Sevgili okurlarım yazı dizimize devam edelim. Osmanlı’da, I. Mehmet olarak tarihe geçen ilk isim Çelebi Mehmet’tir. Çelebi Mehmet, Ankara Savaşından sonra başlayan fetret devrinde devleti yeniden toparlamayı başarmıştır. Bu yüzden tarihçiler kendisine ikinci kurucu adı verilmiştir. Çelebi Mehmet kardeşleri Süleyman, Musa ve İsa Çelebiyle olan mücadelesini kazanmış ve 1413-1421 tarihleri arasında devleti yönetmiştir. Çelebi Mehmet döneminde 1415-1416’te Çalı Bey deniz savaşını Venedik’le yapmış, fakat Osmanlı devleti bu savaşı kaybetmiştir. Döneminde kardeşi Mustafa Çelebi isyan etmiş, isyan kısa sürede bastırılmıştır. Osmanlı Devletinin ilk dini ve siyasi içerikli isyanı olan Şeyh Bedrettin İsyanı da I. Mehmet döneminde çıkmıştır. Şeyh Bedrettin, Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa, devleti uzun bir süre meşgul etmiştir. Çelebi Mehmet döneminde Mekke ve Medine’ye surre alayları gönderilmeye başlanmıştır. Bizans İmparatoruyla görüşme yapan ilk Osmanlı padişahı da yine Çelebi Mehmet’tir.
Mehmetlerin en özeli II. Mehmet yani namı değer Fatih Sultan Mehmet’tir. Babası II. Murat’tın kendi isteğiyle 12 yaşında tahttı kendisine bırakmasıyla padişahlık serüveni başlayan II. Mehmet’in bu süreci kısa sürmüştü. Babası II. Murat’ın yeniden tahtta çıkmasıyla ilk padişahlık süresi çalkantılı bir şekilde sona ermiştir. 1451’de ise uzun sürecek taht macerası başlamıştır. II. Mehmet’in ilk seferi Karaman üzerine yapılmış ardından tek hedef İstanbul olmuştur. 6 Nisan 1453’te başlayan İstanbul kuşatması 29 Mayıs 1453’te zaferle sona ermiştir. İstanbul’un fethiyle Mehmet artık Fatih olmuştur. Fetihle ortaçağ sona ermiş yeniçağ başlamıştı. Bizans İmparatorluğu yıkılmış, Osmanlı Devleti yükselme dönemine girmiştir. Batıda, doğuda, kuzeyde, güneyde, karada ve denizde zaferler birbiri ardına gelmiş, Fatih adını altın harflerle tarihe yazdırmıştır. Adalar fatihi, II. Mehmet, Gökçeada, Bozcaada, Midilli, Eğriboz, Adalar denizinde, Kırım, Karadeniz’de fethedilmiş, karaların ve denizlerin tek hâkimi Osmanlı Devleti olmuştur. Doğu Anadolu’da Uzun Hasan, Eflak’ta Kazıklı Voyvoda ve daha nice hükümdar ve kral, II. Mehmet’in hükümdarlığını kabul etmiştir. Mora ve Trabzon’a seferler yapılmış, eski Bizans’ı diriltme umutları sonsuza kadar sonlandırılmıştır. II. Mehmet, Gebze yakınlarında vefat ettiğinde aklında belki de Roma vardı. Zira Gedik Ahmet Paşa o sıralarda İtalya kıyılarında Otronto seferindeydi. Rabbim II. Mehmet’e sınırı İtalya’ya kadar çizmiştir. Hak vaki olunca İtalya seferi de yarım kalmış ve Gedik Ahmet Paşa’da geri dönmüştü. II. Mehmet, 1481’de vefat ettiğinde geride koca bir imparatorluk bırakmıştır. Çağlar açıp çağ kapatan II. Mehmet siyasi ve askeri alandaki başarısını dini, kültürel ve sosyal alanda da göstermiş adeta Osmanlı’yı çağlar ötesine taşımıştır. Kapalı Çarşı, Topkapı Sarayı ve Çinili Köşküyle, Şahi topunun dökülmesi, kanunname-i ali Osmani hazırlamasıyla o farklıydı ve hep farklı kaldı. Gelelim III. Mehmet’e…
III. Mehmet, 1595-1603 tarihleri arasında hüküm sürmüş, Eğri fatihi unvanıyla bilinen padişahtır. Şehzadeler ve hanedan üyeleriyle aldığı kararlarıyla tartışılan III. Mehmet, Osmanlı Devletinde sancağa çıkan son padişah olmuştur. Döneminde 1596 tarihinde, Avusturya’ya karşı Haçova Meydan Muharebesi kazanılmış ve Kanije Kalesinde Tiryaki Hasan Paşa destan yazmıştır. III. Mehmet aynı zamanda Osmanlı Devletinde sancağa çıkarak tahta çıkan son padişah olmuştur. 1603 yılında vefat ettiğinde yerine oğlu I. Ahmet çıkmıştır.
İşte geldik IV. Mehmet dönemine… IV. Mehmet, Osmanlı’nın I. Süleyman’dan sonra en fazla tahtta kalan ikinci padişahıdır. 46 yılla I. Süleyman, 39 yılla IV. Mehmet tahtta kalarak rekoru elde etmişlerdir. IV. Mehmet aynı zamanda Osmanlı Devletinde en küçük yaşta tahtta çıkan padişahtır. Bazı kaynaklara göre 5 bazı kaynaklara göre ise 7 yaşında tahta çıkan IV. Mehmet’in ilk sadrazamlarından biri Tarhuncu Ahmet Paşa’dır. Paşa aynı zamanda Osmanlı’da ilk denk bütçeyi yapan sadrazamdır. IV. Mehmet döneminde Lehistan ile Buçaş Antlaşması, Çarlık Rusya’yla, Bahçesaray Antlaşması, Avusturya’yla Vasvar Antlaşmaları imzalanmıştır. Batıda en geniş sınırlara yine IV. Mehmet döneminde ulaşılmış, kutsal ittifak savaşlar başlamıştır. Bir sonraki yazımızda Mehmetlere devam edelim.
aç,yoksul,fakir, üretemeyen, dışa bağımlı hale geldiler. Biz dahil,57 İslâm ülkesinin bir markası yok. Hep dışarıdan verip alıyorlar. Muratlara, Mehmetlere emredilen ilahi emir bu muydu ?. Rabbimiz herkese çalıştığının karşılığı vardır buyurarak, çalışmayı, üretmeyi,zengin ve güçlü olmayı emretmiyor mu?. Hele rahmetli Atatürk gelmeseydi, bu da Allah'ın bir lütfuydu, bugün, Suriye, Irak, Ürdün, Mali, Sudandan farkımız olmazdı. Bugün onlara göre, burada isek bunu Atatürk'e, aklı, bilimi öne alarak kurduğu cumhuriyete borçluyuz. Muratlar, Mehmetler geçmişimiz,ama gerçekleri görerek Eğer bu adamlar bu teknolojiyi üretmeselerdi,bizim ve insanlığın hali ne olurdu ?. Ameliyatlari üfürerek mi yapacak, İstanbul'a, Mekke'ye kağnı arabası ile mi gidecek, toprağı kazma ile mi.vb.vb.kazacaktir.Osmanli bilime,akla,yenileşmeye o kadar yabancı idi ki matbaa bile,gavur icadı diye ,300 yıl sonra gelmiştir. Aslında yazılacak o kadar çok şey var ki buraya sıkıştırmak mümkün değil.Onlar corc biz M.Selamlar
Taha bey selam ve dua ile yazılara ilginiz için teşekkür ederim.
Sayın Yazar, önce Muratlar, şimdi de Mehmetler. Eğer o Osmanlı'da ki Muratlar , eğer o zamanki çağı anlayıp, tarımdan sanayiye geçen ülkeleri takip edip müspet bilime sırt çevirmeselerdi, bugün konumumuz, KDV'si yüksek teknolojiyi üreten ve satan, milli geliri, 3-4 trilyon , fert başı milli geliri, 35-40 bin dolar olan, çağdaş, modern, gelişmiş, demokrasiyi hazmetmiş, güçlü ve kuvvetli bir ülke olurduk. Ama o asırlara sırt çevirdiler, müspet bilimi görmezden geldiler, saraylara kapanıp krallar gibi yaşadılar, çocuklarını, kardeşlerini, eşlerini katlettiler. Nereden biliyorlardı ki beka deyip 3 aylık, masum, mazlum çocukları (bugün ,zalim İsrail'in yaptığı gibi)katlettiler.O saraylarda akıl almaz entrikalar çevirdiler.Hanefilik, maturidilik, mutezilenin ,ortaya koyduğu, Kündürinin ,nizameye medreselerinde okuttuğu, İslam'ın çok önem verdiği aklı, müspet bilimi, Nizamülmülk kaldırıp hep batıniliği okuttu, bu durum asırlarca ve Osmanlı'da da devam ettirilerek işte İslam âlemini bugünkü...