Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi rahmetli Cemil Kutlu hocam, Rusya’daki Türk esirlerinin tutulduğu kamplarıyla ilgili doktora çalışmasını yaparken rastlamış belgeye. Kişi Yusufeli Kaymakamı Mülâzım-ı evvel yani teğmen rütbesinde, isim X olarak verilmiş. O kaymakam, Rusya içlerinden Sibirya’daki kamplara gönderilen Türk esirlerin bulunduğu trenin Gence/Azerbaycan şehrinde yaşadığı duyguları aktarıyor.
“Yoksul bir köylü, üstü başı yani kıyafetleri yoksulluğunu anlatıyor. Tren garına gelmiş, Rus üniformalı Ermeni askerler, Azerbaycan Türklerinin Türk esirler ile ilişki kurmasını engelliyor. Vagona yaklaştı, yüzüme baktı ve elindeki tütün (torba içinde) bana uzattı. Bakıştık ve ikimizin de yanaklarından yaş akıyordu. O an anladım ki, insanlığın bu en eski duygusu hiç kaybolmayacaktır”
Yaklaşık olarak, yani hatırımda kaldığı kadarıyla belge içeriğini aktardım. O hiç kaybolmayacak duygunun “Milliyetçilik” olduğunu fark etmişsinizdir.
Ne acıdır ki, milliyetçiliğin yalnızca önüne Türk ifadesi ekleneni yıllarca Türkiye’de yasak ve suçtu. Günümüz gençliği pek bilmez ama ne yazık ki bu böyleydi. Hatta “Kırmızı Kitap”ta milliyetçilik tehlikeli cereyan olarak yer almıştır. 1944’ten itibaren, Atsız ve arkadaşlarına açılan meşhur Türkçülük – Turancılık davasıyla birlikte ve İsmet Paşa’nın meşhur 19 Mayıs’ta irat ettiği nutkundan beri bu böyledir.
Türkiye’de milli devrim yaşanıyor!
Ak Parti iktidarının 3. Dönemi itibariyle adeta Türkiye’de milli bir devrim yaşanıyor. Biliyorum çok kızan olacak ama gerçek bu. Son YKS’de düzenlenen sınavdaki bir soru adeta iddiamın mührü niteliğinde olmuştur. O soruyu bildiniz, Türklerin Kızılelma ideali, soru olarak çocuklarımızın karşısına çıktı.
Elbette Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, milli devrimi “Yeni Müfredat” çalışmasıyla başlattığını belirtip hakkını teslim edelim.
Birçoğunuzun, ‘yapma be kardeş, Türkiye’de milliyetçilik neden yasak olsun’ diye sorduğunu düşünüyorum. Anlatayım, unutmuş olabilirsiniz; (Türkiye’deki eğitimin ürünü olsa gerek), Türk ordusuna iftira atan ve Türk Tabipler Birliğini işgal etmiş tipler, birçok BARO’nun gündeme geldiği haberler, her fırsatta “Biz Ermeniyiz”, “biz bilmem neyizci” gruplar.
Fazla uzatmayayım.
90’lı yıllardı, gazetecilikte çırak dönemim. Namık Kemal Zeybek Kültür Bakanı ve bakanlığın bastığı bir dergi veya el kitabıydı, Göktürk’lerden bahsediyordu. Türk basını(!)nda kıyamet koptu. Örnek çok.
Aldığımız eğitimin ürünü olsa gerek, bu toplumu “Türk” hariç her tarafa sürdüler. Türk’üm deme de ne dersen de dönemi.
Buna rağmen Milliyetçilik neden hala güçlü. İşte Yusufeli Kaymakamının aktardığı “O eski duygu hiç ölmeyecek” küçücük bir eğitim katkısıyla her daim parlayacaktır.
Geçenlerde Pusula Gazetesi sayfalarına yansımıştı. Çok beğendim. “Erzurumlu Şebnem Çelebi, başladığı Korkut Ata Atlı Spor Kulübü’nde kısa sürede hızla yol kat ederek müsabakalara katıldı. Müsabakalarda giydiği kıyafetleri de kendi tasarlayan Çelebi, kaftanının Osmanlının ilk dönemi olan 13’üncü yüzyıla ait izler taşıdığı ifade etti. Kostümlerinde kullandığı kırmızı rengin Türklerde kızıl-al olarak adlandırılan cesareti, liderliği, harekete geçmeyi temsil ettiğini söyledi. Kaftanın altın detaylarının ise ihtişamın izlerini yansıttığını vurguladı.”
Biliyorum Pusula Gazetesi, toplumun her kesimine müthiş dokunuşlar yapıyor. Erzurum ve bölgesel haberleri gerçekten kıymetli. Bunun için gazete çalışanlarını, yönetimi kutluyorum. Şebnem kardeşimiz, “Tarih Bölümü” mezunu, yani Türk kültürü ve tarihi üzerine eğitim almış. Ve o duygu doğal olarak tezahür etmiş.
İşte bu yüzden Ana Okulu itibariyle milli bilinç çok kıymetli.
Milletin, o cevherini açığa çıkarttıkça daha büyük işler yapacağımıza inancım tamdır.