Emekliliğe hak kazananların 2024 yılından sonra emekli olur iseler kayıplarının yüzde 35 olacağına dair açıklamalar son günlerin en popüler gündemi olarak yerini aldı. Ve bu belirli-belirsizlik yıl sonuna kadar süreceğe benziyor. Kamuoyunda “yeni bir yasa çıktı ve çalışanlar emekliliğe sevk ediliyor” şeklinde söylentiler yayılsa da aslında gerçek oldukça farklı.
Çalışanların e-Devlet hesaplarından bugün emekli olsalar ne kadar emekli aylığı alabileceklerini gördükleri rakamlar aslında hak ettikleri maaş değil, hak edebilecekleri maaştır. Yani e-Devlet üzerinden hesaplanan maaş güncelleme katsayısı ile yükseldiği gibi tekrar güncelleme katsayısı ile düşebiliyor. Emeklilere 2024 yılında yüzde 73,98 oranında zam yapıldı. 2024 yılı içerisinde emekli olanlar bu zammı alabilecek ve 2025 ocak zammı da zaten olağan olarak eklenecek. Ancak 2025 yılında emekli olanların zammı 2024 yılında yansıyan yüzde 73,98’den düşük olacak ve ortalama yüzde 35’lere kadar kayıp yaşanacak. Yani 2024 yılında e-Devlet’te 15 bin lira görünen maaş 2025 ocak ayında ortalama 10 bin liraya düşecek ve 2025 ocak zammı 10 bin lira üzerinden yansıyacak.
Bunun nedeni hem bakanlığın, hem Merkez Bankası’nın, hem de piyasanın enflasyon tahmininin yüzde 40’larda olmasıdır. Yüzde 40’lara düşen enflasyondan dolayı 2024’te yansıyan rakamlara oranlanan güncelleme katsayısı düşüyor ve maaşlarda ortalama yüzde 30-35 oranında kayıp oluşuyor. Bu yeni bir düzenleme veya yeni bir uygulama değil. Geçmiş yıllarda da böyle olmuştu. Mesela 2022’den 2023’e geçişte yüzde 17 kayıp yaşanmıştı. O yıllar enflasyon farkı fazla olmadığı için kayıp düşüktü. Yıl sonunda farkın açılacağı tahmin edildiği için maaşlarda düşüş oldukça fazlalaşıyor.
Tabi bu söylemler tamamıyla tahminden ibaret olduğu için emekli olmayı düşünenlerin dilekçelerini aralık ayına kadar bekletmelerinde fayda var. Gerçek rakamlar konuşulduğunda nihai kararın verilmesi ve bu süreç içerisinde iş yerine herhangi bir süreç başlatılmaması doğru bir yaklaşım olacaktır.
Mobbingle Başlayan Psikolojik Sorunlar
LC Waikiki mağazası çalışanı Muhammed Yavuz’un intiharını üzüntüyle okuduk. Yavuz, bıraktığı mektupta iş yerinde mobbinge uğradığından dolayı intihar ettiğini açıkladı.
Ülkemizde özellikle özel sektör çalışanlarının pek çoğunun şu an mobbinge maruz kaldığını bizlere gelen şikayetlerden biliyoruz. Ancak nedense bir üst makama yada resmi kurumlara şikayet etmekten korkuluyor. İntihar edecek kadar gözü kararmış bir çalışanın şikayet etmekten ve hakkını aramaktan neden korktuğunu anlamak için konuyu sosyolojik olarak değil psikolojik olarak değerlendirmek gerekiyor.
Bu tarz vakaların oluşmasının genel nedeni ya aile içinde ya da iş yeri ortamında meydana gelen olumsuzluklardan dolayı oluşan psikolojik sorunların meydana getirdiği eylemlerdir. Psikolojik sorunların sonucu intihara kalkışmayanlar ise ya uyuşturucuya ya da alkole kendini kaptırıyorlar. İntiharların, uyuşturucu ve alkol bağımlılığının en önemli etkeni depresyon hastalığıdır. Can sıkıntısı, umutsuzluk, hastalık korkusu, iştahsızlık ve cinsel isteksizlik yaşayanlar, doktora gitmek yerine hoca hoca gezerek sorunlarına çare alıyorlar. Aslında depresyon tedavi edilebilen bir hastalık olduğundan ne kadar geç kalınırsa çözüm o kadar zorlaşıyor. Antidepresan ilaçları, intihardan, uyuşturucu ya da alkolden çok daha zararsız ve kesin tedavi çözümüdür. Bu nedenle yukarıda belirttiğim sorunları yaşayanlar geç kalmadan bir psikiyatriste uğramalarında fayda var.
İşçi haklarına gelince her çalışan haklarını bilmelidir. Borçlar Kanunu’na göre mobbing; psikolojik taciz, bezdiri olarak adlandırılır. İşveren, çalışanının tacize, zarar görmeye ve herhangi bir kazaya karşı önlemlerini almakla sorumludur. Dil, din, ırk, mezhep, cinsiyet gibi inançları gözetmekle yükümlüdür. İşveren bu sorunları çözemiyor ise yetkili kurumlar gerekli incelemeyi yaparak önlemini alır ve gereken cezayı uygular. İşçi haklarından doğan kayıptan dolayı maddi ve manevi tazminat alma hakkı vardır. Hatta iş yerinden çıkmak zorunda kalanların işe tekrar dönüşleri bile sağlanabilir.
çok degerli görüşlerinizi büyük bir begeniyle takip ediyorum
Başkanım çok degerli görülerinizi paylaşmaya devam edip işçi sınıfını aydınlatın
yeter artık işçinin sırtından prim yapmayı bırakın
Aşağıdaki yorumdaki Taha amcaya sormak istediğim tek birşey var. Emekli olmadan önce kaç kere yurt dışına gezmeye gittiniz. Özellikle EYT jenerasyonu kadar yüzsüz bir jenerasyon görmedim. Ne pirim ödedinizde ne bekliyorsunuz. Bizim millet sanıyor ki devletin kasa sonsuzdur.
Sayın Yazar, bu ülkede,belli kesimlerde emekli olmak sanki suç. Bu emekli kanununu çıkarıp neden tüm emeklilerin ve çalışanların ,milli gelirden eşit pay almalarını sağlamıyorlar ?. Emekliyi dilenci gibi el açar duruma getirdiler. AB, Japonya, G. Kore, Singapur vb. ülkelerinin emeklileri dünyayı dolaşıyor, 36 yıl bu devlete hizmet etmiş emekli lise öğretmeni veya memuru, günü birliğine, mesela bir Tortum şelalesine gidemiyorum. Bu hükümet, milli gelirin yüzde 49.5'ini, yüzde yirmi gibi, belli bir kesime vererek geriye kalan yüzde sekseninin, hayatından, 22 yılı çaldı. Bu insanları yaşayamaz, hayattan bıktırır, çile çeker, üzülen feryat eden, akranlarının karşısında ezilen hale getirdi. Bu ülke artık, birçok sahada, Zimbabwe, Angola, Sudan, Venezuela vb. gibi, üçüncü dünya ülkeleri ile anılır hale geldi. Bu kesime ya insanca yaşayabilecek bir maaş, para veya imkan sunsun ya da çekip gitsin. Bu bir erdemdir. Yeter artık canımıza tak dedi. Hayatımızı daha da karartmasınlar. Selamlar.