Artık biliyorum, acılar nasırlaştırıyor yürekleri.
Öyle olmasa, olmayışın nasıl yaşatır ki beni?
Gözlerim hâlâ dalıyor, içim boşluktan düşercesine bulanıyor, acın içimi hâlâ kavuruyor.
Her geçen dün, biraz daha azaltıyor bütün bunları.
Gidişine yazgı diyor, tevekkül ediyorum, isyana yorgun bedenim ses etmiyor.
Bir mahpus gibi çentik atarak hayata, sabrediyorum sen olmadan yaşamaya.
Eski delişmen hâllerim sensizliğin durgunluğunda boğuldu.
Koca bir çınar gibi kimsesizliğe yürüyorum.
Sesimi derelerin çağıltısı bastırıyor.
Yaşama hevesim yokluğunun peşinde nice zamandır.
Acılar nasır tutmuş yüreğime ulaşmadan tükeniyor.
Gözlerim pas tuttu acısızlıktan.
Sen olmayınca, yaşamak telaşlı bir heyula oluyor.
Kalabalıkları sevmezdin, biliyorum.
Ancak karanlıklar da ürkütürdü seni, nerdesin?
Işıkta olsan gölgen vurur yüreğime, yüreğim kamaşır.
Ayrılık elbette bir vedadan ibaret değildir.
Eni sonu bir veda değildir ayrılık.
Biliyorum!
Bekleyen olmaktan vazgeçmeye karar verdim.
Sana geleceğim günü beklemek zor geliyor.
Belki benim de gölgem olmaz yakın zamanda.
Nasır tutmuş yüreğim, sessiz bekleyişini bitirir belki.
Bir düğün gecesi gibi olur sana gelişim.
Yokluk biter, kimsesizlik sona erer ve biz tevekkül etmek
zorunda kalmayız artık ayrılığa.