Hiçbir yerde bu kadar sık bu kelimeyi duyamazsınız, ‘sahipsiz memleket.’ Üstelik bu kelime son yıllarda değil, kendimizi bildik bileli kullanılır. Yaşanan her olay sonrası bu kentte yaşayan herkes aynı cümleyi kurar…
Sahi bir kentin sahibi kimdir?
Seçip Meclise gönderdiğimiz milletvekillerimi, oy vererek başa getirdiğimiz belediye başkanlarımı, yoksa devletin atayarak gönderdiği valiler mi?
Hangisi bu şehrin sahibidir?
Bana göre hiç biri...
Çünkü bu şehrin sahibi halktır…
Bu görevlerde bulunanlar gelip gider, isimleri bir süre sonra unutulur. Gidenin yerine başka biri gelir. Ama halk hep burada kalır, seçmeye devam eder.
Demek ki ortada bir sorun varsa seçilende değil, seçendedir.
Öyle ya böyle olmasa aynı nakarat Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren söylenir mi?
Ya seçmeyi bilmiyoruz, ya da ne istediğimizi… .
Seçtiğimiz partiyi, vekilleri, belediye başkanlarını çalıştırabiliyor olsaydık kent sahipsiz kalmazdı.
Bugün Atatürk Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu’nun Trabzon doğumlu olmasını eleştirenlere hatırlatmak isterim ki, Erzurum Teknik Üniversitesinin Rektörü de Trabzonlu, hem de ikinci dönemi…
Mesele kişilerin nereli olduğu değil getirildikleri makamlara yetkinliğinin olup olmamasıdır. Önemli olan kimliğinde ne yazdığı değil, oturduğu koltuğun hakkını vermesidir.
Henüz kundaktayken bu şehre gelen çiçeği burnunda rektör için yapılan yorumlar bence henüz çok erken.
İyi demek için de kötü ilan etmek için de acele edilmemeli, zaman tanınmalı.
Bugün bu atama üzerinden sahipsiz şehir naraları atanlara sorsak ki sahi siz kimi isterdiniz?
Kim faydalı olurdu?
Eğer bu şehre sahip çıkılacak ise önce halk çıkmalı. Faydasız gördüklerinde bir daha seçmemeli ki;
Onların değil sizin istediğiniz olsun…