İster isen mülk-i hüsn âbâd ola dâd eyle kim
Pâdişahlar dâd ile mülkünü âbâd eyledi.
Dehhânî
(Güzellik ülkenin abad olmasını istersen, adaletli ol, zira padişahlar ülkelerini adalet sayesinde abad etmişlerdir)
İnsanlar sevinçli, heyecanlı, sinirli hâllerinde mantıklı düşünemez, eleştirel bakış açısı ile olayları değerlendiremezler. Doğru karar vermek için bireylerin uzun soluklu düşünmeye, mantıklı şekilde hareket etmeye ihtiyaçları vardır. Söz konusu devlet yönetimi ise bu işte görevli olanların çok daha ciddi şekilde düşünme, kararlarına duygularını karıştırmama mecburiyetleri vardır.
Ülkemizin FETÖ belasından en az hasarla çıkması için çok ince düşünceye, akıl sürecini çok iyi yönetmeye ihtiyacı vardır. Çünkü karşısında sadece çok zeki kişilerden oluşmuş hain bir örgüt değil, Amerika başta olmak üzere tüm Yahudi lobileri, Avrupa devletleri ve gizli örgütlerin yönlendirmesi ile hareket eden organize bir şebeke bulunmaktadır.
Ülkemiz bu mücadelede gücünü hiddete değil, adalete dayandırmak zorundadır. Adalet çizgisinin haricinde verilecek her karar karşı tarafın hanesine artı olarak yazılacaktır.
Daha önceki yazılarımızda FETÖ mensuplarını kurular, yaşlar ve nemliler başlığı altında üç sınıfa ayırmıştık. Bu süreçte kurular grubunu cemaate göbekten bağlı olan ve onun tetikçiliğini yapan bireyler oluşturmaktadır. Devletin hızlı şekilde bu kişilerden kurtulması için bunların yakılması gerekmektedir. Yaşlar kısmını ise şu veya bu şekilde yanlışlıkla adı FETÖ hanesine yazılmış ve kendisini temizlemeye uğraşan gruplar oluşturmaktadır. FETÖ tarafından geliştirilen “Mor Beyin” yazılımıyla, aralarında namaz vakti, müzik ve oyun sitelerinin de olduğu sekiz uygulamaya gizli bylock bağlantısı yerleştirilmiş on bir bin kişinin bu durumdan mağdur edildiğini varsayarsak durumun ciddiyetini daha da bir kavramış oluruz. Devletin bu konuda çok adil davranması ve at izini it izinden ayırt etmesi gerekmektedir.
Devletin başını en çok ağartacak kısmını nemliler grubu oluşturmaktadır. Bu kişilerin bu gruba aşırı bir muhabbeti olmamasına rağmen, ülkedeki bazı şartlar onları bu atmosfere itmiştir. Bunların birçoğu FETÖ’nün gerçek yüzünü gören, bir an önce bu beladan hem kendilerinin hem de ülkenin kurtulması gerektiğine inanan kişilerdir. Bu yapının ne olduğunu çözmeye çalışan kişiler bu grupta bulunmaktadır. Devletin bunları kurular ya da yaşlar kısmına atarken ince eleyip sık dokuması gerekmektedir. Bunlar hakkında verilecek her karar adaletin mihengini oluşturmalıdır.
Son KHK ile FETÖ suçlularına tek tip elbise giydirme kararını çok iyi gözden geçirmemiz, FETÖ’den yargılanan herkese bu elbiseyi giydirmenin çok büyük düşmanlıklar ve haksızlıklar doğuracağını hesap etmemiz gerekmektedir. Bu örgütü tamamen eritmenin yolu, bunlarla bağı olan kişilere örgütün gerçek yüzünü görecek imkânın verilmesi ile mümkün olacaktır. Suçu daha ispatlanmamış, ne ile hangi delil ile tam olarak suçlandığını bilmeyen kişilere tek tip elbise giydirilmesi sadece o kişileri değil, o kişilerin ailelerini de rencide edecektir. Darbeye fiili olarak katılmış kişilerin haricindekilere tek tip elbise giydirilmesinin ülkeye ne gibi faydalar getireceğinin de hesabının iyi yapılması gerekmektedir.
Aynı şekilde en küçük detayı ülkemizin aleyhine abartarak kullanmayı kollayan Avrupa’ya gereksiz propaganda malzemesi vermemeliyiz.
Devlet birilerini yargılarken onların çocuklarını da düşünmeli ve ileride onların çocuklarını batının maşası olmaktan kurtarmak için daha duyarlı davranma gereğini hissetmelidir.
Başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri içlerindeki yeşiller grubuna yetki vererek bu aykırı çocukları sistem içinde nasıl erittiğini de hesaba katmamız gerekir.
Adaletin kılıcının bir tarafı ne kadar keskin ise diğer tarafının da adil olması gerekir. FETÖ ile mücadele PKK ile mücadeleden daha zor gibi gözükse bile uzun vadede çok büyük sorun yaşayacağımız görülmemektedir. Çünkü bu hareketin bundan sonra tabanda karşılık bulması imkânsızdır.