Her öğretmenin hayatında unutamadığı, iz bırakan öğrencileri olmuştur. Bazı öğrenciler vardır konuşmasıyla, bazıları davranışlarıyla bazıları ise diğer öğrencilerde olmayan farklı yönleriyle sizin hafızanızda yer edinmişlerdir. İşte o farklı yönüyle hafızlarımızda yer edinen öğrencilerimden biri de Enes olmuştur. Enes’i farklı kılan yön ise her derse mutlaka jelibon alarak gelmesiydi. İlk dönemlerde derse gittiğimde dersin ilk dakikalarında Enes derste olmazdı. Durumu bilmediğim için başlarda Enes’in neden derse geç geldiğine anlam verememiştim. Yine bir gün Enes, derse geç geldiğinde elindeki poşetten bana da bir şeyler vermeye başladı. Verdiği şey yumuşak şekerlerdi. Hayırdır Enes dedim. İlk başta sadece bana güldü. Sınıftakiler Enes’in yumuşak şekere olan düşkünlüğünü bildiği için onlarda gülmüştü. Enes mutlaka her derse elinde yumuşak şekerleriyle geliyor ve şekerlerden herkese ikram ediyordu. Günler geçtikçe bende bu duruma artık alışmıştım. Enes’in olduğu sınıfa dersim olduğunda onu dört gözle bekliyordum. Zira Enes demek yumuşak şekerlerden yemek demekti. Yıl boyunca bu durum devam etmiş ve derslerde bol şekerlerden yemiştik. Var olasın Enes yolun açık olsun.
Sözlerime bir başarı hikâyesinden söz ederek devam edeyim. Geçen ay Erzurum’da yapılan kış sporları dalındaki yarışmada başarılı olarak şehir adına büyük bir başarıya imza atan fakat çok fazla gündemde yer almayan bir sporcumuzu satırlarımıza taşıyalım. Ülkemizin kış sporlarında parlayan yıldızı olan Erzurum’da başarılarıyla göz dolduran sporcumuz bazılarınızın biliyorum dediğini duyar gibi oldum, evet Selim Pehlivanoğlu söz edeceğim isim. Daha Ortaokul 6.sınıf öğrencisi olan Selim 26-28 Nisan 2024’te Erzurum’da yapılan Shorttrack Türkiye Şampiyonasında 777 m ve 500 m yarışlarında Türkiye rekoru kırarak, Türkiye birincisi olmuştur. Selim Pehlivanoğlu, Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi sporcusu aynı zamanda. Şehrimizi gerek ulusal yarışmalar gerekse uluslararası yarışmalarda ilerleyen zamanlarda temsil edecek olan sporcumuza başarılar dilerim.
Eğitim-öğretimde gözden kaçan en temel konulardan birisi bence mezun olduğumuzda elimize verilen diplomalarımızın ekonomik kazanç getirip getirmediğine bakılmasıdır. Anne-babalar ve toplum yapımız çoğu zaman mezun olmayı maddi kapıyı açan bir araç olarak düşündüğü için öğrencinin asıl yetenekli olduğu yeri kaçırmaktadır. Hâlbuki iyi resim yapan, iyi müzik aleti çalan, herhangi bir spor dalında başarılı olan veyahut el becerileri teknik alana yatkın olan birçok cevher öğrencimiz maalesef ki bu anlayıştan dolayı körelmekte ve kendini bulamamaktadır. Kendini mutlu edecek alanda değil de geliri yüksek olan alanda başarılı olmaya ikna eden öğrenci başarılı olsa da mutlum olamamaktadır. Bunu düşüncelerimi niye satırlarıma aldım, çünkü size resim yeteneği üst seviyede olan bir kızımızdan söz edeceğim. Adı Elif Berrak ve 10. Sınıfta okuyor. Elif’i farklı kılan matematik veya fizikte aldığı notlar değil, onu farklı kılan çizdiği resimler. Elif’in karakalem, tükenmez kalem veyahut farklı bir kalem türüyle o kadar net ve orijinal resimleri var ki, usta bir sanatçının elinden çıkmış gibi. Kızımız çizdiklerinin hepsini bana gösterdi. Her biri birbirinden güzel ve farklı çizimlerdi. Elif inşallah güzel sanatlarda bu süreci devam ettireceksin diye sorduğumda cevap beklenendi. Hocam, anne ve babam buna izin vermez ki! Ben hukuk fakültesinde okuyacağım. Çizimler ne olacak Elif, onlar kalacak hocam! Peki, şimdi biz Elif’e ne cevap vereceğiz. Elif bir süre sonra çizimi bırakacak ve çizim yeteneği körelecek. Elif, hukukçu olmak için mücadeleye başlayacak ve mutlaka inanıyorum ki Elif hukuk okuyacak ama mutlu olabilecek mi? Koskoca bir hayır diyelim, mutlu olamayacak. Zira sevdiği şeyi yapmayacak. Elif sadece bir örnek, Elif gibi nice yetenek sırf, maddi kaygılardan dolayı sevmediği, istemediği bir alana yöneldi, yönelecek ve yönelmeye de teşvik edilecek. Gelin buna bir sur diyelim. Çocuklarımızı ilgilerine ve mutlu olacakları alanlara yönlendirelim.