İran’ın İsrail saldırısı karşısında acze düşmesini tv ekranlarından canlı izledik. İlk gece iletişim koptu. İddia odur ki, bu içeriden gerçekleşti. Kurmay heyeti, Nükleer uzmanı bilim insanları İran uyurken öldürüldü. Bünyamin Netanyahu, hem iktidarının devamı için aynı zamanda kana susamış Siyonist katillerin desteği ile bölgeyi kana bulamak için hiçbir şeyden çekinmiyor. İran/İsrail ateşkes süreci Trump’un büyük baskısı ve kamuoyuna açık aşağılayıcı tivitleriyle sağlanabildi.
Eğer MHP Lideri Devlet Bahçeli bir şey söylüyorsa parti gözlüğünüzü çıkarıp öyle anlamlandırmaya çalışın. 24 Temmuz’da Bahçeli şöyle bir açıklama yaptı:
“Su uyusa bile düşman emeller canlıdır ve cüretkardır. Unutmayınız, tehdidin küçüğü büyüğü, tehlikenin önemlisi önemsizi olmaz, olamaz. Bugün hafife alınan bir alarm, küçümsenen bir provokasyon yarınlarda korkunç badireleri doğuracaktır.”
Türkiye, “Terörsüz Türkiye”, “Terörsüz Bölge” planını devreye alırken, Türk Devletinin bölgesel ve küresel gelişmeleri doğru anlayıp, süreçten zarar görmeden çıkmayı hedeflediği çok açık.
İran/İsrail savaşı nedeniyle PKK’nın Irak, Suriye ve İran kolunun bitinin kanlandığını gösteren açıklamalar yayınlandı. 4 parçalı (Garnizon) Kürdistan heveslerini seslendirmeye başladılar.
İran’da FETÖ benzeri bir yanının ülkenin çöküşü için İsrail ve MOSSAD ile işbirliği yaptığının işaretlerini 12 Haziran’daki ilk gece baskının da gördük. MOSSAD’ın İran’a yerleşmesinin 1950’li yıllara dayandığı belirtiliyor. Türkiye’deki FETÖ yapılanmasının paralelinin Mahmud Halebi isimli bir din adamı tarafından 1953 yılında atıldığı biliniyor.
Mahmud Halebi isimli molla, yani din adamı 1953 yılında “Encümeni Hocetiye Mahdariyet” adlı bir sözde istişare yapısını kuruyor. Bu yapının bir de manifestosu var. “Mehdi gelmeden hiçbir otorite meşru değildir.” Bu mesaj Türkiye’de yine 50’li yıllarda temeli atılan FETÖ yapılanmasıyla paralellikler arz ediyor. İki yapıda devlete sızıyor.
Bunları neden anlatıyorum?
Türkiye’de de ilginç şeyler oluyor. Son yapılan operasyonda 240 FETÖ mensubu gözaltına alındı. Bunların 174’ünün muvazzaf subay olması, çok sayıda Emniyet mensubunun yer alması dikkat çekici değil mi?
Paralel yapı hala ayakta.
Bölgeye kaosun hakim olduğu bir dönemde bu gelişmelerin çok tesadüf olmadığını anlamak gerekiyor. FETÖ/PDY’nın uyuyan hücrelerinin neden bu günlerde harekete geçtiğini, uyandırıldığını değerlendirmek gerekiyor.
İşte, benzer dönemde Türkiye’de başka şeyler de oluyor.
Kovt19 etkisi, ardından 11 ilimizi vuran depremin Türkiye ekonomisine ağır etkileri nedeniyle son 5 yıldır ekonomide kırılganlıkların arttığını biliyoruz. Bu dönemde gelir dağılımının bozulması, sebepli sebepsiz aşırı fiyatlanmalar çok sebepsiz değil.
Birilerinin turfanda kirazı, 750 liradan satması ve benzer şeyler bir algıyı güçlendiriyor.
2024 yılı sonlarından itibaren FETÖ çevrelerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik görevden el çektirme gibi söylemlerin elbette devletin ilgili birimlerince de tespit edildiğini düşünüyorum.
Nereden geliyor bu iddialı beklenti diye sormak ve cevabını aramak gerekiyor.
Başka bir kanaldan ise Türkiye’nin yakın tarihi üzerinden özellikle sosyal medya üzerinden Vahdettin – Mustafa Kemal Atatürk ve Abdülhamit Han/İttihatçılar üzerine bir fay hattı oluşturuluyor.
Bütün bunlar tesadüf olabilir mi?
Tr'de yatırım yapılmalıdır.