Bir bâd-ı saba eser ve getirir kokunu bana…
Üşütmez rûzigâr kokunla dolunca koynuma…
Âşıkların huyundandır burundan girmez rayiha…
Kibirdendir der, ruhunu açar rûzigâra.
İki yel eser devamlı başında, hayatın iki yüzü anlayacağın; bir ferahlatır bir
yakar seni.
Hep bahar olamazsın, güz de var!
Geceyi uzatıp gündüzü onun içine hapseden…
Gündüzü geceden çekip çıkartan bir Rahman var!
Sarhoşsan n’etsin sana soluğun soğuğu- serini…
Nevbahar da hoş sonbahar da hoş der geçersin.
Sahibi bir, sebebi hoş olduktan kelli!
Ancak ne olsan sınanırsın, kendi cevherini kendin de bilesin ona göre davranasın
diye, başında ha fırtına ha efil efil bahar esintisi.
Bakarsın bir müjdeciye çarpılmışsın… Ayakta kalırsan, başına geçen tacı ihsan
bilir, mevcuduna aldanmaz teşekküre dalarsan, estikçe kâm verir sana soluk.
Ve o, o Allah’tır ki rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci yollar…Araf/57
Gani olanın hazinesinden sana düşen ne ola ki?
Verdikçe vermek dilerse sen dahi engel olamazsın…
Estirdikçe estirir yaz yelini ve sen sevindikçe sevinmeye doymazsın.
Aynı çiçek gibi, tozlarını birbirine karıştırıp kâinatı gülzara çevirmeyi vazife
edinmiş rüzgârı sevdiğince seversin.
Aynı yelkenli gemi gibi, her hışırtıda sonsuz ummanların koynuna girip
çıkacağını bilir seversin.
Aynı çocuk gibi, estikçe saçlarını dağıtır ferahlığın tadına varırsın.
Seni senden çok sevene…
Sen daha seni sevmeden seni sevene…
Rüzgârın ne latif, hediyelerin ne sonsuz, bağışların ne emsalsiz dedikçe, güle
meftun bir bülbül gibi peşinden ayrılmaz rüzgâr.
Ancak o emsalsiz iyiliklerin Sahibi zaman gelir çetin bir fırtınanın koynuna da
bırakabilir seni…
Bağlılığın nevbaharın sarhoşluğundan mıdır yoksa sen hakiki aşk safisi misin
bilesin ister…
O (cc) bilir de sen bilesin ister!
O zaman sakın baharı unutup kışa buğzetme!
Akletmekten daha faydalısı gelmemiştir cihana çünkü.
Sabret ve her kasırga, cennet cennet biriksin mahşerde…
Bir de Âd de, ki üzerlerine o köklerini kesen rüzgarı salıvermiştik.
Zariyat/41
O kasırga Âd kavmiyle birlikte çekip gitti sanıyorsan vay sana!
Dur deyinceye kadar Sahibi, bazen müjdeli bazen sarsıcı çalıp duracak kapımızı,
aynı fuzuli tek bir kelamını işitmediğimiz Hazreti Fuzuli’nin haber verdiği
gibi…
“Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı.”