Hey gidi günler hey! Bitmez diye düşündüğümüz yılların ardından tam 27 yıl geçmiş. Kimler gelmiş, kimler gitmiş, kim iz bırakmış, kimler iz kalmış. Her ne olursa olsun güzelim bir lise hayatımız olmuş. Ve dokunuşlarıyla bize yol gösteren nice fenerlerimiz olmuş. İşte lise yıllarımızda gönül dünyamıza dokunuşlarıyla katkı sağlayan hocalarımızdan biri de Şükrü Özdemir’di. Şükrü Özdemir hocamız tarih dersimize gelen hocalarımdandı. Şükrü hocamızın sakin bir yapısı vardı. Şükrü hocam orta boylu ve gözlük takan hocalarımızdan biriydi. Ders anlatımı farklıydı. Dersinde soru sorulmasını çok severdi. Böylelikle derse öğrencilerinin katılmasını sağlardı. Sınıftaki tüm öğrencilerinin söz almasını ister, tarihin içinde yer almamızı isterdi. Sorduğumuz her soruya mutlaka cevap vermeye çalışırdı. Bu gün dahi o günlerde sorduğum soruları ve aldığım cevapları hatırlarım. Şükrü hocam isimlerimizi tek tek bilirdi. Kimin hangi soruları sorduğunu ve kimlerin hangi sorulara ne cevaplar verdiğini dahi not ederdi. Bende tarih derslerinde soru sormayı seven öğrencilerden biriydim. Her derste mutlaka Şükrü hocama bir soru sorardım. Hocam her sorduğum soruma titizlikle cevap verirdi. Buraya kadar her şey normaldi fakat soru sormamda bir sorun yoktu ama sınıf için bu durum dersin kaynamasına neden oluyordu. Şükrü hocam soruyu tüm yönleriyle anlatmaya çalıştığında bazen dersin büyük bir bölümü bu sorunun cevabına giderdi. Haylaz ve derse çalışmayan arkadaşlar için bu bulunmaz bir fırsat olurdu. Bende bir süre sonra soru sormaktan vazgeçtim. İki üç hafta sadece Şükrü hocamızın anlattıklarını dinledim ve notlarımı aldım. Şükrü hocam bu durumumu fark etmişti. Üç hafta sonra beni yanına çağırdı. Taner oğlum hayırdır son haftalarda sende bir durgunluk var. Derste artık soru sormuyorsun dedi. Şükrü hocam tarafından fark edilmiş olmam beni çok mutlu etmişti. Şükrü hocama, hocam sınıf arkadaşlarım bu durumu kullanıyor diyemedim. Bundan sonra ki derslerde artık daha fazla derse katılacağıma ve soru soracağıma dair kendisine söz verdim. Mutlu oldu. Şükrü hocamdan daha ziyade aslında ben mutlu olmuştum. Tarih dersine bundan sonra daha fazla çalışacaktım. Şükrü hocamın soru ve cevap derslerini hiç unutmadım. Sorduğum sorular ve Şükrü hocamın sorduğum sorulara verdiği cevapları halen daha aklımdadır. Var olasın Şükrü hocam o kadar derin izler bıraktınız ki bu gün bende sizin meslektaşınız oldum ve tarih öğretmenliği yapıyorum.
Yıllar sonra özel bir eğitim kurumunda çalıştığım dönemde staj yapmak üzere Erzurum Lisesine görevlendirilmiştim. Danışman öğretmenim ise Şükrü hocam olmuştu. O kadar çok sevinmiştim ki! Bu seferde bir öğretmen adayı olarak hocamın derslerine girmek bana nasip olmuştu. Yanına gittim kendimi tanıttım. Şükrü hocam beni tanımıştı. Ellerini hasretle öptüm. Lise yıllarımızda ki sıcaklığıyla beni karşıladı. Sınıfına götürdü. Öğrencilerine beni tanıttı. Şükrü hocamın derslerini yeniden dinliyordum. Şükrü hocam yine Şükrü hocaydı. Şükrü hocam dersini bir süre anlattıktan sonra beni kürsüye davet etti. İşte şimdi sahne benimdi. Bende dersimi anlatmaya başladım. Çok heyecanlıydım. Göz göze geldik. Hocam gururluydu. Bunu anlıyordum. Şükrü hocam verdiğiniz her emek için size minnettarım. Erzurum Lisesine değer katan ve bizlere ufuk açan kıymetlilerimizdensiniz. Her şeye için tekrardan teşekkür ederim. Şükrü hocamı o günden sonra göremedim ve haber alamadım. Bir sonraki yazımızda tarih hocalarımdan Murat Tonuç hocamızı sizlerle paylaşmak isterim. Selametle kalın…