Ebul Vefa hazretlerinin küçük ama çok sevimli bir oğlu vardı. Çocuk iyidir hoştur da bir ara sakalara takar.
Mahalle sucusunun yolunu bekler, çuvaldız ile kırbaları deler. Kim bilir, belki de fıskiye gibi akan sular hoşuna gider. Aslında saka şaka götüren biri değildir. Bunu yapan bir başka çocuk olsa, çoktan ensesine yemiştir şamarı. Zira delinen kırba dikilemez, ancak boğumlanarak bağlanır ki, koca kırba gitti demektir yarı yarıya.
Saka bir sabreder, iki sabreder, bakar olmuyor, tutar eteğini, çıkar huzura. 'Affınıza sığınıyorum ama' der, 'Vaziyet böyleyken böyle!'
Ebul Vefa hazretleri çok şaşırır. Kırbaların parasını fazlasıyla öder. Sucudan ağlaya, yalvara helallik diler. Saka bir hoş olur. 'Keşke eşiğine sultanların baş koyduğu veliyi üzmeseydim' der. Pişman, mahçup dergâhı terk eder.
Ebul Vefa hazretleri çocuğa hiçbir şey demez. Hemen hanımını bulur. 'Aman hatun, iyi düşün' der, 'biz bir hata yaptık ama nerede?'
O gün tırnaklarını saçlarına geçirir, adeta beyinlerini kanatırlar. Uykuyu dağıtırlar. Hanımı sabaha karşı 'Tamam!' der, 'Galiba buldum!'
Anlat hele?
Çocuğumuza hamileydim. Kız kardeşim bir yere uğrayacak olmalıydı sepetini bırakmıştı bize. Zerzavat arasından bir limon parladı. Canım nasıl çekti anlatamam. Kardeşimi biliyorsun. Bir şey istemeye gör, canını verir. Limonun aetsem, mutlaka bize bırakacak, kendi limonsuz dönecekti evine. Aklıma başka bir yol geldi. Limonu iğneyle deldim, bir damla emdim. Nefsimi körelttim. Ama unuttum gitti. Hata bende, limonunu deldiğimi söylemeliydim ona.
Aman kalk bacına gidelim.
Bu saatte mi?
Evet, bu saatte!
Ne diyeceğiz?
Helallik dileyeceğiz.
Sonrasını tahmin ediyorsunuzdur. Çocuk bu huyu kendiliğinden bırakır, dost olur sakaya.
Sayın yazar, bakıyorum da bir önceki yazınızda ve bu yazınızda hep uydurulan din hikayelerini yaziyorsunuz. Keramet yoktur. Şeyhler, veliler Sünni İslam'ın, diktatör peygamberleridir. Asırlarca bu milleti böyle saçma sapan uyduruk hikayelerle uyuttular. Bu millete çalışmayı, üretmeyi, imal etmeyi ogretmediler. Hep bir hırka, bir lokmayı empoze ettiler. Bilimden uzaklastirdilar. Halkı bu uyduruk hikayelerle çalışmaktan alı koydular. Onun için İslam alemi aç ve perisan. Kur'an'ın emirlerini ogretip anlatmak yerine, sadece telaffuz ettirdiler. Kur'an'ı bir mezarlık ve ölü kitabı yaptılar halbuki Allah, Kur'an'ı tedebbur ediniz, yani okuyup anlayıp amel edip hayatınıza uygulayın buyuruyor. Kur'an'ın bu ahkamindan uzaklastigimiz için o boşluğu böyle hikâyelerle dolduruyoruz. Bu halka çalışıp üretmeyi satıp daha güçlü olmaları öğretilmelidir. Ama hâlen bin yıl önceki hamasi,duygular pompalanmaya devam ediliyor. Bu dijital çağı görüp ona ayak uydurmak gerekir. Selamlar.