Vakti zamanında Yahudi’nin devesi kaybolur. Yahudi bir Müslümanı göstererek, "Benim devemi bu adam çaldı, şahitlerim de var" diyerek Hz. Peygamber'e (sav) başvurur. Getirdiği yalancı şahitler de dört koyu münafıktır.
İşin iç yüzünü tam manasıyla bilmeyen sevgili Peygamberimiz (s.a.v) görünüşe göre davacı olan Yahudi ve dört şahidini dinledikten sonra Müslümanın cezaya çarptırılmasına karar verir. Karar Müslümanın eli kesilecektir...
Bu karar karşısında hayretten dona kalan Müslüman hiç de yapmadığı bir şey konusunda dayanamayıp başını göğe kaldırdı ve ellerini açarak Allah'a şöyle yalvarır;
"Ey Allah'ım! Gerçek durumu sen iyi biliyorsun. Bu deveyi ben çalmadım. Bu, benimdir. Alçakça bir iftiraya kurban gitmek üzereyim."
Ardından Hz. Peygamber'e (sav) dönerek "Ey Allah'ın elçisi! Verdiğin karar görünürde doğrudur. Fakat işin iç yüzü bu değildir. Bu durumu deveden sorarsanız gerçeği öğreneceğinizden eminim" der.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) deveye dönerek "Ey deve, söyle bakalım. Senin sahibin kimdir?" diye sorar. Deve dile gelerek gayet açık bir şekilde, "Ey Allah'ın elçisi! Ben aleyhinde karar verdiğiniz bu Müslümanın malıyım, sahibim odur. Yahudi’nin getirdiği kimseler de yalancı şahittirler" diye konuşur.
Bu durum karşısında duygulanan Hz. Peygamber (s.a.v.) Müslümana dönerek, "Ey Müslüman! Sen hakkında bir devenin konuşmasına sebep olabilecek kadar ne gibi iyilik işledin. Söyler misin?" diye sorunca Müslüman şu cevabı verir: "Ey Allah'ın elçisi! Ben ömrüm boyunca geceleri sana on defa salâvat getirmedikçe yatağa yatmam."
Olayın aydınlığa kavuşması karşısında içi ferahlayan sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) sözlerini şu ibret dolu sözleriyle noktalar:
"Ey Müslüman! Şu ilahi tecelliye bak ki, bana getirdiğin salâtü selâm sayesinde bu dünyada ellerini kesilmekten kurtardı, öbür dünyada da Cehennem azabına uğramaktan kurtulmuş oldun." (Zübdetül Vaizin)
Peygamberimiz (sav) diyor ki: Sabahları on, akşamları da on defa bana salâvat getiren mümini Allah kıyamet gününün o büyük korkusundan muhafaza eder. Ayrıca bu kimse Allah'ın sayısız nimetlere gark ettiği peygamberler ve sıddıklar gurubuna dahil olur.