Günümüzde ortaya çıkan sıkıntılar, ekonomik dengesizlikler, gelir dağılımında arası gittikçe açılan alt kesim ve üst kesim gelir farkı varlık vergisi olmasa da farklı uygulamalar ile sağlanabileceğinin oldukça insani olduğunu göstermektedir.
Köroğlu veya Dadaloğlu modelinin güncel ve iyi anlatılmış, uygun ekonomi ve vergi enstrümanlarıyla faturanın önemli kısmının büyük şirket, holding ve yüksek karlı bankalarca karşılanmasının yolu mevcuttur. İyi bir vergi denetimi, kurumlar vergisinin yükseltilmesi veya geçici süreyle oranın artırılması düşünülmelidir.
Bol kazanç ve karlılık şirket ve holdingler için kötü bir şey olmasa da milletin sırtındaki yükün bir bölümünü daha çok zengin olan kesimin karşılaması ülke barışı açısından da yararlıdır. Büyük şirketler, holdingler için atılması gereken, belki de zorlanması gereken hususların başında, çalışanına asgari ücret alışkanlığından vaz geçerek daha yüksek maaş ödeme yolunu seçmesi veya zorlanması olmalıdır.
Külfetin paylaşımı bu yolla da mümkündür.
Yapılan araştırmalara göre enflasyona yol açan faktör asgari ücret artışlarını değil, ürün fiyat artışını göstermektedir. Şirketlerin ürettikleri ürünler için yaptıkları fiyat artışlarının enflasyonda etkisi yüzde 45’in üzerinde çıkmaktadır.
Kovid 19 salgını nedeniyle iktidarın vatandaşın alım gücünü yükseltmek amacıyla uyguladığı vergi ve ötv indirimleri, düşük faizli krediler vatandaştan çok tüccarın, müteahhittin, şirketlerin, holdinglerin ve bankaların karlarını yükseltmiştir.
Şöyle ki, küçük tüccarından, büyük şirket ve holdinglerine, bankalara kadar Türkiye tarihinin en yüksek karlılık dönemleri 2020 – 2023 tarihlerine denk gelmektedir. Uygun krediler, kredi kartı uygun faizleri iç tüketimi patlatmış ve harcamalarda artmıştı. Açıklanan şirket, holding, banka karlarının en düşüğü yüzde 200’den başlamaktadır.
Bu karlılık, yükü paylaşmada da işe yaramalı.
Geçmişe dönersek, varlık vergisinin yeniden gündeme gelmesi mümkündür. Varlık vergisi uygulaması 1942 yılında uygulanmış, 43 yılında ise kaldırılmıştır. Verginin yalnızca azınlıklardan alındığı yaygarası içeriden ve dışarıdan Türkiye’nin karalanması için unsur olarak kullanılmıştır. Ama gerçekte varlık vergisi yoğunluk olarak Müslüman unsurlardan alınmıştır.
Murat Bardakçı, “Cahit Kayra ve Varlık Vergisi” başlıklı yazısında “Türkiye'de 1942'de yürürlüğe konup 1943'te kaldırılan Varlık Vergisi, "entel" görünmenin başta gelen vasıtalarından biri halini aldı.
Bardakçı’nın yazısından anlıyoruz ki, millete ve ülkeye kara çalınmasına yol açan “Varlık Vergisi”nin tek kaynağı zamanın İstanbul Defterdarı ve verginin tepedeki uygulayıcısı Faik Ökte'nin 1951'de çıkarttığı "Varlık Vergisi Faciası" isimli kitabı. Bardakçı, “Ökte'nin 1950'de Demokrat Parti'nin iktidara gelmesi üzerine başına bir işler açılmasının önüne peşinen geçmek maksadıyla kaleme aldığını ve tek parti dönemini eleştirdiği kitabı” diyerek aslında "Ah biz zalim Türkler" bahsinin müsebbibinin bu zat olduğunu belirtiyor.
Cahit Kayra, "Savaş, Türkiye, Varlık Vergisi" okumak isteyenler için.