Türk Telekom Nurettin Topçu Sosyal Bilimler Lisesi olarak, Antalya Neriman Erol Yılmaz Sosyal Bilimler Lisesi tarafından düzenlenmiş olan sempozyumda Yusuf Taha Anşin ile birlikte ortaya koyduğumuz metni sizlerle paylaşmaktan bir mutluluk duyarız. Öğrencim uzun süren bir çalışmanın sonucunda ortaya güzel bir tespit koymuştur. Bizlerde bu ortaya koyulan tespiti sizlerin takdire bırakıyor ve keyifli okumalar diliyorum.
Akdeniz tarihin her devrinde; her asrında, her gününde milletlerin gözdesi olmuş binlerce yıldır yüzlerce kadim medeniyete ev sahipliği yapmış ve neredeyse on asırdır aziz Türk milletine yurt olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasından itibaren bünyesinden: Cezayir’den Bosna Hersek’e, Cebelitarık’tan, Adriyatik’e kadar var olan nice devletler türemiştir. Birinci Cihan Harbi’nden önce ve sonra Osmanlı’dan ayrılan bu devletlerde istikrar bir türlü yakalanamamıştır. Bahusus Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkeleri bu tanıma pekâlâ uymaktadır. Yukarıda bahsedilen memleketlerin yakın tarih boyunca vukuu bulan dâhili ve harici meseleleri daima bölgesel; hatta cihanşümul sorunlara kapı açmış ve insanlığı zulmete sürüklemiştir. Yakın tarihin en içler acısı sorunlarının başında gelen mülteci ve göç sorunu yukarıda ba'hsolunan devletler için artık bir kültür olmuş vaziyette. Arap Baharı neticesinde Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin dâhilde meydana çıkan ihtilafların daha büyük sorunlara dönüşmesi pek uzun bir zaman istememiştir. Bazı devletlerde isyanlar büyük ve şiddetli protestolar düzenlenmiş; devrilen hükûmetler olmuş ve hatta silahlı çatışmalar yaşanmıştır ve dahi kimi ülkelerde bu olaylar bugünde devam etmektedir. Hal böyle iken bu devletlerin tebaaları da muhacereti içtimai bir mevzuu olarak görmüş ve bu yola çıkmıştır.
Avrupa hevesi ile çıkılan bu yollar gerek kara gerek deniz ulaşımı açısından gayet tehlikeli ve muvaffakiyetle neticelendirilmesi çok güçtür. Avrupa’nın sosyoekonomik ve sosyokültürel yaşam tarzında uygun olunmadığı düşünülen bu göçmenlerin Avrupa’ya kabulleri ise Akdeniz’in engin dalgalarını geçmeleri kadar zordur. Bilhassa içtimai hasletleri gayet müteferrik olan bu toplumların; aynı çatı altından yaşamaları mümkün değilmiş gibi durmakta hele hele kavmi milliyetçilikle kavrulmuş sözde medeni toplumlar meselenin içinde tahayyül edilirse ne gibi problemlerin vücuda geleceği rahatlıkla anlaşılabilir.