Organ ve doku nakli bekleyen hastalar için nerede kalabalıklar var, onlar oradalar..
Nakil melekleri!
Kuşkusuz günümüzde organ veya doku yetmezliği sebebiyle sağlık sorunu yaşayan hastalar bulunduğu gerçeğinden hareket ederek organ ve doku naklinin önemi bir hayli fazladır. Hele de Erzurum’da 500 civarında nakil bekleyen hastanın organ ve doku nakli yapılarak hayatını kurtarmak, yaşam kalitesini arttırmak, sadece insani değil, vicdani bir vazife olarak da görülmekte. Şehir Hastanesi Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezi’nde görevli sağlık elemanları Çiğdem Pala ve Sevda Yakul, adeta kendilerini bu işe adamış durumdalar. Gerek kendileri ve gerekse yakın çevreleri organ ve doku bağışı yaparak örnek de olan, kendi istekleri ile bu birimde görev alan Pala ve Yakul, nerede kalabalıkların olduğu bir etkinlik olsa oradalar. Kadın, erkek tüm vatandaşlara organ bağışı ve naklinin önemini anlatmaya çalışan Çiğdem Pala ve Sevda Yakul, nakil bekleyen hastaların iyilik melekleri oldular adeta.
*
Özellikle beyin ölümü gerçekleştikten sonra organların bağışlanması için canhıraş şekilde çalışan Pala ve Yakul, bağışçı sayısının artması için adeta yarış halindeler. Erzurum’da 70 kişinin karaciğer, 410 kişinin de böbrek beklediğine işaret eden iyilik melekleri, ‘’ Amacımız, toplumsal farkındalığı arttırarak organ ve doku nakli bekleyen insanların bugün sağlıklarına, hayatlarına, ailelerine, ikinci bir yaşama kavuşmalarına ve mutluluklarına ortak olmaktır. Organ nakli, organ yetmezliği olan hastalar için tek tedavi seçeneğidir. Ne kadar çok insanı organ bağışı konusunda bilgilendiriyor ve gönüllü bağışçı olmalarını sağlayabiliyorsak o gün eve o kadar mutlu gidiyoruz. Biz bu işe inanarak girdik. Bağışcı sayısını artırmak sadece nakil bekleyenleri değil, bizi de mutlu edecektir’’’’ diyorlar.
--
Öğretmen bereketi..
Hizmet İçi Eğitim Enstitüsü sayesinde Türkiye’de öncü illerden biri olan Erzurum, son 6 ay içerisinde ülke genelindeki 6 bin 297 öğretmenin ziyaretine uğradı..
Dün gibi hatırlıyorum. 2004 yılında Hizmet İçi Eğitim Enstitüsü tesislerinden birisinin Erzurum’a yapılmasının faydaları anlatılırken, pek çoğumuz için çok da anlam ifade etmiyor, sıradan bir yatırım olarak görülüyordu. Aziziye bölgesinde 70 dönem alanda yaptırılan ve bir ara Van’a kurulması için uğraş verilen o tesisler, bugün meyvelerini tam vermeye başladı. Hemen hemen her yıl eğitim ve öğretim yılı öncesi binlerce, Milli Eğitim Müdürü, yönetici, öğretmen Erzurum’a geliyor, yeni mevzuatlar konusunda bilgilendiriliyor. İç turizm için de önemli hareketlilik ve katkı sağlayan tesisler, her yıl sadece öğretmenlere değil, okul yöneticilerine de hizmet veriyor ve bu sayede ülke genelindeki çok sayıda öğretmenin bir şekilde yolu Erzurum’a düşmüş oluyor. Çünkü bunun bir benzeri de sadece Yalova’da var.
***
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in de Erzurumlu olması sebebiyle daha fazla eğitimin verildiği Aziziye Hizmet İçi Eğitim Merkezi, bu yıl da maarifçilerimiz tarafından dolup taştı. Erzurum Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde gerçekleşen eğitim seminerleri için sadece son 6 ay içinde ülke genelindeki 6 bin 297 camia mensubunun gelmiş olması aslında herşeyi anlatıyor. Öğretmenler ile birlikte ailelerinin de gelip 480 yatak kapasiteli tesislerde konaklıyor olması, Erzurum’un ne denli önemli bir il’e kavuştuğunu anlatmaya yetiyor da artıyor bile. Son 6 ay içerisinde Erzurum’a gerçekleşen ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı verilen eğitimler için gelen öğretmenler sadece eğitimden geçmedi, şehrin tarihi ve turistik yerlerini de ziyaret etti, bir anlamda ekonomiye de ciddi katkılarda bulundular.
--
Marifetli maarif müdürü!
Milli Eğitim Müdürü Yakup Yıldız, aslında bir hat sanatçısı. Uzun bir süreden beridir ilgi alanına giren hat sanatı ile boş zamanlarında uğraş veren Yıldız, zaman içerisinde kendini geliştirdi, başarılı hattatlar arasına girdi. Zaman zaman gerek kağıt ve gerekse ahşap üzerine arap yazısını estetik ölücülere bağlı kalıp güzel çizimler gerçekleştiren Yıldız, Necip Fazıl’ın bir sözünü işte bu şekilde kağıda dökmeyi başarmış sayılı hattatlardan birisi olduğunu gösteriyor. Yıldız, ‘’Nerede kesik uçlu kalem görsem hemen yazmak isterim. Hat sanatı ile uğraşırken günümün yorgunluğu gidiyor’’ diyor.
--
Teyyo emmi tiplemesi ile tüm Türkiye’de ünlenen Cumhur Seval’ın kostümünü giyinmek bana nasip oldu
Ceketi de kendi kadar meşhur!
Ulusal yayın yapan bir TV kanalında ‘Fıkralarla Türkiye’ adlı proğramda ki kısa skeçler ile tüm Türkiye’nin tanıdığı isim olan Erzurumlu amatör tiyatro sanatçısı Cumhur Seval, geçtiğimiz gün sona eren Kültür Yolu Festivali kapsamındaki bir etkinlikte yine ilgi odağı oldu, programa damgasını vurdu. Tanışıklığımız bir hayli eskiye dayanan Cumhur Seval’in her proğram sonrası izleyenlerin akınına uğradığını, kendisiyle fotoğraf çektirmek için yarış edildiğini biliyordum, bu festival kapsamındaki etkinlikte de gördüm. Yerli, yabancı insanların her gördüğünde fotoğraf çektirmek istediği ve kimseyi de kırmaduğını müşahede ettiğim Seval kadar kostümü de kuşkusuz ilgi görüyor. Neredeyse 50 yıllık artık görmeye alıştığımız o yeşil ceketi ile de dikkat çeken Seval ile aramızdaki tanışıklık işe yaradı, o ceketi belki de ilk defa giymek bana nasip oldu. Ne yalan söyleyeyim, çok istedim ama o meşhur ceket Teyyo emmiye yakıştığı kadar bana yakışmadı!
***
Gerek Instegram’da ve gerekse Facebook’da birlikte çekildiğimiz ve paylaşım rekorları kıran fotoğrafın öznesi olan yeşil ceket ile yeşil terlik ve tespihinin hikayesi varmış aslında. Şu ana kadar o ceketi kimsenin giymediğini, gözü gibi baktığını, çünkü yedeğinin olmadığını söyleyen Seval, ‘’Her nereye gitsem o ceket ve yeşil kasket de yanımda gidiyorum. Kesinlikle benden başka kimsenin giymesine de içim razı olmuyor, huzursuz oluyorum. Bir yerde büyüm bozuluyor gibi geliyor’’ ifadesini kullanıyor. Seval, ‘’Bir iki proğram sonrasında kuru temizleyiciye verdiğim ceketten aynısını giden Valimiz Okay Memiş de yaptırmak istedi ama o kumaştan bulamadılar. Neredeyse 50 yıl olmuş. Nereden elime geçmişse, yıllar önce bir oyun için giydiğim o kostüm Teyyo emmiye yapıştı. Teyyo emmi tiplemesini yaparken o olmadan yapamıyorum. O ceket bana ben o cekete alıştım. Benim bir uzvum oldu adeta’’ diyor.
Yaşar Reyhani’nin oğlu Ozan Reyhani Erzurum’da sahne aldı, yazdığı şiiri okudu..
Babam dedi hem ağladı,
hem ağlattı!
Erzurumlu ünlü halk ozanımız Aşık Yaşar Reyhani’nin vefatından 10 gün sonra oğlu Ozan Reyhani’nin yazdığı ‘can babam’ şiirini sanırım ben gibi çoğu kişi de ilk defa dinledi. Kültür Yolu Festivali kapsamında Büyükşehir Belediyesi’nin kale önünde ki etkinliğinde sahne alan Ozan Reyhani, repertuarında olmadığı halde istek üzerine bağlaması eşliğinde ‘can babam’ şirini okudu. Babası Yaşar Reyhani’nin vefatından 10 gün sonra kaleme aldığı şiirini okurken duygulu anların yaşandığı şiirin bitiminde alkışların sonu gelmedi. Sunucu Yakup Çağlayan da duygulu şiir sonrası programa katılan dinleyicilerden başta Aşık Yaşar Reyhani olmak üzere tüm vefat eden halk ozanları için fatiha okunmasını istedi. İşte benim de ilk defa dinleme fırsatını bulduğum oğlu tarafından Reyhani’ye yazılan 5 kıtalık şiirin 2 kıtası: Gözlerimin yaşı kurumaz oldu/Hayal oldu nur yüzün can babam/Duvardaki sazın kimlere kaldı/Kulaktan gitmez avazın can babam/Ozan az söyledi gerisi kalsın/Çekmeyenler senin derdin ne bilsin/Yerin cennet olsun, ruhun şad olsun/Yazmakla biter mi can babam.
--
TUTTUĞUM BABA SÖZER: Gerçek dost, dünyanın geri kalanı dışarı çıktığında içeri giren kişidir. (Walter Winchell)
DUVARIN DİLİ: Herkesi hatırlarım, seni unutmam!
VEDAT BEY ORGANLARIMI BAĞIŞLAMISIN ..MİADE SURESİ 32 AYETİNDEN ESİNLENEREK ORAGANLARIMI BAĞIŞLADIM 12 YIL ÖNCE...AYET ŞÖYLE..KİM BİR KİMSEYE HAYAT VERİRSE O SANKİ BÜTÜN İNSANLARA HAYAT VERMİSCESİNE SEVAP KAZANIR...MAİDE SURESİ 32 AYET...HERKES BAKABİLİR.