Bir adam, karısı ve yaşlı babası ile birlikte yaşıyordu. Kadın kayınpederini istememekte, huysuzluk etmekte, evin huzurunu bozmaktaydı.
Bir gün kocasına, “ Bey bezdim, bir gün göremedim. Gençliğim gidiyor, ya ayrılalım, babanla kal ya da al babanı götür nereye götürüyorsa. Yoksa ben gidiyorum” dedi.
Adamcağız şaşkın biraz da sitemli bir vaziyette, “ Ne diyorsun hanım, o benim babam. Öldüreyim mi, atayım mı? Kimi var bizden başka bakacak?” dese de karısı ısrar ediyordu.
Adam baktı olacak gibi değil babasını dağa bırakmaya karar verdi. Yanına oğlunu da alarak yola koyuldu. Babasına da, “ Baba, torununla beraber dağa oduna gidiyoruz, istersen sen de gel" dedi.
Baba gelinin dırdırını dinlemektense onlarla beraber dağın yolunu tuttu. Ormanın içlerine girip bir müddet gittikten sonra, oğlan babasına, “ Baba sen burada biraz dinlen. Bizde odun toplayalım” dedi ve oğlunu alarak oradan ayrıldı.
Odun toplamadan, babasını orada bırakarak döndü.
Yolda torun, “ Dedemi almadık baba” diye sorunca, “ Dedeni oraya bıraktık, artık ihtiyarladı orada kalacak” yanıtını verdi.
Torun ısrarla dedemi isterim diye tutturdu.
En sonunda babasına ne dese fayda etmeyeceğini anlayan çocuk, “ Baba, sen ihtiyarladığında ben de senin gibi seni getirip dağa mı bırakacağım?” der demez adamın aklı başına geldi. Babasını almaya karar verdi.
İhtiyar, kendisini almak için yoldan geri dönen oğluna, “ Evlâdım, sen beni bırakıp gidemezsin. Çünkü ben babamı bırakmadım. Ölünceye kadar hizmet ettim” dedi.
Adam babasını alıp eve getirdi.