen, ancak neredeyse herkesin bir dereceye kadar ihtiyaç duyduğu konulardan biri. Matematikle çalışmasanız bile, faturanın yüzde 15' inin nasıl hesaplanacağını bilmek, garsona bahşiş vermek ya da yurt dışındaki bir satın alımda KDV'nin nasıl tahmin edileceğini bilmek günlük yaşam için hayati birer beceridir.’
Bununla birlikte günlük yaşamda Matematik doğal olarak daha çok ‘kaygı’ bağlamında ele alınıyor:
Nasıl öğreneceğim?
Ya da…
Nasıl öğreteceğim?..
Tam da bu bağlamda Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Dr. Vesile Alkan’ın Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi’nin 28. sayısında (Temmuz-2010) yayımlanmış ‘Matematikten Nefret Ediyorum!’ başlıklı makalesinde geçen bir başka yaklaşımı anımsıyorum:
‘Alan yazın incelendiğinde (Dreger ve Aiken, 1957; Richardson ve Suinn, 1972; Izard, 1972; Fennema ve Sherman, 1976; Betz, 1978; Brush, 1979; Byrd, 1982; Sherard, 1981; Tobias, 1987; Wigfield ve Meece, 1988; Hembree, 1990; Zaslavsky, 1994), Matematik kaygısı ile ilgili bir çok tanımın yapıldığı görülmektedir. Örneğin Byrd (1982) matematik kaygısını, bireyin matematiksel işlemlerle karşı karşıya kaldığında yaşadığı bir durum, Smith (1997) ise
- a) Matematik dersinde işlem yaparken tedirginlik,
- b) Matematik dersinden ve Matematiksel işlemlerden kaçış,
- c) Fiziksel rahatsızlık, korku veya panik hissi,
- d) Sınavda başarısızlık
olarak tanımlamış.
Bu tanımlara göre, Matematik kaygılı birinin matematiğe karşı duygusal, fiziksel ve zihinsel tepkilerinin olabileceği anlaşılmaktadır. Araştırmalar incelendiğinde; Matematik kaygısı, sadece okuldaki matematik dersiyle sorun yaşanılmasına neden olmamakta aynı zamanda teknolojiye dayalı bir toplumda başarı için gerekli olan birçok becerinin kazanılmasını da engellemekte ya da zorlaştırmaktadır (Tobias, 1987; Zaslavsky, 1994).’
Ve şimdi tekrar sevgili Duygu’nun makalesine dönüyorum:
‘Daha karmaşık matematik konuları daha basit olanları temel alır. Bu yüzden karmaşık bir şeyle devam edebilmeniz için önce iyi bir şekilde kavradığınızı hissettiğiniz temel bilgilerden başlamanız gerekir. Örneğin, hesabı öğrenmeyi umuyorsanız, temel cebiri ve basit trigonometriyi iyi bir şekilde kavramadıkça, hızlıca bir yere gidemezsiniz. Koşmadan önce yürümeniz gerekir ve aynı temel ipucu matematik öğrenmek için de geçerlidir…’
O halde; ‘sadece sorunlar ve çözümler matematiğin parçası değil, matematik de sorunların ve çözümlerin bir parçasıdır’ dersek herhalde yanılmış olmayız.
***
Yazının buraya kadarki kısmına nokta koyduktan sonra şunu düşündüm:
Çok şanslıymışım ben, birbirinden değerli Matematikçiler girmiş hayatıma…
Işıl Ece Biçer, Orhan Akkargan, Hasan Tuncer, Hamit Aygün, Burcu Karahasan, Musa Yılmazkaya, Kadir İlhan, Özge Kabakçı (Keskin), Melike Tok…
Onlar, soruları ve sorunları çok iyi analiz edebildikleri için çok değerli birer bilim insanı ve bildiklerini çok iyi aktarabildikleri için de muhteşem birer Matematik öğretmeni idiler. Yollarımız ayrılmış olsa da onların bugün yine aynı çizgide yürüdüklerinden eminim.
Ve şimdiki yaşamımda öğrencileriyle birlikte beni de sayıların ve yaşamın değeri üzerine düşündüren yine birbirinden değerli, yine çok güçlü ve karakter sahibi Matematikçiler var…
Bir gün bir başka yazımda onlardan da söz edeceğim mutlaka…
Ve bütün bu isimleri aklıma getirdiğim her an Hypatia’yı, Thales’i, Descartes’ı, Newton’ı, Gauss’u, Turing’i de anımsadığımı söylemeliyim.
Öyle derindir etkileri bende, öyle silinmezdir izleri…
İyi ki o öğretmenleri tanıdım.
İyi ki onlar, Matematik biliminin ve karizmatik bir Matematik öğretmeninin insan yaşamındaki önemini öğrencileri kadar bana da kavrattılar ve ‘sayılar arasındaki karmaşık ilişkileri iyi yönetmenin insan yaşamını düzene soktuğuna; koşmadan önce yürümenin gerekli olduğuna’ beni bir kez daha inandırdılar.
Sizin hayatınızda durum farklı mı, bilmiyorum.
Ama bu duygunun ya da izlenimin ülkemizde çok yüksek ihtimalle çoğunluğu ilgilendirdiğini düşünüyorum.