Ahmed bin Hadraveyh hazretleri gençliğinde bir şeyhin dergâhına gitti. Üzerinde eski elbiseler vardı. Onu gören talebeler kabullenemeyip hocalarına, "Bu gelen misafir dergâhın ehli değil" dediler. O ise dergâhta bir müddet kaldı.
Bir gün dergâhın kuyusundan su çekerken elindeki kovanın ipi kopunca kova kuyuya düştü. Bu sebeple dergâhta vazifeli olan hizmetkâr ona sitem edip üzdü.
Ahmed bin Hadraveyh hazretleri bu durum karşısında dergâhın şeyhine gidip, “ Kova kuyuya düştü, çıkması için bir Fatiha okur musunuz” diye rica etti.
Dergâhın şeyhi, “ Bu nasıl bir istek" diye duraklayınca, “ Eğer siz okumazsanız izin verin ben okuyayım” dedi.
Şeyh de izin verdi. Kuyunun başında Fatiha süresini okudu, kova birdenbire kuyunun üzerine çıktı.
Dergâhın şeyhi onun bu ihlâsını görerek sarığını çıkarıp önüne koydu ve derecesinin onun derecesi yanında çok az bir derece olduğunu ifade için, “ Ey genç! Sen nasıl bir kimsesin ki benim harmanım senin danen yanında saman oldu” dedi.
Ahmed bin Hadraveyh şeyhin bu sözü üzerine, “ Talebelerinize söyleyiniz, misafire kem nazarla bakmasınlar. Zaten ben gidiyorum” diyerek, ayrıldı.
Size birkaç kere yazdım. Bırakın bu şeyh, dergah hikayelerini de insanlara günlük hayatı ve gerçeklerini yazın. İşte o şeyhlerin bugün nasıl insanları soydukları, sömürdukleri, şirke bulaşıp, peşlerinden gidenleri de şirke bulastirdiklari gün gibi ortada iken, bu hurafeleri anlatıp temiz insanların da beyinlerini yıkamayın. Tarikat, şeyh dediklerin şirkin içindedirler. Arınmak gerekiyorsa, Kur'an'ı Kerim esas alınıp okunup anlaşılıp Peygamberimizin hayatı örnek alınarak arınılmalidir. Bizim ölçülerimiz bunlardır. Tarikat, cemaat, dergah,şeyh,lider , bunlar birer safsatadir. İnsanlara gerçekleri yazın.