Televizyon ekranlarında bir dönem sessiz sedasız başlayan ama kısa sürede gönüllere taht kuran bir yapım vardı: Uzak Şehir. Bu dizi, yalnızca bir aşk hikâyesini anlatmadı; aynı zamanda Mardin’i, Midyat’ı, o taş evleri, daracık sokakları, geçmişten bugüne taşınmış gölgeleri ekrana taşıdı. Ve öyle derinlikli anlattı ki, izleyen herkesin kalbine dokunduğu gibi, ayaklarını da o kadim şehirlere götürdü. Dizinin etkisiyle Mardin’e olan ilgi bir kez daha katlandı. Sadece görselliğiyle değil, kültürel kimliğiyle de turistler için cazibe merkezi hâline geldi.
Peki, neden Erzurum olmasın?
Erzurum, Doğu’nun yüksek dağlarına yaslanmış, kışa meydan okuyan, kar altında bile yüreği sımsıcak bir şehir. Tarihi, mimarisi, kültürü ve insanıyla sadece belgesel karelerinde değil, dramatik ve derinlikli bir dizide yaşamaya, can bulmaya hazır. Belki de artık Erzurum’un hikâyesini anlatma zamanı geldi. Hem de sıcak bir isimle, hafızalarda kalacak bir sesle: Soğuk Rüzgârın Sesi.
Bu yalnızca bir dizi ismi değil; Erzurum’un ruhunu yansıtan bir çağrıdır. Şehrin taş duvarlarında asılı kalmış seslerin, medreselerde yankılanan adımların, tabyalarda nöbet tutan hatıraların ve soba başında anlatılan hikâyelerin sesidir bu. Dışarıdan bakıldığında soğuk ve sessiz bir şehir gibi görünse de, Erzurum’un içinde fırtınalar kopar. O fırtınalar tarih taşır, aşk taşır, sadakat, mücadele ve dayanışma taşır.
Dizi, Erzurum’un karla kaplı sokaklarında geçecek. Çifte Minareli Medrese yalnızca mimari bir siluet değil, olayların merkezinde yer alan, geçmişi bugüne taşıyan bir karakter gibi hayat bulacak. Erzurum Kalesi, Üç Kümbetler, Yakutiye Medresesi, Taşhan ve tabyalar… Hepsi bu hikâyenin taşıyıcı mekânları olacak. Görsel olarak büyüleyen bu yapılar, duygusal derinliği olan sahnelerle birleştiğinde izleyiciyi içine çekecek bir atmosfer sunacak.
Elbette ki yalnızca yapılar değil, insanlar da konuşacak. Erzurum’un özünden gelen dadaşlık kültürü, samimi komşuluk ilişkileri, aile içindeki saygı ve sevgi, kar üstünde yürüyen çocukların gülüşü, sobanın üstünde kaynayan çayın dumanı… Bütün bunlar dizinin ruhunu oluşturacak. Erzurum’da geçen bir hikâyenin yalnızca romantik değil; insani, içten ve evrensel olacağı da şüphesizdir.
Tıpkı “Uzak Şehir” dizisinin ardından Mardin’in taş duvarları, avluları ve sokakları birer karaktere dönüşmüş, diziyi izleyen herkes o şehirle duygusal bir bağ kurmuştu. Erzurum da aynı potansiyele fazlasıyla sahip. Üstelik burada kar var. Ve kar, yalnızca doğaya ait bir örtü değil; hatıraları örten, zamanın sesini boğan ama içimizdeki sesi çoğaltan bir simge.
Dizinin bölümleri ilerledikçe yalnızca karakterlerin hayatları değil, şehrin geçmişi de gözler önüne serilecek. 93 Harbi’nden Kurtuluş Savaşı’na, Milli Mücadele’nin fitilinin ateşlendiği Erzurum Kongresi’nden Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar şehrin belleği de izleyiciyle paylaşılacak. Böylelikle Erzurum, yalnızca doğal güzellikleri ve mimarisiyle değil; tarihsel ağırlığıyla da yeniden tanınacak.
Ve tıpkı Mardin’de olduğu gibi, Erzurum da bir diziyle yeniden keşfedilecek. Yerli ve yabancı turistler, Palandöken’in yalnızca kayak yapılan bir dağ değil, bir hikâyenin arka planı olduğunu fark edecek. Kar altında yürüyen karakterlerin izini süren seyirciler, Üç Kümbetler’e dokunmak, Taşhan’da bir çay içmek ve Yakutiye Medresesi’nde tarihin nefesini duymak isteyecek. Erzurum’un o gizli kalmış iç sesi artık duyulacak: Soğuk Rüzgârın Sesi.
Bu yalnızca bir hayal değil, bir beklentidir. Erzurum’un gönlünde yaşayan herkesin taşıdığı ortak bir duygudur bu. Çünkü bu şehir, artık yalnızca geçmişiyle değil; anlatacağı hikâyeyle de var olmak istiyor.
Bir gün bir senaryo yazılacaksa, ilk cümlesi belki de şöyle başlayacak:
“Kar yağıyordu… Ve Erzurum bir kez daha kendini hatırlıyordu.”
Bir gün bir senaryo yazılacaksa,Erzurum, yalnızca doğal güzellikleri ve mimarisiyle değil; tarihsel ağırlığıyla da yeniden tanınacak.Değerli hocam size çok çok teşekkür ederim. Sizden başka kimse kalmadı Erzurum'un derdiyle dertlenen.Muzaffer hoca vardı oda göç etti gitti.Rabbim senden razı olsun.sağ ol. Var ol. Allah'a emanet ol.
Recep bey güzel düşünceleriniz için çok teşekkür ederim. Şehirde şehir adına koşturan çok kıymetli isimler var. Sizinde desteginizle inşallah şehrimiz hak ettiği değeri bir gün alacaktır. Selam ve dua ile
Buzlu yollar