Erzurum, tarih boyunca kültür ve sanatın kalbinin attığı şehirlerden biri olmuştur. Bu değerleri yaşatmak, yeni nesillere aktarmak ise hepimizin ortak sorumluluğu. Büyükşehir Belediyesi’nin kültür hizmetlerine hız kesmeden devam etmesi, bu sorumluluğun en güzel göstergesi. Özellikle son günlerde dikkatimi çeken Erzurum Kalesi’nin hemen altında, üzerinde “Sahaf” yazan o eski bina oldu.
Sahaf, sadece kitapların satıldığı bir yer değil; geçmişle bugün arasında kurulan bir köprü, kültürün ve bilginin yaşadığı mekandır. Erzurum’da böylesine tarihi ve manevi değeri olan bir bina, elbette ki özel bir görevle buluşmalı. Peki, bu sahaf evi kime verildi? Belediye ne zaman açacak? Çalışma saatleri nasıl olacak? Tüm bu soruların içinde beni en çok heyecanlandıran soru, “Kime verilecek?” sorusu.
Bu soruya gönlümde tek bir isim var: Nizamettin Korucu. Kendisi, yıllardır Erzurum’da sahaflık mesleğini büyük bir aşkla, sevgiyle ve özveriyle sürdüren nadir insanlardan biri. İlkokul yıllarımdan beri onun kitaplarla dolu dünyasına adım atmış, her ziyarette yeni bir şeyler öğrenmiş biriyim. Nizamettin Bey için sahaflık sadece bir meslek değil, hayatının anlamı, bir tutku ve adeta yaşam biçimi olmuş.
O raflarında sadece kitaplar değil, geçmişin hikayeleri, unutulmuş kültürler, yaşanmış hayatlar saklıdır. Her kitap, Nizamettin Bey’in ellerinde yeni bir nefes alır, yeni bir ruh kazanır. Onun sıcak sohbetleri, kitaplar üzerine verdiği bilgiler ve bitmek bilmeyen heyecanı, onu Erzurum’un kültürüne adanmış bir emekçi haline getirmiştir. Kitapların arasında geçen yıllar, Nizamettin Bey için sadece zaman değil; sevgiyle dokunulan bir yaşam yolculuğudur.
Bu yüzden, sahaf evinin ona verilmesi yalnızca bir iş teslimi değil, bir gönül teslimidir. Bu mekan, sevgiyle, emekle, bilgiyle büyütülecek, Erzurum’un kalbinde bir kültür mabedi gibi parlayacaktır. İnşirah Sahafevi ile birlikte, gençlerin, araştırmacıların, kültür ve sanatla iç içe olan herkesin buluşma noktası olacaktır.
Kitaplar, hayatların aynasıdır. Her sayfasında bir anı, bir bilgi, bir hayal barındırır. Nizamettin Bey’in ellerinde bu aynalar daha da parlaklaşır, hikayeler daha da canlılaşır. O, sadece eski kitapları değil, aynı zamanda Erzurum’un kültürel hafızasını da yaşatıyor. Ve ben inanıyorum ki bu sorumluluk ona emanet edildiğinde, bu kültür yuvası Erzurum’un en değerli köşelerinden biri olacaktır.
Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’e de bu önemli kültür hamlesi için gönülden teşekkür etmek gerekir. Onun vizyonu, şehrimizin kültürel mirasına olan saygısını ve sevgiyle beslenen bir geleceğe olan inancını gösteriyor. Başkan Sekmen, Erzurum’un tarihini ve kültürünü koruma, yaşatma konusunda cesur ve kararlı bir duruş sergiliyor. Bu tür yatırımlar, sadece bugünü değil, gelecek nesilleri de düşünerek yapılan en anlamlı yatırımlardır.
Belediyemizin bu girişimi, Erzurum’un kültürüne ve insanına olan saygısının en somut göstergesidir. Sahaf evi açıldığında, orası sadece kitapların değil, aynı zamanda anıların, umutların ve hayallerin de yaşadığı bir yer olacaktır. Nizamettin Bey gibi bir dostumuzun bu görevi üstlenmesi, bizlere Erzurum’un kültürel geleceğinin güvende olduğunu hissettirecektir.
Kültür, geçmişin izlerini taşır ama aynı zamanda geleceği de aydınlatır. Sahaflar ise o ışığın taşıyıcılarıdır. Erzurum’un bu ışığı söndürmesine izin vermemeli, aksine onu daha parlak hale getirmeliyiz. Nizamettin Bey’in ellerinde bu görev, yalnızca bir iş değil; bir sevgi, bir miras ve bir umut olacaktır.
Belki de en önemlisi, böyle bir sahaf evinin varlığı, çocuklara ve gençlere kitap sevgisini aşılayacak, onların ufkunu genişletecek bir eğitim alanı yaratacaktır. Kitapların dünyasında büyüyen bir nesil, kültürüne daha sıkı sarılır, tarihini daha iyi anlar ve geleceğe daha umutla bakar.
Erzurum’un sahaf evi, sadece bir mekân değil; geçmişten geleceğe köprü olacak bir kültür mabedi. Ve bu mabedin bekçisi olarak Nizamettin Bey’den daha uygun kim olabilir? Yılların emeği, sevgi dolu yüreği ve engin bilgisiyle o, Erzurum’un kültürüne ışık tutmaya devam edecektir.