Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların gerisinde olup sizin bilmediğiniz, ama Allah’ın bildiklerini korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir. (Enfâl, 8/60)
Şair ve hekim Abdülhak Molla'nın bundan 150 yıl öncesinden adeta bugüne seslenen beytine kulak verelim:
"Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh; Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh."
Türk Devleti ve milletinin cevaplaması gereken soru şu; (yakın coğrafyamız ateş çemberi, bazı komşularımız ise güç yetirseler bir kaşık suda boğacaklar. Geçmişte çok yaptılar.) barışı istiyorsak, ne kadar savaşa hazır olmalıyız.
Bu sorunun Devlet katında cevabı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Erdoğan: "Çok uzun olmayan bir süreçte, hiç ama hiç kimsenin, bize efelenmeyi dahi göze alamayacağı bir savunma kapasitesine erişmiş olacağız"
Hatırlatmak gerekiyor, savaşa hazır olmak ciddi anlamda kamu kaynaklarının bu alana harcanmasını gerektiriyor. Milletin vermesi gereken cevap bu maliyeti de içermelidir.
Şeytanın yoldaşları, kanla besleniyor!
MHP Lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uzun süredir Türkiye’nin hedefte olduğunu belirten beyanlarda bulundular. Siyasetin klişesi oldu, “PYD mi bize saldıracak?” basiretsizliğinin benzerini İsrail mi saldıracak şeklinde yenileyenler oldu.
İsrail, 6 gündür saldırıyor. İran’ın içeriden, havadan delik deşik olduğu bu saldırılara karşı koyamamasından zaten görülüyor. Bazı uzmanların iddiasına göre İran için biçilen Kürt, Türk, Beluç ve Farslardan oluşan 4 parçalı yamalı bohça.
Cevap bekleyen başka bir soru ise kanla beslenen Şeytanın yoldaşı İsrail’in Türkiye’ye saldırmaya cesaret edip edemeyeceğidir. Yakın zamandaki birçok yazımda altını çizmiştim, doğrudan böyle bir saldırıyı göze alması imkansız olan İsrail’in çevre unsurları üzerimize sürme planıdır. PKK/YPG, PJAK, Ermenistan, Yunanistan, Kıbrıs Rumları vs.
Devlet Bahçeli’nin Ekim 2024’te başlattığı “Terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge Süreci”ni bugünlerde ve bu bağlamda değerlendirdiğinizde mesele anlaşılmış olacaktır. Sapkın inanışlarını din gibi sunan İsrail’in Siyonist aklı için Fırat’tan Nil’e uzanan vadedilmiş toprak rüyası, Türkistan’a doğru uzanan Davut Koridoru, mevcut yönetimin de cari hedefleri arasında. Arkasında ABD olan bir İsrail’in nelere cesaret ettiğini bugüne kadar anlamış olmalıyız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan tarihi sözler:
“Şayet siyasi, sosyal, ekonomik, askerî olarak güçlü değilseniz, kendinize yeterli değilseniz caydırıcılık seviyesine ulaşamamışsanız işiniz çok zor.
Her an kendini sizden daha güçlü gören birisi tepenize yumruğu indirebilir, sizi boyunduruğu altına alabilir, haraca bağlayabilir, zelil bir duruma düşürebilir. Millet olarak biz böyle bir utançla yaşamaktansa, ölmeyi tercih edecek karaktere sahibiz.
Daha önce de söyledim, toprağın üstünde onursuzca yaşamaktansa, toprağın altında şereflice yatmayı yeğleriz. Bu irademizi mücadelelerle dolu tarihimizde defalarca ortaya koyduk. Elbette bu duruma düşmemek, kimilerinin yaptığı gibi öyle lafla, edebiyatla, mangalda kül bırakmayan afaki söylemlerle olmuyor. Bunun için çalışacaksınız, geliştireceksiniz, üreteceksiniz, ter dökeceksiniz, rüştünüzü tüm dünyaya ispat edeceksiniz.”