
Kudüs’ün Müslümanlar için önemi malum: Kudüs, Mekke ve Medine’den sonra en önemli üçüncü İslam şehridir. Miraç hadisesinin gerçekleştiği Mescid-i Aksâ’nın İslam dinindeki yerini İsra suresinin ilk ayeti şu şekilde açıklar: “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.”
Hadislerde bildirildiği üzere Cebrail (as), Resulullah’ı (sav), Burak denilen vasıtayla, Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya götürdü. Efendimiz burada hazır bekleyen diğer peygamberlerle birlikte namaz kıldı. Daha sonra göğün çeşitli tabakalarına yükseltildi ve Miraç hadisesi gerçekleşti. Efendimiz, bu muhteşem seyahati sırasında, yaratılmış hiçbir beşere nasip olmayan bir iltifata da nail oldu: Allahü Teâlâ’nın huzuruna kabul edildi. Diğer bazı emirlerle birlikte ‘müminlerin miracı olan’ beş vakit namaz, Miraç’ta Müslümanlara farz kılındı.
Hicret’ten önce Efendimiz, ilgili ayet gelinceye kadar, Kudüs'e yönelerek namaz kıldırdı. Bunun dışında Kudüs’te, Hz. İbrahim'den itibaren pek çok peygamber yaşadı. Hz. Süleyman'ın inşa ettiği Beytülmakdis de buradadır. İsa (as)’ın da Kudüs civarında hayatını tamamladığı kabul edilmektedir. Kudüs, İsrailoğulları'nın ve onlara gönderilen peygamberlerin mücadelelerine mekân olması açısından da semavi dinler geleneğinde önemli bir yere sahiptir.
Kudüs bugün Müslümanlarca olduğu gibi, Yahudiler ve Hıristiyanlarca da kutsal şehir olarak kabul edilmektedir. Müslümanlar için Mekke ne ise, Yahudiler için de Kudüs aynı değerdedir. Filistin’den çıkarılıp çeşitli yerlere sürüldükten sonra Yahudiler, ibadetlerini Kudüs'e dönerek yaptılar. Yemek dualarında bile Kudüs'ün yeniden inşasını dilediler. Günde üç defa tekrarladıkları Amidah adlı duayı Kudüs'e dönülerek yaptılar. Kudüs’te Süleyman Tapınağı’nı inşa etmek ve Davud’un saltanatını yeniden kurmak inanışını daima koruyan Yahudiler, sonunda Filistin topraklarını ele geçirip amaçlarına ulaştılar.
Yahudiler, artık son adımları atmak, Tel Aviv’i Kudüs’e taşımak ve Kudüs’ü İsrail’in başkent yapmak istiyor. Bu konuda, bilindiği üzere, Başkan Trump’un, Amerikan Büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyarak öncülük etme sözü vardı. Ancak Ortadoğu turunu tamamladıktan ve Arap ülkelerini ‘haraca’ bağladıktan sonra, Trump bu adımın şimdilik atılmayacağını ifade etti.
Mescid-i Aksa hatibi Şeyh İkrime Sabri'nin yaralanması, Kudüs Müftüsü Muhammed Hüseyin'in gözaltına alınması, üç Filistinli gencin vurularak öldürülmesi ve caminin kapatılması gibi gelişmelerle, İsrail ve hamisi Batı ülkeleri, Filistin’de hatta dünyada, Müslümanların öfkelenmesini ve radikalleşmesini umuyorlar! Böylece ‘Müslümanlar teröristtir!’ tezine yeni bir kanıt daha ilave edebileceklerdir!
Bu olaylar onlarca yıldır sürüp gitmektedir. Ne İsrail ne Amerika ne de AB ülkeleri, Filistin'de barış ve Filistin meselesinin adil bir şekilde çözümünü istemiyorlar. Batı’nın sömürgesi durumundaki İslam dünyası ise bu duruma sesini bile yükseltemiyor. Müslümanlar olarak şunu kesin olarak bilmeliyiz: İsrail, Kudüs’ü başkent yapma fikrinden asla dönecek değildir. Çünkü Yahudi amentüsü bunu ona emrediyor! Hıristiyan imanı da buna karşı çıkmak için bir neden görmüyor! Ancak bu yanlıştır; Hıristiyanlar, İsrail’i yüreklendirmekten vaz geçmelidir. Üç kitabi dinin hatıralarını taşıdığından, Filistin toprağı olan Kudüs’ün, asırlardan beri olduğu gibi, yine bir barış şehri olarak kalması gerekir. Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler, kutsallık atfettikleri mekânlarda ibadetlerini rahat bir şekilde yapabilmeli ve huzur içinde yaşayabilmelidir; fakat heyhat!..
Hadislerde bildirildiği üzere Cebrail (as), Resulullah’ı (sav), Burak denilen vasıtayla, Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya götürdü. Efendimiz burada hazır bekleyen diğer peygamberlerle birlikte namaz kıldı. Daha sonra göğün çeşitli tabakalarına yükseltildi ve Miraç hadisesi gerçekleşti. Efendimiz, bu muhteşem seyahati sırasında, yaratılmış hiçbir beşere nasip olmayan bir iltifata da nail oldu: Allahü Teâlâ’nın huzuruna kabul edildi. Diğer bazı emirlerle birlikte ‘müminlerin miracı olan’ beş vakit namaz, Miraç’ta Müslümanlara farz kılındı.
Hicret’ten önce Efendimiz, ilgili ayet gelinceye kadar, Kudüs'e yönelerek namaz kıldırdı. Bunun dışında Kudüs’te, Hz. İbrahim'den itibaren pek çok peygamber yaşadı. Hz. Süleyman'ın inşa ettiği Beytülmakdis de buradadır. İsa (as)’ın da Kudüs civarında hayatını tamamladığı kabul edilmektedir. Kudüs, İsrailoğulları'nın ve onlara gönderilen peygamberlerin mücadelelerine mekân olması açısından da semavi dinler geleneğinde önemli bir yere sahiptir.
Kudüs bugün Müslümanlarca olduğu gibi, Yahudiler ve Hıristiyanlarca da kutsal şehir olarak kabul edilmektedir. Müslümanlar için Mekke ne ise, Yahudiler için de Kudüs aynı değerdedir. Filistin’den çıkarılıp çeşitli yerlere sürüldükten sonra Yahudiler, ibadetlerini Kudüs'e dönerek yaptılar. Yemek dualarında bile Kudüs'ün yeniden inşasını dilediler. Günde üç defa tekrarladıkları Amidah adlı duayı Kudüs'e dönülerek yaptılar. Kudüs’te Süleyman Tapınağı’nı inşa etmek ve Davud’un saltanatını yeniden kurmak inanışını daima koruyan Yahudiler, sonunda Filistin topraklarını ele geçirip amaçlarına ulaştılar.
Yahudiler, artık son adımları atmak, Tel Aviv’i Kudüs’e taşımak ve Kudüs’ü İsrail’in başkent yapmak istiyor. Bu konuda, bilindiği üzere, Başkan Trump’un, Amerikan Büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyarak öncülük etme sözü vardı. Ancak Ortadoğu turunu tamamladıktan ve Arap ülkelerini ‘haraca’ bağladıktan sonra, Trump bu adımın şimdilik atılmayacağını ifade etti.
Mescid-i Aksa hatibi Şeyh İkrime Sabri'nin yaralanması, Kudüs Müftüsü Muhammed Hüseyin'in gözaltına alınması, üç Filistinli gencin vurularak öldürülmesi ve caminin kapatılması gibi gelişmelerle, İsrail ve hamisi Batı ülkeleri, Filistin’de hatta dünyada, Müslümanların öfkelenmesini ve radikalleşmesini umuyorlar! Böylece ‘Müslümanlar teröristtir!’ tezine yeni bir kanıt daha ilave edebileceklerdir!
Bu olaylar onlarca yıldır sürüp gitmektedir. Ne İsrail ne Amerika ne de AB ülkeleri, Filistin'de barış ve Filistin meselesinin adil bir şekilde çözümünü istemiyorlar. Batı’nın sömürgesi durumundaki İslam dünyası ise bu duruma sesini bile yükseltemiyor. Müslümanlar olarak şunu kesin olarak bilmeliyiz: İsrail, Kudüs’ü başkent yapma fikrinden asla dönecek değildir. Çünkü Yahudi amentüsü bunu ona emrediyor! Hıristiyan imanı da buna karşı çıkmak için bir neden görmüyor! Ancak bu yanlıştır; Hıristiyanlar, İsrail’i yüreklendirmekten vaz geçmelidir. Üç kitabi dinin hatıralarını taşıdığından, Filistin toprağı olan Kudüs’ün, asırlardan beri olduğu gibi, yine bir barış şehri olarak kalması gerekir. Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler, kutsallık atfettikleri mekânlarda ibadetlerini rahat bir şekilde yapabilmeli ve huzur içinde yaşayabilmelidir; fakat heyhat!..