Nevruz, yeryüzünde yaşamını sürdüren Türk boyları için milli bir bayramdır. Balkanlar’dan Moğolistan bozkırlarına, Çin’e kadar bütün Türk boyları Nevruz’u büyük coşkuyla, bayram kıvancıyla kutlarlar. Osmanlı, Selçuklu ve diğer Türk Devletlerinde de kutlandığı bilinen Nevruz’un Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk tarafından kutlandığını biliyoruz. 1924 yılında yapılan kutlamalara Azerbaycan Devlet Başkanı Neriman Nerimanov, tebrik kartı göndererek Türk Cumhuriyetinin ‘Nevruz’unu kutlamıştır.
Türkiye Cumhuriyetinde Nevruz, kanlı terör örgütünün ayaklanma provalarına dönüşmesi sonrası milli bayram olarak kabul edilmiş. Görsel kutlamalar yapılmasına rağmen içselleştirilememiş Nevruz’un eğitim sisteminin içerisine girmesi, canlandırılması gerekiyor.
Nevruz veya Mart 9’u olarak kutlanan baharın gelişini, toprağın uyanışını simgeleyen bayram gibi 6 Mayıs’ta kutlanan Hızır – İlyas’ın yer yüzüne ve insanlara yardım ettiği günün de benzer bir bayram niteliği taşıdığını biliyoruz. Tuzlu kete (gugul) yeme geleneği, rüyada delikanlı veya genç kıza su verenin onun kaderi olduğu hoş bir inanış ve heyecanın yaşaması toplumsal dinamikler açısından da önemli.
Milli ve İslami kültür, yaşandıkça topluma katkı sağlar. Yaşadıkça emperyalizmin zararlı unsurlarına karşı koyabiliriz.
Milli Eğitim Bakanlığının bu bağlamda müfredatta yer açması milli bir zorunluluk ve beka meselesidir!
Dönelim tarihi kayıtlara; “Ergenekon destanı, çoğu kaynaklara göre Büyük Hun Devleti döneminde teşekkül etmiştir. Hatta, Çian Ken’in M.Ö. 119 yılında, Çin imparatoruna sunduğu bir raporda, bu destandan söz ettiği bilinmektedir.
Selçuklularda Nevruz bayramının eğlencelerle kutlandığı, şenlikler yapıldığı, özel yemekler pişirildiği, özel hediyeler alınıp verildiği bilinmektedir. Selçuklularda yılbaşı, güneşin Koç burcuna girdiği gün olan Nevruz günü olarak kabul edilmiştir.
Osmanlı devrinde de Nevruz, çok canlı biçimde kutlanılmıştır. Çeşitli kaynaklarda Osmanlı padişahlarının Nevruz tebriklerini kabul ettiklerini, halkın arasına katılarak Nevruz coşkusuna ortak olduklarını kaydetmekte ve padişahın katıldığı bu törenlere Nevruz-ı Sultânî isminin verildiği belirtilmektedir. (Nevruz ile ilgili kaynak: Doç. Dr. Abdullah Şengül)
Yani günümüz yozlaşmasına karşı koyabilmek için milletin güçlü olması, kültü emperyalizmine karşı koymak için en güçlü silahların aslında binlerce yıldır devam eden kültür unsurlarımız olduğunu unutmayalım.
Erzurum, Nevruz, Mart 9’u veya Hızır İlyas günü olan Mayıs ayının 6’sında bu heyecanı yaşamalı, yaşatmalıdır.
Yoksa ilk dansla başlayan yozlaşma, yaşama gücünü yitirmemize sebep olacaktır.